• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

Allah’ı sever gibi sevmek!

03 Nisan 2020
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

İnsanı en güzel surette yaratan ve şerefli kılan Allah’ın ona bahşettiği en değerli özellik ve nimetlerden biri de sevme duygusudur. Sevebilme yeteneğiyle lütuflandırılan insan için başta kendi nefsi olmak üzere ataları, evlatları, kardeşleri, eş ve yakınları, malları ve servetleri, ticarî ilişki ve kazançları, ev ve barkları, zinet ve takıları, binek ve taşıtları, ürün ve mahsulleri kendisine sevimli ve cazip kılınmıştır. Bunlara olan duyarlık ve düşkünlük insanın fıtratında var olan ve onun dünya boyutu yaşantısının zorunlu parçalarıdır. Dünyadaki imtihan süreci boyunca da kendisinden asla ayrılmayacak olan birer sınav aracı konumundaki unsurlarıdır. 

İnsandan istenen elbette bunlara karşı duyarsız ve ilgisiz olması ve bunlarsız kalması değildir. Aksine bunlarla iç içe geçen bir hayatı Yüce Allah’ın belirlediği ilke ve ölçüler istikametinde dengeleyebilmesidir. Dünya yaşantısının ve kulluk sınavının olmazsa olmaz araçları olan bu nimetleri amaç haline getirmemesidir. Bunlar yüzünden her şeyi yaratan ve bahşeden Hz. Allah’a ters düşmemesidir. Bunlar uğruna ilâhî emir ve yasakları fütursuzca çiğnememesidir. Bunları kendisi ile Rabbi arasına giren ve onu Mevla’nın rızasından uzaklaştıran birer put haline dönüştürmemesidir.

Bu ise bunlara karşı beslenen sevgiyi; gösterilen bağlılık ve bağımlılığı Rabbani dengelere göre ayarlamaya bağlıdır. “Bu da ancak kişinin kendisini belirli bir kontrol altında tutmasıyla mümkündür ki, bu kontrolün ölçütü, hiçbir sevginin Allah sevgisinden ve O’nun değerli saydıklarından daha üstün görülmemesidir. Bu anlayışa erişebilen insan bir yandan dünyevî istek ve bağların esiri olmaktan kurtulup gerçek özgürlüğe kavuşur, diğer yandan da bütün sevgilerini anlamlı hale getirmiş olur.“ ( Prof. Dr. Hayrettin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, c.III, s.23-25.)

Aksi durum yani; “Allah’ın emrini tutar gibi başkalarının emrine uymak, onların rızasını Allah’ın rızasından üstün tutmak, Allah’a isyan edip de onların izinden gitmek” (Ümit Şimşek Meali) ayet-i celilede “ İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah’ı sever gibi severler” (Bakara 165) buyurularak kınanan ve ikaz edilen şirk durumuna düşmeye sebep olur..

Unutmayalım ki “Allah’a inanmak, kişinin O’nun isteğini kendi dileğine veya başkalarının isteklerine tercih etmesini ve tüm diğer arzuları O’nun yolunda feda edecek kadar O’nu sevmesini gerektirir.” (Tefhimu’l Kur’an)

Ki buna her şey ve herkes dahildir.

Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurdu:

“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” -Tövbe,23-

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”

- Tövbe,24- 

“Sayılan şeyler, insanın yaratılış itibarıyla düşkün olduğu şeylerdir. Bütün bunlar, Allah’tan gelen birer nimet olarak görüldüğü ve şükrü yerine getirildiği takdirde, hiç kuşkusuz, bunların sevilmesi de insanı Rabbinin hoşnutluğuna ulaştıracak bir vesile olur. Ancak bu sevginin Allah için olup olmadığını belirleyecek olan ölçü, onları Allah’ın buyruk ve yasaklarının önüne geçirmemektir. Aksi takdirde, [... İnsanlardan öylesi de var ki, başkalarını Allah’a denk tutar da, Allah’ı sever gibi onları sever. Bakara:165] te geçtiği gibi, Allah sevgisine denk tutulan bir sevgi ortaya çıkabilir. 

