• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Duanın gücüyle bir güneş doğdu

06 Aralık 2025
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Duanın gücüyle bir güneş doğdu

LATİF ERDOĞAN

Dua, insanın bütün acizlik ve fakirliğini, hiçlik ve çaresizliğini vesile yaparak sonsuz güç ve kuvvetle irtibata geçme ameliyesidir. O, sebepleri aşarak bütün sebepleri elinde tutan Allah’a istek ve taleplerini arz vaktidir. Vermek istemeseydi istemeyi vermezdi mantığını daim fırsata çevirme halidir.

Yunus Nebi, duasıyla balığın karnını kendisi için bir denizaltıya çevirdi. Deniz, balık ve gece gibi aleyhinde görünen sebepler onun emrine girdi. Duası, şerri hayra tebdile vesile oldu. Kavmi bu vesile ile hidayeti buldu, başlarının üzerine çökmüş azaptan kurtuldu.


Duası: “Senden başka ilah yoktur. Sen’i tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.” (Enbiya,87)

Eyüp Nebi, vücudunu saran illet ve hastalıklardan dua ederek necat buldu. Öncesinde elinden alınan ne varsa, duasıyla ona geri döndü.

Duası: “Hastalanıp sıkıntıya düştüm. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya, 83)


 Zekeriya Nebi, kendisi ihtiyar, hanımı kısır olmasına rağmen dua gücüyle Yahya gibi bir nebi evlada sahip oldu.


Duası: “Ya Rabbi, bana kendi katından temiz bir soy bahşet. Doğrusu sen duayı işitirsin.”(Al-i İmran, 38)

Musa Nebi, duasının gücüyle, zalim bir topluluktan kurtuldu, Firavunun karşısına dikildi, Firavun saltanatını yok etti. Haman’ı dize getirdi, Karun’u hazineleriyle birlikte yerin dibine batırdı. Ve aynı dua gücüyle kardeşi Harun’un adını nebiler kütüğüne kaydettirdi.

Duası: “Rabbim, beni zalimler topluluğundan kurtar.” (Kasas,21)


Duası: “Rabbimiz, Sen Firavuna ve adamlarına dünya hayatında ihtişam ve servet verdin; insanları senin yolundan saptırsınlar diye mi ya rab! Rabbimiz artık onların servetlerini silip yok et, kalplerine sıkıntı ver; elem veren cezayı görmedikçe iman etmesinler de görsünler!” (Yunus, 88)


Duası: “Bana ailemden kardeşim Harun’u yardımcı görevlendir.” (Taha, 29,30)

Nuh Nebi, duanın gücüyle tufan içinde gemisini sahil-i selamete çıkardı, çevresindeki inananları boğulmaktan kurtardı. İnsanlık neslinin devamına vesile oldu, insanlığın ikinci atası kabul edildi.

Duası: “Rabbim, ben mağlubum, bana yardım et.”( Kamer, 10)

Duası: “Yüzerken de dururken de bismillah. Şüphesiz ki rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Hud, 41)

Adem Nebi, duasıyla çıkarıldığı cennete hem kendisinin hem de neslinin geri dönüşüne kapı araladı. Neslini ebedi hüsrandan, ebediyeti ebedi kaybetmekten kurtardı.  



Duası: “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23)

Ve İbrahim Nebi, duasının mucizesiyle kendisini yakmak için hazırlanmış ateşi gül bahçesine çevirdi. Duasının mucizesiyle, kuş konmaz, kervan geçmez ot bitmez çorak Mekke’yi gök kubbenin bereket otağına ve insanların ebedi uğrak yerine dönüştürdü. Kabe’yi, inananların sonsuza dek kıblesi yaptı. Ve, peygamber oluşunun varlık gayesi çapında önemli duasıyla Hz. Muhammed Mustafa’nın gönderilmesine vesile oldu. Böylece duanın mucizevi gücünü yekpare mucize Efendimizle ebedileştirdi. Efendimiz, “Ben atam İbrahim’in duasıyım” buyurdu. Hz. İbrahim’in duası binlerce yıl sonra en güzel kabulle kabul gördü. Efendimiz, onun duasının gücüyle batmayan bir güneş gibi doğdu.


Duası: “Ey Rabbimiz, ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kabe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ta ki namazlarını dosdoğru kılsınlar. Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.” (İbrahim, 37)

Duası: “Rabbimiz, onlara kendi içlerinden bir peygamber gönder, onlara senin ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın, tertemiz hale getirsin, şüphesiz aziz ve hakim olan ancak sensin.” (Bakara, 129)

Rabbimiz buyurdu: “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107)


Rabbimiz buyurdu: “Biz seni sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bilmiyor/ anlamıyorlar.” (Sebe, 28)

Rabbimiz buyurdu: “Allah peygamberlerden ‘Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir peygamber size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz’ diyerek söz almış ‘Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?’ dediğinde ‘Kabul ettik’ cevabını vermişler; bunun üzerine ‘O halde şahit olunuz, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim’ buyurmuştu.” (Al-i İmran. 81)


Evet, o peygamber, en son gönderilen Hatem’ül enbiya aleyhisselam efendimizdir. Peygamberlerden alınan söz ise onların ardından ümmetlerine de şamildir. Zaten, bir sonraki ayette “Artık bundan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir” denilerek, peygamberler için döneklik söz konusu olmayacağına göre kast edilen muhatapların aynı zamanda onların ümmetleri olduğu tasrih edilmektedir.

Evet, bu ayetin hükmüyle şems-i risaletin son Güneşini bilmezden, görmezden gelenlerin değil Müslüman olması diğer semavi dinlerden birine mensup olması dahi mümkün değildir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23