Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği ve kimsenin anlamadığı “Aş Çağı” ve Altın Işık” kavramları ne anlama geliyor?
Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği ve kimsenin anlamadığı “Aş Çağı” ve Altın Işık” kavramları ne anlama geliyor?
YÜCEL KAYA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu haftaki grup toplantısında Türkiye’yi yakından ilgilendiren önemli konulara değindi.
Gazeteler onun konuşmasından sadece üç konuyu seçerek manşetlerine taşıdı.
“PKK'nın bittiği hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalı” sözleri gündemin birinci maddesi olurken, Yunanistan’ın Ege Adaları'ndaki silahlanma hamlelerine sert tepki göstererek, “Ayağını denk al” uyarısı da ikinci sırada yerini aldı.
MHP Liderinin CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim çağrısına sert tepki göstererek “Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur, buna ihtiyaç da yoktur ve gerek de yoktur." Sözleri ise tüm gazetelerin manşetlerinde 3. Sırada yer buldu.
Oysa Bahçeli bir konuyu daha ısrarla vurgulamıştı.
Konuşmanın satır aralarında “Aş Çağı” ve “Altın Işık” konularına değinmişti. Ancak bu sözleri ne duyan oldu ne gören ne de anlayan!
Oysa kurduğu cümle Türkiye’nin dünyadaki duruşunu, bulunduğu konumu ve mefkuresini önümüze koyuyor, fotoğrafın ayrıntılarını değil bütününü, bir kısmını değil tamamını gösteriyordu.
Bahçeli ne dedi?
Basının önemsemediği, manşetlerine taşımadığı ve satır aralarında bile yer verilmeyen konuşmasında Bahçeli şöyle diyordu;
“Eski Türkler büyük buhranların sule getirdiği galeyanlarını “aş çağı” olarak tarif ederler. Aş gecesinde semadan yeryüzüne bir nur sütunu bir “altın ışık” inerdi. Bu altın ışık ta mefkureden başka bir şey değildi. Altın ışık hangi insana, hangi millete, hangi mevcuda dokunursa onu ‘kut’lu ederdi. Haysiyet ve hürriyetini kaybeden insan ya da toplumlar Altın ışığın imkan, itibar ve nimetlerinden mahrum kalanlardı.
Bugün küresel ve bölgesel mahiyetli bir burhan döneminin bütün emareleri görülmektedir. Böylesi bir dönemde Altın ışık Türk milletini ve Türkiye’yi aydınlatmaktadır.”
Bu cümleyi daha iyi anlayabilmek için aş çağı ve altın ışığın ne anlama geldiğine bakalım.
Aş Çağı:
Eski Türklerde "aş çağı" terimi, genellikle toplumun geçirdiği önemli bir sosyal, kültürel veya ekonomik dönüşümü anlatmak için kullanılır. Toplumun sosyal yapının şekillenmesi gibi toplumsal yeniliklerin başladığı bir dönemi simgeler. Yani bu terim, bir tür "geçiş dönemi" olarak düşünülebilir.
Bahçeli, burhanların ortaya getirdiği galeyanları “aş çağı gecesi” olarak nitelerken dünyanın içinde bulunduğu durumu da çok güzel özetliyor.
İsrail’in Gazze üzerindeki yaptığı soykırımı, ABD’nin İslam ülkelerini yaptırımları ile bir köle haline getirdiğini, yeryüzünde eşitlikten adaletten bir eser kalmadığını ve büyük bir burhan yaşandığını gözler önüne seriyor.
Bahçeli işte burada dokunanı ‘kut’lu eden altın ışıktan bahsediyor.
Altın Işık nedir?
"Dokunduğunu kut'lu eden altın ışık" ifadesi, eski Türk mitlerinde önemli bir yer tutar, Türklerin "kut" (kutlu, kutsal) anlayışıyla ilişkilidir. Bu kavram, Tanrı'nın (Gök Tengri) insanlara veya toplumlara verdiği özel bir bereket, güç ve koruma anlamına gelir.
Eski Türkler, liderlerin ve kahramanların, Gök Tengri tarafından kutsandığına inanırlardı. Kut, özellikle hakanların ve devlet yöneticilerinin sahip olduğu, Tanrı'dan gelen ilahi bir güç olarak kabul edilirdi.
"Altın ışık" ise bu kutsal gücün sembolik bir ifadesidir. Altın, eski Türk inançlarında saflığı, yüksekliği ve değeri simgeler, bu nedenle "altın ışık" ifadesi, Tanrı tarafından gönderilen kutsal bir ışığın veya gücün bir simgesi olarak kullanılıyor. Dokunduğunu kut'lu etmek, bu kutsal gücün, yöneticilerin veya kahramanların üzerine doğması, onları güçlü ve kutsal kılmasını ifade ediyor.
Bu terim, özellikle eski Türk devletlerinde hükümdarın otoritesinin ve gücünün Tanrı'dan geldiği inancına dayanır. Hakanın veya liderin halkı üzerinde etkili olması ve başarı elde etmesi, bu "altın ışık" sayesinde gerçekleştiğine inanılırdı. Yani, "dokunduğunu kut'lu eden altın ışık", Tanrı'nın gücünü ve liderin kutsallığını simgeleyen bir kavramdır.
Bahçeli’nin “Bugün küresel ve bölgesel mahiyetli bir burhan döneminin bütün emareleri görülmektedir. Böylesi bir dönemde Altın ışık Türk milletini ve Türkiye’yi aydınlatmaktadır.” Sözü aslında bir durum tespitidir.
Kut Kavramı
Eski Türklerde "kut" kavramı, ilahi bir lütuf, baht ya da tanrısal bir enerji anlamına gelir. Kut, Tanrı tarafından özellikle kağanlara bahşedilen bir kutsallık özelliğidir.
Kut, sadece bireysel bir erdem değil, milletin ortak talihiyle de bağlantılıdır. Örneğin, Göktürk Yazıtlarında Bilge Kağan, Tanrı’dan aldığı kut sayesinde milleti için başarılar elde ettiğini dile getirir.
Bahçeli; Böylesine burhan içerisindeki bir dünyada Türkiye’nin savunma sanayisinde gösterdiği başarı ve sınırları dışındaki olağanüstü etkisinin Altın ışıktan aldığı “kut” sayesinde gerçekleştiğini milletin ve liderinin Altın ışık ile ‘kutsandığını anlatarak Türk milletinin yüreğine bir özgüven inşa ediyor.
Şimdi tüm bu yazılanları Ezoterik olarak görüp üzerinde durup düşünmeyenler, dünyayı buhrana sokan Küresel sermayenin ezoterizmi kendisine kaynak olarak aldığını unutmasınlar.
Türk mitolojisinde geçen ve dokunduğunu kut'lu eden “altın ışık" ifadesini yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim şöyle açıklar;
"Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun örneği, içinde lamba bulunan bir kandil düzenekleri gibi bir misaldir. O lamba, ne bir doğuya ne de bir batıya ait olmayan saf zeytinden bir yağdan yanar. Neredeyse ateş dahi onu yakmayacaktır. Işık üstüne ışık! Allah dilediğine nurunu verir. Allah, insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilendir."
(Nur Suresi, 24:35)