CHP Döneminde Türkçe Ezan Uygulaması ve Halk Üzerindeki Etkileri
Gazetemiz okurlarından Süleyman Akıllı / Kocaeli 'CHP Döneminde Türkçe Ezan Uygulaması ve Halk Üzerindeki Etkileri' başlıklı yazısını bizimle paylaştı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tek parti dönemi (1923-1950) birçok köklü değişime sahne oldu. Bu dönemde laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan reformlardan biri de ezanın Türkçeleştirilmesi oldu. 1932’de başlayan ve 1950’ye kadar süren bu uygulama, halk nezdinde büyük bir tepkiyle karşılandı. Zira ezan, İslam dünyasında yüzyıllardır Arapça olarak okunmuş ve dini kimliğin önemli bir parçası haline gelmişti. Devlet eliyle getirilen bu değişiklik, birçok insan için dinî özgürlüklerin kısıtlanması olarak algılandı ve toplumsal huzursuzluğa neden oldu.
Dönemin tek parti yönetimi, 1932 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla ezanın Türkçeleştirilmesi yönünde bir karar aldı. İlk olarak İstanbul Fatih Camii’nde Türkçe ezan denemesi yapıldı. Ardından bu uygulama ülke geneline yayıldı ve Arapça ezan okunması yasaklandı. Hatta Arapça ezan okumakta ısrar eden din adamları ve müezzinler cezalandırıldı, hapis cezalarına çarptırılanlar oldu.
Bu durum halk arasında ciddi bir hoşnutsuzluğa sebep oldu. Özellikle kırsal bölgelerde ve muhafazakâr kesimlerde Türkçe ezan, dayatma ve dinî değerlere saygısızlık olarak görüldü. Müslümanlar için ezan sadece bir çağrı değil, aynı zamanda Peygamber Efendimiz döneminden beri süregelen bir ibadet şekliydi. Dolayısıyla Türkçe okunması, halkın inanç dünyasında bir kopuş ve baskı unsuru olarak hissedildi.
Türkçe ezan uygulaması birçok şehirde gizli direnişlerle karşılandı. Müezzinler cami dışında veya cemaatin olmadığı zamanlarda ezanı sessizce Arapça okumaya devam etti. Halk arasında, özellikle köylerde, evlerin içinde ve cami dışında Arapça ezan okunarak bu yasak delinmeye çalışıldı. Ancak bu tür uygulamalar güvenlik güçlerinin takibindeydi ve Arapça ezan okuyanlar çeşitli cezalarla karşılaştı.
Bu yasak, halkın devlete olan güvenini sarstı ve dini özgürlüklerin sınırlandırıldığı hissini pekiştirdi. Din adamları ve muhafazakâr kesimler, bu uygulamayı İslam’a ve geleneklere aykırı olarak değerlendirdi.
Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara gelmesiyle birlikte, halkın uzun süredir süregelen taleplerine kulak verildi. 16 Haziran 1950’de çıkarılan bir yasa ile Arapça ezan yeniden serbest bırakıldı. Bu karar, büyük bir sevinçle karşılandı. Ülkenin dört bir yanında müezzinler tekrar Arapça ezan okumaya başladı ve halkın geniş kesimlerinde bu karar özgürlüğün geri dönüşü olarak görüldü.
CHP’nin tek parti döneminde uygulanan Türkçe ezan zorunluluğu, halkın inançları ile devlet politikaları arasında derin bir uçurum oluşturmuştur. Devlet eliyle yapılan bu dayatma, dini özgürlüklerin ihlali olarak algılanmış ve halk nezdinde ciddi bir tepkiye neden olmuştur. 1950’de bu yasağın kaldırılmasıyla halk rahat bir nefes almış, dini özgürlükler açısından yeni bir dönem başlamıştır. Bu olay, din ve devlet ilişkilerinin hassas dengesini anlamak açısından önemli bir tarihî ders olarak kabul edilmelidir.
Velhasıl kelam...
Ne acıdır ki birçok insan ve yeni nesil bu garabet olayı, tarih kitaplarından değil televizyon kanallarındaki belgesellerden öğrenmektedir.