Medeni olmanın ana kurallarından birisi, medeniyeti koruyabilmek. Yani, insan kalacaksın ve birlikte yaşayabileceksin diyen Cumhurbaşkanlığı Canlı Yayınlar Yönetmeni Yazar Okan Özbay, “Dijital, Batılı bir bakışın ürünü. Dijitalden, medeniyet olmaz, bizim inançtaki insanlara göre. Benim iddiam, bunlar da insan değil demekle olmuyor. Orada bir canlı var. İnsan olduğunu iddia ediyor” diye konuştu.
ijital çağın içindeyiz. Bununla birlikte hayatımızın doğrudan etkileyen birçok dönüşüm yaşadık. Bundan sonraki süreçte de dönüşümün devam edeceği görülüyor. Özellikle Metaverse ile birlikte sadece insanlar değil ülkeler de yönetimler de bu dönüşümden etkilenecek. Müslümanlar olarak uzak durduğumuz her yeniliğin sonrasında hep ardından yetişmeye çalıştık. Müslümanların kafa yorması gereken alanlardan uzak durmanın bedelini ağır ödedik. Yeni gelişmelere özellikle dijital alandaki devrimlere karşı hazırlıksız yakalanırsak her açıdan faturasını ağır ödemek durumunda kalırız. Bu hafta dijital alana dair önemli çalışmaları olan Cumhurbaşkanlığı Canlı Yayınlar Yönetmeni Yazar Okan Özbay ile dijital medeniyet üzerine konuştuk.
Dijital dünyanın tahakkümü pandemiyle birlikte daha fazla mı arttı? Bu alana dair ne zamandan beri yazıyorsunuz?
- Dijital Haçlı Seferleri ve Dijital Medeniyet kitaplarının yazarıyım. Yaklaşık 25 senedir, dijital, dijital dönüşüm, dijital medya, dijital içeriklerle ilgileniyordum. Ama bunları anlatmakta çok zorlanıyordum. Kovid pandemisi hayatımızın dijital yönünü çok hızlandırdı. 10 sene sonra konuşacağımız şeyleri bugün konuşur hale geldik.
Dijitalleşmeye birlikte birçok kavram hayatımıza girdi ama dijital medeniyet kavramını ilk siz kullandınız. Dijital medeniyet kavramıyla neyi anlatmak istiyorsunuz?
- Dijital medya, dijital düzen, dijital medeniyet, dijital uyum gibi kavramlardan bahsederiz, dijitali artık daha iyi öğrendiğimiz için artık çok üzerinde durmuyorum. Mesela, dijital makineler. Dijital fotoğraf makineleri. Şimdi, çocuklar neden dijital fotoğraf makinelerine ihtiyaç olduğunu anlamıyor. Büyükler biliyor, çünkü eskiden makineler analogtu.
Dijitalleşme ile birlikte hayatımıza dijital makineler girdi. Devamında, dijital ajans, dijital hayat, dijital din. Dijital dünya, dijital sinema, dijital oyun, her şeyin dijitali. Dijital devlet, devletlerin bile dijitalleştiği bir noktada siber savaşlar. Dijital para, dijital ilişkiler –bu kavram çok önemli çünkü kavramın markası bende-. Dijital medeniyet kavramını 1997-1998’li yıllarda kullanmaya başladığımızda marka müracaatını yapmamıştık ama dijital ilişkileri 5-6 senedir kullanıyoruz ve markasını aldık.
Dijital hayatla birlikte yeni kavramlar da hayatımıza girecek değil mi?
- Yapay zekâ, dijital kültür düşüncesi, organik dijitaller, elektronik kimyasallar, dijital genetik. Dijital genetikte çok önemli. Dijitalleşen bir genetikten bahsediyoruz. İnsanların robotlaştığı, robotların insanlaştığı süreçler. Robot hakları diye bir kavram var artık. Robotların haklarını tartışıyor Avrupa.
İçinde bulunduğumuz bu garip çağda medeniyetten bahsetmek fazla iddialı değil mi?
- İnsanlığın bütün tarihini konuşurken, Göbeklitepe diye bir olay yaşadık. Bize anlatılan tarihin dışında bambaşka bir şey oluştu. O zaman insanlığın tarihi değiştiyse, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri gibi anlatılan hikâyeler film senaryosu noktasında kaldıysa;o zaman Göbeklitepe, medeniyetin neresinde? Eğer biz şimdi içinde bulunduğumuz çağa medeniyet diyemeyeceksek, Göbeklitepe’ye ne diyeceğiz?
