• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Şaban Şimşek
Şaban Şimşek
TÜM YAZILARI

Dokunulmazlık Meselesi Türkiye’ye Dokunabilir!

26 Mayıs 2016
A


Şaban Şimşek İletişim:

148 milletvekiline ait 787 dosyayı içeren istisnai Anayasa düzenlemesi TBMM’den geçti. Rekor HDP’de; 41 milletvekilinin 278 dosyası var. Rekortmenler de 57 fezleke ile Selahattin Demirtaş, 46 fezleke ile Pervin Buldan. 

Bu oylama ile “dokunulmazlık sendromu aşıldı” deniliyor ve “bu mesele bitti” havası oluşturuluyor. Hâlbuki süreç daha yeni başlıyor ve benim bu konuda ciddi endişelerim var.

Zira tam PKK’ya duyulan sempati bitmiş, dağ kadrosuna katılımlar sıfıra yaklaşmışken, HDP de siyaseten tükenme noktasına gelmişken şimdi yine mağduru oynayacaklar ve bunu yeni bir siyasi çıkış yolu olarak tepe tepe kullanacaklar. Arkalarında da Avrupa, Amerika, ulusal ve uluslararası kuruluşlar, medya gücü vesaire tabii. 

Sonuçta, “Kürt sorunu silahla çözülür” diyenler yeni mevziler kazanacak, “siyasetle çözülür” diyenler ise irtifa kaybedecek. Birincideki boşluğu şüphesiz PKK ve türevleri dolduracaktır ama ikinciyi AK Parti’nin (diğerleri zaten o piyasada yok) ne kadar doldurabileceği meçhul. Dahası yaşanılacak olaylar ve bunlar üzerinden yapılacak algı operasyonlarıyla bu kesimden birinciye kaymalar olması da muhtemel.    

ABD’nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford, “ABD’nin desteklediği YPG’nin terör örgütü PKK ile kesinlikle bağının olduğunu, kuzeyde kendi devletlerini oluşturmak istediklerini” açık açık belirtmesine rağmen PYD, stratejik ortaklıktan da öte hem ABD, hem Rusya, hem de AB’nın iş ortağı pozisyonuna gelmişken, onun kan kardeşi PKK’nın siyasi organı olan HDP’lilerin (ve suç isnat edilen diğer milletvekillerinin) yaka paça gözaltına alınarak doğrudan mahkemeye çıkarılması, bu kadar güvenilirliğini yitirmiş camianın eline bırakılması, geçelim demokrasiyi siyasi realite açısından da uygun bir davranış değildir. Bu noktada, “Bu Anayasa değişikliği sadece terörü bitirmek için yapılmıştır” diyenlere katılmadığımı belirtmek isterim. 

Elbette ki canlı bombanın taziyesine giden, arabasının bagajında PKK’ya silah taşıyan, bugün TBMM’de olmasa ihtimaldir ki dağda olacak olan bir zihniyetin bu bağlamdaki fiilleri karşılıksız kalamaz, kalmamalıdır, ama…

Bir mahkemenin “müebbet” verdiğini diğeri salıveriyorsa, bir hâkimin “devleti yıkacak” diye hükmettiğini diğeri “fikir özgürlüğü” çerçevesinde değerlendiriyorsa; aylarca onunla yatıp kalktığımız Ergenekon, bir anda, rahmetli Erbakan’ın tabiriyle fasa fiso oluyor, buharlaştırılıyorsa; aynı kanun, aynı tüzük ama birbirine tam zıt kararlarla MHP bu hallere düşürülüyorsa… Yani mülkün temeli temelinden sarsılıyorsa…

Yargıda bir de ihtisas ve evrensel hukuk normlarının özümsenmesi meselesi var tabii… Örneğin; atandığı ilçede-ilde duygu ve düşüncelerine henüz hâkim olacak olgunlukta olmayan, bu sebeple rahatlıkla “Bu diyarın hâkimi benim” havasına girebilen, 25-26 yaşlarında çiçeği burnunda bir hâkim ya da savcı (öyle olmayanları tenzih ederim), Anayasanın cevaz vermesiyle birlikte, ideolojisini sevmediği milletvekillerini, parti genel başkanlarını gözaltına almaya-tutuklamaya kalkışırsa ne olacak? Ve de bunu, diyelim ki TBMM’deki kritik bir oylamanın arifesinde yaparsa?.. 

Şimdi, resmi dokunulmazlık kaldırılınca mahalle baskısı da ortadan kalkacak ve gerçek ya da bir hesaba matuf yalan yanlış suçlamalar da ardı ardına gelecek şüphesiz. Bunlarla milletvekilleri birilerinin elinde oyuncak olurken TBMM’deki iç dengeler de doğrudan etkilenecek, hukuk siyasetin icrasında ve dizaynında kullanılan zavallı bir araç durumuna düşecek!.. Fecaati düşünebiliyor musunuz?

Bu ahvalde, bırakalım TBMM’de yüzde beşten daha fazla vekilin meclis dışı kalmasıyla gidilecek zorunlu araseçim ve onun sonuçlarını, o zamana kadar halimiz nice olacak? Demirtaş, şimdiden ifade vermeye gitmeyeceklerini söylüyor. Bakarsınız TBMM kapısında ya da evinde, sabaha karşı pijamasıyla gözaltına alınırlar. Ülkemiz için övünülecek bir görüntü mü olacak bu? Bunu 1994’te Çiller yapmıştı. İyi mi olmuştu? Kimse kusura bakmasın ama burada “Millet suçlu vekili TBMM’de görmek istemiyor” demek yetmiyor. 

Şimdi… Yapılması gereken, hem de kanun yürürlüğe girmeden yapılması gereken şey şudur: Evet, yargılansınlar ama TBMM çalışmalarının yürütülmesine halel getirmeyecek, haksız uygulamalara, uluorta gözaltına alınmalara, hukuku siyasetin sopası olarak kullanmalara, bizi dünyaya rezil etmelere fırsat vermeyecek önlemler alındıktan sonra yargılansınlar… Bu önlemler, mahkemelerin vereceği kararların örgüt ya da partiler tarafından siyaseten istismar edilmesini de önleyecektir.

Mesela uzman-ihtisas mahkemeleri kurulabilir. İfade almalar, mahkeme süreçleri milletin temsil hakkını ve görevini aksatmayacak bir takvim, düzenleme ve anlayış içerisinde yürütülebilir. 

Bu noktada denilecek ki “eşitlik var, ben nasıl tıpış tıpış gidiyorsam onlar da gitsinler, yargılansınlar.” İlk bakışta doğru gibi görünüyor ama unutmayalım ki onlar oraya giderken bir kişi değil temsili olarak elli bin kişi, yüz bin kişi durumundalar. Demokrasinin özü açısından bu böyledir. Yoksa elbette suçlar şahsidir ve milletvekilinin suçu oyunu aldığı insanları bağlamaz. Ama burada, mahkeme, vekili cezalandırıp temsil yetkisini elinden alırken aynı zamanda ona oy veren insanların da temsil hakkını ortadan kaldırmaktadır. Yani onları da cezalandırmaktadır.  

Hem sahi, bu fezlekelerin pek çoğu milletvekili olmadan önce işlendiği iddia edilen suçlara dayandırılmıyor mu?.. Eh be kardeşim niçin, o zaman, siyasi partiler kanununa bir madde eklemediniz ve bu (muhtemel) suçluları otomatik olarak liste dışı bırakmadınız? Bu millet ille de azapta mı gerek?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23