• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Şaban Şimşek
Şaban Şimşek
TÜM YAZILARI

Bırakalım savundukları hendeklerde boğulsunlar!..

14 Ocak 2016
A


Şaban Şimşek İletişim:

Sadece Sur ilçesinde 225 bombalı çukur-hendek açan PKK-KCK, halktan aradığı desteği bulamadı. Halk ayaklanması yani “serhildan” hayalleri suya düştü. Silahlı militanlarını dağdan ovaya sürerek cepheyi şehirlere taşıyan ya da şehirdeki gizli kuvvetlerini aktif hale getiren hareket (sadece örgüt değil!), psikolojik ve fiziksel olarak fena darbe yedi, yemeye de devam ediyor. Yani ayrılıkçı Kürt cephesinde moral motivasyon sıfır; çaresizlik diz boyu. İmralı’nın sesi kısılmış-kesilmiş durumda, dağda-şehirde-adada birtakım görüş ayrılıklarının olduğu da aşikâr. Bu hengâmede, ne yapacaklarını bilemiyor, saçmalayıp duruyorlar. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bileşenleri, eş başkan Yüksekdağ ve alçağı ortası velhasıl bütün dağları ile “öz yönetim” derken, oluşturulacak özerk bölgelerde, eğitimden sağlığa her hizmetin öz yönetim meclisleri tarafından yürütülmesini talep ediyor!.. Hastanelerin, okulların yakılması bu yüzden. Devlet hizmet vermeyecek, kendileri halkla birebir ilişkisi olan bu işleri üstlenecekler ki varlıklarını hissettirsinler, duruma hâkim olduklarını göstersinler, taraftarlarına “devletiniz T.C. değil biziz” diyebilsinler! 

Aynı kongrede konuşan Selahattin Demirtaş ise “Özyönetim ve özerkliğin inşası için önemli kararlar alacağız ve bu kararları hayata geçireceğiz. Kürtlerin bağımsız devleti de olacak. Bu işi ya öyle ya böyle kabul edeceksiniz. Korkunun ecele faydası yok. Halkımız 7’den 70’e artık ölüm korkusunu aştı. Bu kazanılana kadar direniş asla ama asla durmayacaktır” diyerek sazlı sözlü maske yüzünün altındaki gerçek yüzünü, bizatihi kör gözlerin bile görebileceği netlikte ayan beyan gösterdi. 

Demirtaş’ın yasal bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, Türkiye’yi bölüp, parçalamaya, ülkede iç savaş çıkartmaya çalışan bir terör örgütünün lideri gibi konuştuğunu, dolayısıyla bir an önce de dokunulmazlığının kaldırılması için gereğinin yapılmasını düşünenler çok. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Anasayal suç işliyorlar. Ancak parti kapatmalarına karşıyım. Cezayı suç işleyene kesmek lazım” bâbında konuşurken, AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner Savcılar gereğini yapmalı, Demirtaş’ın fezlekesi de meclise geldiğinde; bu ülkenin birliğinden yana olan partiler, dokunulmazlığını kaldırması için gereğini yapmalı” ifadelerini kullanıyor. Bütün bunların sonunda da Ankara Basın Savcılığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açıyor.

Aslında Hükümet tarafındaki hareket Davutoğlu’nun HDP ile randevusunu iptal etmesiyle başladı.“Ancak, son bir hafta içinde, HDP yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar, bu anlayış ile taban tabana zıt, ülkeyi kutuplaştırmayı amaçlayan, asgari siyasi nezaketten uzak, milletimizin birlikte yaşama yönündeki kadim kültürü ile bağdaşmayan, çatışma ve gerilimden medet uman sığ bir siyasi tutumun yansımasıdır. Bu yaklaşım ile HDP yöneticileri siyaseti sorun çözme aracı olarak değerlendirecek bir siyasi olgunluğa sahip olmadıklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır. Bu üslupsuz yaklaşımla görüşmenin, aynı masayı paylaşmanın anlamı kalmamıştır” diyordu Başbakan Davutoğlu iptal gerekçesinde.

Şimdi, Sayın Başbakanın cevabı ya da iptal gerekçesi bu kadar zayıf ve bu kadar soyut mu olmalıydı? Yani iptalin haklılığı ortaya konabildi mi? Bence hayır!. Başbakanlığın açıklamasında en azından şunlar söylemeliydi diye düşünüyorum: 

“İstanbul’un göbeğinde yüzü maskeli, eli kalaşnikoflu militanlarıyla gezen bir liderle ben neyi görüşeceğim. Ona ‘lütfen silahlı militanlarla gezme ya da benle görüşmeye gelirken, ayıp olmasın, onları yanına alma’ mı diyeceğim? Hangi demokratik ülkede böyle bir fotoğraf mazur görülebilir?” Ya da “HDP’li belediyelerin iş makineleriyle sokaklara hendek açıp (sözde) bağımsız bölgeler ilan eden ve devletine silah sıkan militanları savunan bir eş başkanla ben neyi görüşeceğim? Hangi başbakan böyle sokak gösterilerinin içinde olan liderlerle görüşür? Açıkça ilân ediyorum; bu eş başkanlar HDP’den atılıncaya kadar ülkenin başbakanı olarak bu partiyle görüşmem.”

Eğer böyle bir gerekçe gösterilebilseydi buna, Batı’nın etnik tasma giydirdiği ayrılıkçı Kürtler dışında kimsenin söyleyebileceği bir şey olamazdı.  

Bütün bunlardan sonra bile çok manidardır ki Demirtaş hâlâ “Özerklik konusunu gündeme getirmeye devam edeceğiz” diyor. İstanbul milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ise “Galiba tutuklanacağız, durum öyle gösteriyor” diye ön alıyor ya da açılacak soruşturmaya ön veriyor!

Anlaşılan siyaseten alacakları oy oranı ile bir şey yapamayacaklarını ve de silah zoruyla serhildanı gerçekleştiremeyeceklerini anlayan ayrılıkçılar, haklarında dava açtırarak tutuklanmak istiyorlar. Ve böylece “demokrasiye darbe” filan deyip hem içerde hem dışarıda, taraftarlarına yeni bir mağduriyet enerjisi vererek tükenmişliklerini kırmak istiyorlar. 

Bu oyuna gelmemek lâzım. Gelin onlara bu iyiliği yapmayalım, dava açıp, tutuklayıp propaganda fırsatı vermeyelim. Bırakalım, “Görevimiz Tehlike” filmindeki mesajlar gibi kendi kendilerini yok etsinler, savundukları hendeklere yuvarlansınlar, halkın gözünden iyice düşsünler ve siyasi hareket olarak mevta olup gitsinler.

Açılım süreci deyip, memleket hayrına(!) KCK-PKK’nın şehirleri cephe haline getirmesine göz yumanların, yine aynı amaçla, kanunların birazcık çiğnenmesini de görmezlikten gelebileceklerini düşünüyorum!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23