Kıbrıs'ta yahudilerin ada genelinde, özellikle stratejik bölgelerde yoğunlaşan arazi alımları, hem siyasi çevrelerde hem de kamuoyunda endişeyle takip ediliyor. Son dönemde bölgesel gerilimlere paralel olarak artan alımların, adanın demografik yapısını ve mülkiyet haritasını değiştirebilecek stratejik bir hamle olduğu değerlendiriliyor.
Kıbrıs'ta yahudilerin ada genelinde, özellikle stratejik bölgelerde yoğunlaşan arazi alımları, hem siyasi çevrelerde hem de kamuoyunda endişeyle takip ediliyor. Son dönemde bölgesel gerilimlere paralel olarak artan alımların, adanın demografik yapısını ve mülkiyet haritasını değiştirebilecek stratejik bir hamle olduğu değerlendiriliyor.
Edinilen bilgilere göre, İsrailli şahıs ve şirketler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) topraklarında önemli büyüklükte araziler ediniyor. Bu durum, adadaki siyasi aktörlerin de gündeminde...
GKRY ana muhalefet partisi AKEL'in Sözcüsü Giorgos Koukoumas, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bu toprak alımlarının İsrail'in adadaki askerî ve istihbarat faaliyetleriyle bir bütün olarak görülmesi gerektiğini belirtti. Koukoumas, "Asıl tehlike, İsrail'in adada kalıcı bir ekonomik ve siyasi nüfuz alanı kurmasıdır" ifadelerini kullanarak, durumun Kıbrıslı Türkler tarafından da kaygıyla izlendiğini vurguladı.
Koukoumas, ayrıca bu endişeleri dile getirdiklerinde İsrail tarafından "antisemitizm" suçlamasıyla karşılaştıklarını, bu durumun eleştirileri bastırmaya yönelik bir siyasi araç olarak kullanıldığını savundu.
Doğu Akdeniz'deki hassas dengeler göz önüne alındığında, Anadolu'ya coğrafi olarak bu denli yakın bir konumda yaşanan bu gelişmeler, uzmanlar tarafından Türkiye'nin bölgesel güvenlik çıkarlarını da ilgilendiren önemli bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Adadaki mülkiyet yapısının yabancı bir devlet lehine bu denli değişmesinin uzun vadeli sonuçları olabileceğine dikkat çekiliyor.