• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Serdar Demirel
Serdar Demirel
TÜM YAZILARI

Yeni Türkiye’nin ulemâ sorunu

03 Mayıs 2015
A


Serdar Demirel İletişim: [email protected]

Müslüman ilim havzaları Arap Baharı sonrası yaşanan kaoslarla birer birer çöktü. Bağdat düşmüştü zaten. Şam düştü. Kahire düştü. Sana düştü.. 

Ulemâ şehirlerini terk etmek zorunda kaldı. Kimisi terk etmediği için öldürüldü. Kimisi de hapsedildi. İlim merkezlerinin bir kısmı kapatıldı, bir kısmı yıkıldı, diğer bir kısmı da imkânsızlıklar içinde varolma mücadelesi veriyor.. 

Kuşkusuz Ümmet uzun yıllar bu çöküşün sıkıntısını çekecek. Bu bölgelerde istikrarın ne zaman sağlanacağı da meçhul olduğundan yıkılanın yerine yenisinin nasıl ve ne zaman kurulacağı da bilinmiyor.

Yıkılmayan ilim havzaları da maalesef darbecilerin eline geçti. Ezher’in darbeci Sisi’nin oyunlarına nasıl alet olmaya başladığı, İhvan ve Muhammed Mursi’nin yargılandığı darbe mahkemelerinde sergilediği tavır ortadadır. Verilen idam cezalarını onaylayan bir mekanizmaya dönüşmesi Ezher-i Şerif tarihine düşmüş kara bir lekedir.

Arap Baharı sonrası ortaya çıkan krizleri anlama ve anlamlandırmada, sorunları tahlil edip fıkhî çözümler geliştirmede ilmî birikimimizin de yeterli olmadığı iyice ortaya çıktı. Sözün özü yakın gelecekte maalesef entelektüel kriz daha da derinleşecektir.

Biraz içimizi rahatlatan durum ise, bu merkezler düşerken Türkiye’de ilmî ihyaya dair önemli diriliş hamlelerinin yaşanıyor olmasıdır. Yeni Türkiye’nin ilmî faaliyet sahalarına yansıyan yüzünden bahsediyorum. 

İlahiyat fakültelerinin sayısının çoğalması, yüzde yüz Arapça eğitim veren İslâmî İlimler Fakültelerinin açılması, farklı dernek çatısı altında yürütülen bu meyandaki faaliyetlerin artması, medrese geleneğinin ihyasına yönelik çabalar bizi umutlandırmaktadır.

İslâm coğrafyasının önemli başkentlerinde ilim merkezlerinin çökmesi sonucu Türkiye’ye misafir olan ulemânın buradaki varlığı da yeni imkânlar oluşmasına vesile oluyor. Onlardan öğrenme, bu ilmî açılımlarda onların bilgi ve tecrübesini burada biriktirme ve böylece ilmî geleneğimizi yeniden ihya etme imkânı yakaladık. Bir manada kahırdan lütfun doğmasına şahitlik ediyoruz. 

Müslüman başkentler düşerken Türkiye’nin tutumunu, meseleyi tahlil şeklini, çözüme dair alternatiflerini de merak ediyor Müslüman dünya. Zira bütün bu krizlerin ortasında güvenli bir ada gibi duruyor Türkiye. 

TRT Arapça bu merakları kısmî olarak gidermeye yardımcı oluyor. Hem Türkiye’nin entelektüel birikimini hem de Türkiye’ye hicret etmiş alim ve aydınları ekranlarına çıkararak onların meseleleri tahlilini, bizim tecrübemizi diğer Müslüman coğrafyalarda daha anlaşılır kılmaya yardımcı oluyor.   

Gündeme getirmek durumunda olduğumuz önemli bir mesele de şudur: Entelektüel ve alimlerimizin önemli bölümünün meseleleri Türkiye özelinde düşünmek ve değerlendirmekten öteye geçememesi handikapı.   

Oysa dünyaya açılmış Yeni Türkiye’nin entelektüel ve ulemâsının yerele mahkum olmadan ama yerelle ilişkisini de koparmadan meseleleri küresel ölçekte değerlendirebilmek zorunluluğu vardır. 

Kuşatıcı olmak için Ümmetçi yaklaşmak gerekir. Çünkü yaşadığımız krizler birbiriyle ilişkilidir. Çünkü Şam, Bağdat, Kahire, Sana istikrarını sağlamadan Müslüman coğrafyaya da istikrar gelmez. Krizden kurtulmak adına kurulacak cümlelerin müşterek bir gelecek tasavvurundan yola çıkması elzemdir.

Ulemâ nazarıyla konuşabilecek, bakabilecek kadroların ülkenin, bölgenin ve dünyanın meselelerine birşeyler söylemesi, geleceğimizi kök değerler perspektifinden kurmak adına önemlidir. 

Yapılacak yeni anayasanın ruhuna dair, Kürt meselesi, mezhep çatışması, beraber yaşamanın ilkeleri, diktatörlerle mücadelenin yol haritası gibi konularda bu coğrafyanın en hakiki birleştirenleri söz almak durumundadır. Zira Yeni Türkiye’ye ruh üfleyecek onlardır.

Acaba ulemâ bunun farkında mı?  

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23