• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Cumhuriyeti “Cihan Devleti” yapabilir miyiz?

31 Ocak 2015
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Osmanlı Devleti’nin 715. kuruluş yıldönümü münasebetiyle, o muhteşem yapının bugünkü uzantısı olan Cumhuriyet Türkiye’sini yönetenlere “min gayr-i haddin” (haddim olmayarak)  Hz. Ali Efendimizin “Devlet Adamına Öğütler”ini, şanlı Sultan Alp Aslan’la oğlu Melikşah’ın muhteşem veziri Nizam-ül Mülk’ün “Siyasetnâme”sini, Ertuğrul Gazi ile Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye, Osman Gazi’nin Orhan Gazi’ye nasihatlerini dikkatle okumalarını, hatta “vird” edinmeledini tavsiye ediyorum.

Tenkit ve tavsiyelerim, hiçbir zaman, “Sizin yerinizde ben olsaydım daha iyi yönetirim… Sizden daha iyisini yaparım” havasında değildir. Haddimi bilirim çok şükür. Ben sizin yarınız kadar bile yapamam belki: Zaten siyasetçi değilim, o işlerden çok anlamam. Sadece daha iyi yönetilmek istiyorum. Bunun için de yöneticilerimize, zaman zaman, tarihin tescilinden ve tasdikinden geçmiş hakikatleri ulaştırmaya çalışıyorum. 

Bunlar o kadar önemlidir ki, aşireti kısa süre içinde beyliğe, beyliği devlete, devleti imparatorluğa dönüştüren idrakı içinde taşır... 

Devlet-i Âliyye’yi “ebed müddet” sırrına sarıp, rakipsiz “Cihan Devleti” yapan da bu idraktır.

Bu idrak yürekten yüreğe beslenerek geleceğe taşınmalıdır. 

Bunları bilmemek gönüllü cehalet, bilip yararlanmamak da bin yıllık tarihin tecrübe birikimini yok saymaktır.

Bin yıllık tarihin tecrübe birikimini yok saymak ise, her işe acemice girişmek, el yordamıyla yürümek ve tecrübesizliğin getirdiği hatalarla malûl olmak anlamına gelir...

İş bu gönüllü cehalet, geçmiş iktidarlar döneminde, ülkemizi, en başta siyasal krizler olmak üzere, sosyal ve ekonomik krizlere taşımıştır.

Sözü daha fazla uzatmadan, Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’den, aşiretin bilgesi Şeyh Edebali’ye (ki, tam bir “Yürek Adam” portresidir) ilişkin tavsiyelerinden birkaç cümle aktarayım:

“Oğulcuğum! Şeyh Edebali bizim boyun (aşiretin) ışığı ve yüreğidir. Terazisi ince tartar, dirhem şaşmaz? Bu yüzden beni kır, Şeyh’i kırma; bana karşı gel, ona karşı gelme”...

Burada durup, bir topluma “Işık” olmanın anlamını düşünelim ve Şeyh Edebali’nin neden “ışık” olarak tanımlandığına bakalım…

“Topluma ışık” olmak, “rehber” olup doğru yolu göstermektır ki, her babayiğidin harcı değildir.

Şeyh Hazretleri işte böyle bir ışıktır: Çünkü ilmi-irfanıyla topluma (aynı zamanda yöneticilere) yol gösterebilecek kalite ve kapasitede tam anlamıyla bir “Yürek Adam”dır. 

Türkiye’nin en büyük dramı, bu tür âlimlerden mahrum olmaktır!

Âlim olmayınca ilim de olmuyor.

Şimdi de, Ertuğrul Gazi tarafından böylesine bir hürmetle anılan mürşidin (Şeyh Edebali’nin) damadı ve beyi Osman Gazi’ye tavsiyelerine gelelim…

Bu vasiyet (ya da öğüt) aynı zamanda, yüreklere, “Devlet-i ebed müddet” aşkını ilham edip o aşkta muazzam bir imparatorluk inşa eden dinamizmin de kaynağıdır. 

“Ey oğul, artık beysin” diye başlıyor, Şeyh Edebali, “Bundan sonra öfke bize, uysallık sana;

“Güceniklik bize, gönül almak sana;

“Suçlamak bize, katlanmak sana;

“Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana;

“Geçimsizlik bize, çatışmalar, uyuşmazlıklar bize, adâlet sana;

“Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize bağışlama sana;

“Ey oğul!.. Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz;

“Şunu da unutma: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!

“Ey oğul, yükün ağır işin çetin, gücün kula bağlı;

“Allah yardımcın olsun!” (Bunlar tarihi açıdan tartışmalı olmakla birlikte, Şeyh Edebali çizgisine ve duruşuna son derece yakışıyor).

Özetini sunduğum bu vasiyetin sadece “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” şeklindeki tek cümlesini alıp, uygulamak bile bizi gerçek demokrasi ve insan haklarıyla buluşturabilir. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23