Normalde sohbetin burasında iki önemli meselden bahsederiz: İnsan kalabilmek. Çünkü medeniyetin en önemli unsuru insan. Medeniyet kavramıyla insan, ay taşı gibi. Diğeri mesele: birlik içinde yaşayabilmek. Medeni olmanın ana kurallarından birisi medeniyeti koruyabilmek. Yani, insan kalacaksın ve birlikte yaşayabileceksin.
Aslında, medeniyet unsurları içerisinde başka bir mesele daha var: mutluluk. Huzur, sağlık, afiyet, lezzet, haz, muhabbet. Bir taraftan baktığımızda sevgi, aşk, çocukça eğlence gibi kavramlarda mevcut. Google’a mutluluk yazdığımda, birkaç çocuğuyla bir arada fakir bir aile fotoğrafı çıkıyor. Lakin dijital mutluluk yazdığımda ise fotoğraflar hiç değişmedi. Dijital ve mutluluk kelimelerini yan yana getiremedi Google. Sorulmamış çünkü. Bilgisayar mutluluğu yazdığımızda ise bilgisayar başında gülümseyen insanları görüyoruz. Ama bu mutluluk, dijital mutluluk ile anlatmaya çalıştığımız konuyla çokta alakalı bir mutluluk fotoğrafı değil. Yani, dijital mutluluk çok da bizim anladığımız mantıkta bir mutluluk süreci değil.
Medeniyet kavramına bizim yüklediğimiz anlam ile vahşeti, sömürüyü medeniyet olarak sunanların yüklediği anlam arasında uçurum yok mu?
- Medeniyet sonuçta, bizim ahiret inancına sahip toplumlar ile ahiret inancına sahip olmayan toplumlar arasında kavramsal bir taban farkı var. Medeniyet bizim için önemli. Yeryüzünü imar noktasında dünya ile ilişkilerimiz, dünyaya, insana canlıya bakışımız noktasında biraz daha farklı kılıyor.
Bir yandan da uygar olmak, teknolojik üstünlük kurabilmek, birlikte yaşamanın kurallarını yerine getirebilmek. Batılı yanıyla da mukayese ettiğimizde biraz daha insani değerlendirmişiz. Dengeci, tabiatın içerisinde biraz daha dengede olmayı gerektiren bir bakış açısı olarak değerlendiriyoruz. Batınınki daha vahşi bize göre.
Burada ise hemen aklımıza “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” sözü geliyor. Dijital medeniyet, bir ironi aslında. Dijital, Batılı bir bakışın ürünü. Dijitalden, medeniyet olmaz, bizim inançta ki insanla göre. Benim iddiam, bunlar da insan değil demekle olmuyor. Orada bir canlı var. İnsan olduğunu iddia ediyor.
Dijital medeniyet inşasında bulunanlar, kendi felsefeleriyle oraya hükmetmeyecekler mi?
- Kuralları biz koyamıyoruz, bazı şeyleri söylememiz, o şekilde bakmamız yasak. Doğru bir yerde durmamız gerekiyor, bu anlamda. Çünkü hidayet Allah’tan ve müdahale edemediğin bir süreç. Dijital, geldiğimiz noktada medeniyet inşa eden bir güç. Çünkü kendi hukukunu kurabilen, sağlık sistemini kurabilen, hayatımızın her yerinde her an dönüşüm sağlayan ve giderek büyük bir operasyon yöneten bir noktada.
Bu yüzden ahiret inancı olsun olmasın, bir dijital medeniyet inşası söz konusu. Kurucu zihniyette olmakla, kurucu sürecin içerisinde olmakla maalesef, kurulan şey tamamen dijital uygarlık olabilir. Oysa uygarlık sürecini medeniyete çevirmek ve orada bir medeniyetten bahsedecek argümanlara sahip olmakta sadece bizim elimizdedir.
Eğer kendi değerlerimizden bir şeyler katarsak dijital medeniyetten söz ediyor olacağız. Ama bırakırsak, -yıllardır bıraktığımız gibi- Batıdan bir dijital medeniyet inşası beklemiyoruz. Çünkü onların fikir adamlarının işi getirdiği yeri gördük.
Bizim bu meseleye uzak durmamamız gerekiyor diyorsunuz değil mi?
- Harari, diye bir arkadaş var. Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı. O da dijital medeniyet ve Metaverse süreçlerini tamamladı. Ve medeniyet olarak değil uygarlık olarak baktı. Türkçe’ye çevrilirken bazı cümleleri “medeniyet” olarak çevrildi ama öyle bir şey yok. Onun anlattığı şekilde, ulaşabileceğimiz yer, bizden hiçbir şeyin olmadığı hatta bizim karalandığımız bir durum. Bir bilim adamı olmasına rağmen okumadan yargılayan, anlamadan, burada gerçekte ne var, diye sorgulamadan siyaset yapmış. Ama size bir referans oluşturuyor.
