• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Bir zamanlar 'kahve'

Yeniakit Publisher
2018-11-07 14:01:00 -
Bir zamanlar 'kahve'

Kahvenin çok uzaklardan deve kervanlarıyla gelmesi, meşakkatli bir yolu olduğunu hatırlatır.

16. yüzyılda Osmanlılar Mısır’ı ve Yemen’i fethettikten sonra kahve "bize ait" oldu. Hatta Topkapı'da "kahvecibaşı" hizmet eder oldu..

Mevlid kandillerinde Sultanahmet Camii’nin yanına bir kahve çadırı kurulur ve camiye gelenlere kahve ikram edilirdi.

İstanbul’da ilk kahvehane şehrin en kalabalık semti olan Tahtakale’de, sonra da Eminönü ve Unkapanı’nda açıldı. Zengin fakir demeden kahve her eve girdi, Anadolu’nun her köşesine ulaştı. Devlet dairelerinde kahve ikramı bir gelenek haline geldi.

BACH'IN KAHVE BESTESİ

Avrupa kahveyi "biz"den öğrendi. Osmanlı topraklarını ziyaret eden yabancı seyyah ve diplomatlar, kahveden bahsedip nasıl hazırlandığını, nasıl sunulduğunu ayrıntılarıyla anlattıkları gibi ayrılırken memleketlerine kahve götürdüler. Osmanlı sefirleri de Avrupa’da kahve geleneklerini sürdürdüler.

Bizde çocuklara kahve verilmez, genç kızların da kahve içmesi pek makbul sayılmazdı. Bu gelenek hâlâ Anadolu'da yaygındır. Batı bunu da bizden aldı. Sebastiyan Bach’ın “Kahve Kantatı” bestesi, kahveyi çok seven bir genç kızı anlatır. Babası kızın kahve içmesini istemez, "kahve içersen sana güzel elbiseler almam, seni gezmelere bırakmam der. Seni kocaya vermem" der. Bunun üzerine kız kahve içmez ama alelacele evlenmeye çabalar ve başarır. Böylece kahvesine de kavuşmuş olur!

İnsanın canı kahve çeker ama aslında gönül muhabbet ister, kahve bahane.

Kahvenin insanı diri tutan etkileri çok eski dönemlerde keşfedilmişti. Kahve çekirdeklerini yiyen keçilerin hoplayıp zıplamaları Habeşistanlı çobanın dikkatini çeker ve böylece kahvenin dirileştirici bir etkisi olduğu anlaşılır.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

KAHVE DEYİP GEÇMEYİN

Kahvenin hazırlanmasında ve sunumunda çeşitli araç ve gereçler kullanılmıştır:

Kahve kavurma dolapları, kahve kavurma tavaları, kahve çekirdeğini soğutmak için ahşaptan tepsiler, ahşap havanlar, ahşap kutulu kahve değirmenleri, metal değirmenler, kahve kutuları, kahve ölçekleri, cezveler, ocaklar, kulpsuz fincanlar, kulplu fincanlar, fincan tabakları, metal fincan zarfları, tepsiler, tepsi örtüleri, seyyar kahvecilerin kahve düzeni vardı…

Bazı kahve fincan ve onları tutmaya yarayan zarfları değişik hacim ve biçimlerde yapılmıştı. Genellikle küçük boyutta olanlara bülbül yuvası, daha geniş ve derinlerine kallavi adı verilirdi. Girişteki fotoğraf bir "kallavi" zarfa aittir.

1640 tarihli ‘Narh Defterleri’ndeki fincan fiyatları listesinde yeşil renkli ve güllü ‘paşa fincanı’yla ‘hatai’ gibi çok değişik isimler de sıralanır.

Özellikle, lake işi 18.yy. Osmanlı sanatında deri, ahşap ve mukavva gibi yüzeylerde de başarıyla uygulanmıştır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23