Ertuğrul Özkök'ün Erdoğan paylaşımına Vakit gazetesi ayarı
Star yazarı Mustafa Sabri Beşer "Ertuğrul Özkök'e bu fotoğrafı yayımladığı için teşekkür ediyorum!" başlıklı yazısında dikkat çeken ifadeler kullandı. Beşer, Özkök'e 28 Şubat'ta Vakit gazetesine yönelik toplatma kararları hatırlatarak ayar verdi.
Star yazarı Mustafa Sabri Beşer bugünkü köşesinde "Ertuğrul Özkök'e bu fotoğrafı yayımladığı için teşekkür ediyorum!" başlıklı bir yazısı kaleme aldı.
Yazısına "10 Ağustos 2005... Başbakanlık'ta uzun bir masa. Bir ucunda, 28 Şubat'ın "muhtar bile olamazsın" manşetlerine, şiir okudu diye yargı sopasına maruz kalmış Recep Tayyip Erdoğan. Diğer ucunda, 8 yıl sonra Gezi kalkışmasının organizatörü olmakla suçlanacak ve casusluk iddiasıyla (vatana ihanet) yargılanacak Osman Kavala." ifadeleriyle başlayan Beşer "Masanın bir ucunda, 1998'de "muhtar bile olamazsın" manşetini atan gazetenin yöneticisi ve yazarıyla karşı karşıya oturan Erdoğan var. Ama bu fotoğraf "siyasi mertlik" olarak pazarlanıyor. 28 Şubat'ta manşetlerle siyasi linç başlatanlar, bugün o dönemi "güllük gülistanlık" hatırlıyor! Bu bir hafıza oyunu." dedi.
Ertuğrul Özkök'e 28 Şubat'ta Vakit gazetesine yönelik toplatma kararları hatırlatarak ayar veren Mustafa Sabri Beşer "Nostaljik olsun diye servis edilen bir fotoğraf üzerinden 2005 Türkiye'sini ifade özgürlüğünün altın çağı gibi sunmak telaştır sadece. Oysa o yıl İslamcı medyaya yağdırılan RTÜK cezaları, Vakit gazetesine yönelik toplatma kararları, andıçlarla fişlenen gazeteciler biraz zorlamayla hafızalarda yeniden canlanır." ifadelerini kullandı.
İşte Beşer'in dikkat çeken o yazısı:
10 Ağustos 2005...
Başbakanlık'ta uzun bir masa.
Bir ucunda, 28 Şubat'ın "muhtar bile olamazsın" manşetlerine, şiir okudu diye yargı sopasına maruz kalmış Recep Tayyip Erdoğan.
Diğer ucunda, 8 yıl sonra Gezi kalkışmasının organizatörü olmakla suçlanacak ve casusluk iddiasıyla (vatana ihanet) yargılanacak Osman Kavala.
Arada, ideolojik yelpazesi genişmiş gibi görünen ama gerçekte aynı sosyolojik mutfakta pişmiş bir kadro.
Cumhuriyet modernizminin dar kalıplarına sıkışmış olsa da edebiyatın saygın ismi kabul edilen de var, radikal seküler solun bayraktarlığını yapan da var, merkez medyanın ekran yüzü de var, liberal-sol akademisyen de çözüm sürecinin teorisyenleri de eski sol örgüt militanı da oturuyor masada, muhafazakâr-liberal kimliğiyle yer alan da.
Ve hepsi "aydın" etiketiyle anılıyor.
Oysa "aydın" kelimesi, Türkiye'de yıllardır sol-liberal kimlik kartı olarak dağıtılan bir ayrıcalıktan ibaret değil mi?
Rusça 'da anlamı "Belli bir dönemde yaşayan ortak eğilimleri, ortak davranışları olan sosyal bir tabaka veya sınıf" olarak tanımlanan "intelijansiya" kavramının muhatabı olan bir halka denebilir ama.
Masanın bir ucunda, 1998'de "muhtar bile olamazsın" manşetini atan gazetenin yöneticisi ve yazarıyla karşı karşıya oturan Erdoğan var.