Bu yüzden bizim işin içinde olmamız ve bizden bir şeyler katmamız gerekiyor.
Sanal dünya kavramı da artık geride mi kaldı diyorsunuz?
- Evet. Çünkü sanal dünya inşa edildi, yapıldı, yıllardır tüketildi. Bu yeni bir döneme geçiyor. Çok büyük iddialar var. İnsanlığın, insanlıktan çıktığı bazı süreçler var. İnsan olmanın özelliklerinin değiştiği, insanın fıtratının değiştirilmeye çalışıldığı evren ötesi söylemler var. Bunun fiziki, ruhsal sonuçları olacak şekilde.
Bunun yanında, dijital medya boyutunda bizim yıllardır bildiğimiz bilgisayarla başlayan sürecin yeni bir boyut kazanması. Yani yeni bir eğlence düzeni olarak tanımlayanlar var. Facebook’un Metaverse süreci, Facebook ile birlikte meta konusu “entertaintment” dediğimiz görsel eğlence sürecinin yeni bir boyutu.
Avatar, Matrix, League Of Legends gibi süreçler -konunun anlaşılması açısından- bunların hepsi sanaldı. Oyun dünyasında yeni boyutları anlatıyordu. Var olan VR gözlük süreci bize yeni bir kapı açıyor. Uzun zamandır mevcut bir teknoloji. VR, artırılmış gerçeklik demek. Şu an da gündemde olan bütünleşik gerçeklik. Hem VR hem farklı bileşenlerin olduğu gerçeklik.
İçinde çok farklı ihtiyaçların karşılandığı bir gerçeklik. Etkileşimli bir yer.
Black Mirror dizisinde anlatılanlar yaşanacak mı?
- Black Mirror izleyenler çok iyi anlar bizi. İçinde bir sürü farklı duyguya hitap eden dokunma, tat alma, koklama gibi insanın gerçek hayattaki hissiyatını güçlendiren duygularında katıldığı bir sanal gerçeklik boyutundan bahsediyoruz.
Ve başka başka boyutlara gittiği, etkileşiminde sınırsızlaştığı aynı anda milyonlarca insan nasıl internette bulunabiliyorsa, benzer biçimde milyonlarca insanın Metaversenin içinde bulunabildiği yeni bir internet boyutu. Ve 3.0 olarak geçiyor.
Daha neler göreceğiz?
- Bunlar şu an konuşulmuyor ama filmlerde anlatıldığı için bahsedeceğim. İnsan için ana -major- duygu, görmedir. İnsan görme üzerine inanılmaz bir yaratılışa sahip. O filmleri izleyenler gözlük veya etkileşimli lens ile yapılan temalı filmlere baktığımızda karşımızdaki şeyi daha rahat kavrayabiliriz. 2021’in sonuna doğru 2 senelik pandemi hızlanmasıyla birlikte Huston Üniversitesi şu anda etkileşimli dijital lensi yaptı.
20 kilogram DNA’ya 2 trilyon veri depolanabiliyor. 2020 yılında dünyadaki toplam veri 4.4 trilyon. İnsan DNA’sı dünyada üretilen bütün veriyi üstünde taşıyabilecek noktada. Şu anda, bu lensler ile DNA’ya veri yükleme ve geri alma çalışması yapılmaktadır. Lensler mevcut haliyle başka bir belleğe kayıt yapıyor ama insan DNA’sı yüklenmesi için çabalanıyor.
Metaverse ile hayatımızda neler değişecek?
Şimdi gündemimize hızlı bir şekilde Metaverse girdi. Metaverse ile geleceğin sanal dünyası mı inşa ediliyor? Metaverse ile hayatımızda neler değişecek?
Metaverse, kavram olarak kurgu evren –veya kurgulanmış evren- demek. Kelimelerine baktığımızda. Sanal dünya, bilimsel âlem. Fakat daha köküne indiğimizde bunlar değişen anlamları-. Kadim Yunan’a indiğimizde Metaverse, âlem ötesi anlamına gelir. Tehlikeli olan yer, burası.
Sanal dünya, daha eski bir kavram. Bilgisayarlaşmayla birlikte sayısallaşmanın, dijitalleşmenin getirdiği ana konulardan biri zaten sanal dünya, sanal evren, sanallaşma. Dijitalleşme ile sanallaşmayı bir dönem at başı yaşadık. Sanallaşma ve dijitalleşme kavramları hep yan yana gitti. 25 sene önce dijitalleşme ne diye sorduğumuzda, sayısal bilginin içinde bulunduğu halden bahsediyorduk. Şimdi bambaşka.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.
- Ben teşekkür ederim.