Avrupa’nın parlak vitrininin ardındaki gerçek! Mustafa Ceylan yazdı
"Refahın kalesi" olarak bilinen Almanya’da evsiz sayısının ilk kez 1 milyonu aşması, Avrupa’nın sosyal devlet yapısındaki derin çatlağı gözler önüne serdi. Mustafa Ceylan, kıtanın dev ekonomisinin barınma krizine teslim oluşunu; Türkiye’nin ise tüm zorluklara rağmen ayakta tuttuğu "sosyal dayanışma ve aile bağları" kültürü üzerinden analiz ediyor. İşte Ceylan’ın o yazısı…
Mustafa Ceylan
Avrupa’nın yıllardır “refahın kalesi” olarak anılan Almanya’da evsiz sayısının ilk kez bir milyon eşiğini aşması, kıtanın parlak vitrinine atılan ciddi bir gölge niteliğinde.
Federal Evsizlere Yardım Çalışma Grubu’nun açıkladığı veriler, yalnızca ekonomik bir sorunla değil, sosyal yapının giderek çözülmesiyle karşı karşıya olunduğunu gösteriyor.
Yetişkinler, kadınlar, çocuklar…
Bir milyonun üzerindeki bu tablo, meselenin artık görmezden gelinemeyecek kadar büyüdüğünü söylüyor.
Elbette bu durum yalnızca Alman vatandaşlarını değil, ülkede yaşayan göçmenleri ve AB dışı ülkelerden gelenleri de etkiliyor.
Araştırmada yer alan 820 bin kişinin Alman vatandaşı olmayan bireylerden oluşması, barınma politikalarının kapsayıcı olmadığına işaret ediyor.
Dışarıdan bakıldığında disiplinin ve düzenin ülkesi olarak görülen Almanya’da sosyal kırılganlığın bu ölçekte ortaya çıkması, artık yapısal sorunların kabul edilmesi gerektiğini gösteriyor.
Benim dikkatimi çeken ise bu gelişmeyi, kendi ülkemizle kıyasladığımızda ortaya çıkan fark.
Türkiye, ekonomik dalgalanmalara, yoğun göç baskısına ve afetlere rağmen, sosyal dayanışma kültürünü kaybetmeyen bir ülke.
Belediyelerden sivil toplum kuruluşlarına, mahalle dayanışmalarından merkezi idarenin destek programlarına kadar geniş bir ağ, en azından kimsenin sokakta kalmaması için çaba gösteriyor.
Eksikler elbette vardır; ancak sorunla yüzleşme ve müdahale etme refleksi hâlâ güçlü.
Burada mesele yalnızca ekonomi değil.
Almanya’nın yaşadığı barınma krizine bakınca, sosyal devlet geleneğinin yavaşça aşındığını fark ediyoruz.
Türkiye’de ise sosyal destek mekanizmaları zaman zaman eleştirilse de pratikte hâlâ önemli bir denge unsuru oluşturuyor.
Özellikle aile bağlarının güçlü olması, dezavantajlı grupların tamamen sistem dışına itilmelerini büyük ölçüde engelliyor.
Almanya’daki evsizlik verileri, dünyanın her yerinde sıkça duyduğumuz “gelişmiş ülke güvenlidir, sorunlarını hızlı çözer” algısının artık eskisi kadar doğru olmadığını hatırlatıyor.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN>>>