Şu da unutulmamalıdır ki, âyetin söz konusu ettiği sevgi, insanın ister istemez kalbinde hissettiği bir duygu değil, davranışlarında ortaya çıkan tercihleridir; yani, iki şık arasında seçme durumunda kalan insanın, bu tercihini Allah ve Resulünün emirleri ile Allah yolunda cihad yönünde mi, yoksa dünya nimetleri yönünde mi kullandığı önemlidir.” (Ümit Şimşek Meali) 

Ortaya çıkan sonuç şudur :

1- “Bir mümin için hiçbir dünyevî amacın Allah ve Resulü’nden ve Allah yolunda cihaddan daha önemli, değerli ve cazip olamayacağı...”;

2- “Müslüman varlığını güçlendirme ve müminler arasındaki dayanışmayı arttırma hedefinin diğer bütün insanî ilişki ve düşüncelerden önce geldiği..”;

3- “..inkarcı da olsalar İslâm’a ve müslümanlara zarar vermeyen, onlara sevgi ve saygıyla muamele eden insanlara, hele bu nitelikteki yakınlara iyi ve âdil davranmayı engelleyen bir anlam bulunma”dığı gerçeğidir ; (Prof. Dr. Hayrettin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, c.III, s.23-25.)

4- Aynı zamanda “..bu ayet, soy ve kan bağına, ırk asabiyetine, ırk düşkünlüğüne toplumsal davranışları belirleyen temel öğe olarak bakan görüş ve eğilimleri reddetmekte ve bir müminin -bireysel ve toplumsal- hayatını üzerinde yükselteceği tek sağlam ve meşru temel olarak dünya görüşünü, hayat görüşünü (“Allah ve Rasûlü’ne bağlılık ve Allah yolunda cihad/üstün çaba göstermek” olarak) öne çıkarmakta...”dır. (Muhammed Esed Meali)

Sözlerimizi ayet-i celilemizin mealiyle noktalayalım:

İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise, daha güçlüdür. O zulmedenler azaba uğrayacakları zaman, hiç tartışmasız bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir  bilselerdi.”( Bakara,165)

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

O.U.

Kaleminize yüreğinize sağlık Allah razı olsun hocam işte burda önemli husus bu korona olayı Allah korkusunun çok zayıf olduğunu gösterdi niye derseniz bizler Amentüye inandık kaderin hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inandık iman ettik ama bakıyorum da bu Allah'tan gelen korona hastalığında kimse ben tedbirimi alayım İslam'ı ve dünyevi temizliğimi yapayım Allah'a tevekkül edeyim takdiri Allah'a bırakıp normal yaşantımı yaşayayım camilerimizi ibadet yerlerimizi kapatmıyalım hâk şerleri neyler neylerse güzel eyler demek yerine evlerimize hapsettik kendimizi bu doğru bir şeymi hele bizim gibi müslüman bir ülkeye hiç yakışırmı ne bu sanki koronadan ölmeyene hiç ölüm yokmuş gibi bir intiba vermek yahu be insanlar korona gelmeden öncede ölüm vardı doğdukki öleceğiz hâkka hesap vereceğiz ne zannediyoruz yani dünya ölümsüz bir köylü hiç başıboş bırakılacağımızımı zannediyoruz bu gidiş nereye müslüman Allah'tan gelen belaya ve müsibete sabreder Allah'tan gelen belayıda nimet bilip sabırla karşılamak gerekmezmi bu ne hal bizim yapacağımız her türlü tedbirimizi alıp Allah'a tevekkül etmek Hasbun Allahu ve ni'mel vekil ,ve ni'mel Mevla,ve ni'mel nasir deyip takdiri Allah'a bırakmak çünkü vadenin çaresi yok ölüm var ölüm bunu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız madem müslümanız madem Amentüye inandık iman ettik .

Kaya KARA

Hocam yazdiklarinizla içinde yaşadığınız ve kabullediginiz değerlerle celisiyorsunuz 1.Sonsuz güç ve kudrete sahip yaraticiya sozcu ve yardımcı,temsilci kabulleniyorsunuz. 2.Sonsuz güç ve kutrete sahip olan yaratıcının yaratmış olduğu sonsuz buyuklukteki evrende ,sonsuz küçük olan insan denen canlının en üstün ,en mükemmel yaratık olduğunu kabulleniyorsunuz. Bu sizin mantiginizla.iblislik degilmi ? Üstelik sonsuz büyüklükte yaratılmış evrende ne olup,ne olmadığını bilmediğimiz ve bilemeyecegimiz evrende. Mutlak doğrular kabulenisiniz ne kadar mantıklı.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23