“Sayın Nahit Sazoğlu, Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Şüphesiz dünya siyaseti, çıkar ilişkileri ve güç dengeleri üzerine kuruludur. Büyük devletlerin uluslararası kurumlarda daha etkili olması da şaşırtıcı değildir. Ancak önemli olan, bizlerin sürekli bir ‘gizli düşman’ söylemine sığınmak yerine kendi ayaklarımızın üzerinde duracak güçlü yapılar inşa etmemizdir. Savunma sanayimizin gelişmesi, yerli ve millî üretimin desteklenmesi, eğitimden ekonomiye kadar her alanda bağımsız bir duruş ortaya koymamız, ülkemizin geleceğini güvence altına alacak en doğru yoldur. Tarih bize gösteriyor ki, asıl güç dış komplolardan çok, içerdeki zaaflardan doğar. Bu yüzden mesele, tek tek örgütleri suçlamaktan ziyade, adaletli, üretken ve bağımsız bir devlet aklı ortaya koyabilmektir. Asıl direniş, güçlü kurumlar, sağlam bir ekonomi, kendi teknolojisini üreten bir toplum ve değerlerine güvenen bir millet olmaktır. Böyle olursa, hangi küresel güç olursa olsun, bizi etkilemesi mümkün olmayacaktır.”

“Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Doğrudur; insan hakları, özgürlükler ve adalet, çağımızda herkesin özlemi. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, İslam da bu değerleri asırlar önce insanlığa teklif etmiş bir sistemdir. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda Müslüman toplumların, farklı inanç ve kültürlerle bir arada barış içinde yaşayabilmesi bunun en büyük göstergesidir. Bugün bazı ülkelerde gördüğümüz sorunlar, İslam’ın kendisinden değil, aksine onun ilkelerinden uzaklaşılmasından kaynaklanmaktadır. Petrol zengini coğrafyaların yaşadığı adaletsizlikler de aynı şekilde, dinin sunduğu ölçülerin terk edilmesinin bir sonucudur. İslam’ın özü, adalet, merhamet ve özgürlüğü esas alır. Asıl mesele, bu ilkelerin dar çıkar hesaplarıyla gölgelenmemesi ve doğru bir şekilde hayata geçirilmesidir. Tarihte olduğu gibi bugün de, insanlığın kalıcı huzuru, ne ideolojilerin dar ufkunda ne de yalnızca maddî zenginlikte; adalet ve erdemle inşa edilmiş bir düzendedir. İslam’ın evrensel mesajı da tam burada devreye girer.”