• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Yeni Türkiye’de, dokunulmayan bürokratlara ve siyasilere dokunulabileceğini umut ediyoruz

26 Temmuz 2018
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

18 Temmuz 2018 tarihinde, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Habertürk’te Didem Arslan’ın moderatörlüğünde, Türkiye’nin Nabzı programında açıklamalarda bulundu.

Görevden alındıktan ve 15 Temmuz darbe hareketinden sonra geç kalmış bir açıklama. Sanki Mehmet Görmez’i günahsız gösterme gibi bir programdı.

Mehmet Görmez programın yöneticisi gibi, istediği soruya cevap verip, istediklerini rahatlıkla geçiştiriyordu. Hayret ve dehşetle soru sorulması gereken meseleleri de ustaca başka konulara çekip kendisinin hiçbir günahı olmadığını, bu hadiselere hiçbir şekilde bulaşmadığını anlatmaya çalışıyordu. Savcı önünde ifade verir gibiydi. 

Sanki bir korkusu var gibiydi. Benim ise kafamda sorabileceğim pek çok sorular ve şüpheler oluşmuştu. Program ilerledikçe gazetecilerin korkulacak soruları kendisine sormadığını keşfedip, hocalığını, usta konuşmacılığını ve tecrübesini kullanarak, dini konularda kendisine aşırı saygılı davranan gazetecileri fark edip, yılların verdiği kürsü ve hitabet tecrübesi ile ekrana hakim oldu.

Görevde olduğu dönemlerde FETÖ’ye karşı pasif davranmasını şöyle izah etmeye kalkıştı. Önceki yıllarda, Diyanet’in İslam Kur’an adına nesillere bir şey verememesi, devletin ve askerin baskıları sonucu idi.

Ben olsam Mehmet Görmez’e şu soruları sorardım: Özellikle Mustafa Özcan, Kemalettin Özdemir, Ahmet Kurucan, Davut Aydüz, Şerif Ali Tekalan gibi kişilerle görüştüğü günlerde, FETÖ ile ilgili baskı altında olduğu o dönemde devlete bilgiler verip, bunların ne derece etkili bir alanda devleti ele geçirme faaliyetlerinde olduğunu, kendisine de bir takım FETO’dan talimatlar geldiğini Cumhurbaşkanına, Başbakana, MİT müsteşarına ve ilgili makamlara haber verebilirdi. 

Yukarıda isimlerini verdiğim FETO’nun kuryeliğini yapan en önemli isimlerle irtibata geçtiği yıllarda, benim örgütün en tehlikeli planlarını ve projelerini bütün Türkiye’deki dergilerde, gazetelerde ve televizyon programlarında, ayrıca 2004 ve 2007 yıllarında 3 kitabımda da bu isimler ile ilgili çok dehşetli açıklamalarım vardı. Bundan hiç bahsetmeyip, görüştüğü bu isimleri devlete anlatmaması adeta Diyanet teşkilatının ve kendisini teslim olmaya davet eden bu kişilerle birlikte hareket etmesi ve görmezden gelmesi, anlattıkları bu mazeretler ile kendini aklamaya yetmez. 

Hatta görevinden ayrılmasında geç bile kalınmıştır. Fakat bu esnada FETÖ’nün merdiven altı faaliyetleri ile örgütünü ilmek ilmek nasıl ördüğünü ve yapılanmanın nasıl bu baskı döneminde dahi FETÖ’nün kurulabildiğini, devlete suç atarak geçiştirmeye çalışması sorgulanmalıdır.

Önce FETO mensuplarının, yukarıda saydığım kuryelerin kendisine yaptığı FETO talimatlarını müdahale ve girişimlerini anlattı. Daha sonra Mehmet Görmez 1979’da Gaziantep’te açılan bir ışık evinde, iki öğretmen ve FETO’nun geldiğini ve daha o zaman bunlardan dini bir hizmet olmaz, memlekete bir fayda olmaz dediğini, kendisinin talebelik yıllarında bunlara karşı olduğunu anlatarak, ferasetini ileri görüşlülüğünü takdim etti.

Sözlerine şöyle bir girizgâhla başladı: “Milletimin ve tarihin hafızasına doğru bilgileri emanet etmek için bugün buradayım. O gece yaşadıklarımı ve hatırladıklarımı sizlerin vasıtasıyla milletimizin her ferdi ile paylaşmayı bir vazife olarak görüyorum.” 

F. Gülen’i hiç tanımadığını, davetlerine gitmediğini söylerken, tekrar geriye dönüp bir açılışta açılış konuşmasını yaptığını, daha sonra da fotoğrafının başka bir yerde yan yana çıkabileceğini endişesi ile Kutlu Doğum Haftası ve Ebedi Risalet Sempozyumunda açılış konuşması yaptığını ve FETO ile bir fotoğrafı olduğunu kabul etti.

Başka bir soruya ise; FETO tarafından 3 defa çağırıldığı halde gitmediğini söylüyor. Birbiriyle çelişen o kadar çok açıklamaları var ki, daha sonra Türkçe Olimpiyatları ve Ebedi Risalet Sempozyumu gibi Peygamber Efendimizi anma adı altında, FETO’nun ilk defa organize ettiği bu hadiselere Diyanet olarak bir şey yapmayıp, onların yapmasına göz yumması, daha sonra bu açılan yolda Diyanet’in devam ettiğini, yani FETO’nun açtığı bu programı Diyanet üstlenerek, ileriki yıllarda Peygamberimizin doğumu üzerine faaliyetleri Diyanet’in devam ettirdiğini anlatıyor. 

Başka bir soruda ise: İlk yıllarda FETO’nun Edirne’de müezzinlik yaparken, eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, sahte bir imtihanla kâğıt üzerinde oynamaların yapıldığı, elinde F. Gülen’i Diyanet teşkilatına vaiz olarak tayin ettirmesini ve dosyasında sahte bir imtihan ve kâğıt üzerinde oynamaların yapıldığına dair dosyasının bulunduğunu açıkladı ve FETO’ya karşı hiçbir şekilde müdahalede bulunulmadı. Türkiye’deki büyük camilerde gezici vaiz olarak, cami kürsülerinden halkı etkilemeye devam etti.

Kemalettin Özdemir’in FETO’nun fahri başkonsolosluğuna yaptığını, Afrika ülkelerinde ve Kuzey Irak’ta pek çok okullar ve eğitim kurumları açtığını, emniyet ve MİT imamı olduğunu bildiği halde, Kemalettin Özdemir’in kendisine gelip, FETO’nun kendisine baskı yaptığını ve Mekke, Medine taraflarında görevlendirilip oralarda yaşamak istediğini, eski bir ders arkadaşı olarak kendisine anlattığını Mehmet Görmez’e söylüyor. Mehmet Görmez bütün bu bilgilere rağmen kısa bir süre sonra Cidde’de başkonsolosluğu için imtihan açılacağını ve oraya hazırlanmasını söylüyor. Bu görüşme sabah saat 6’da oluyor ve 2 saat sonra Mustafa Özcan, Mehmet Görmez’i arayarak kendisinden randevu istiyor ve sonra saat 9’da Mustafa Özcan, Mehmet Görmez’in evine gidiyor.

Mustafa Özcan açıkça yüzüne şunu diyor: 

“Büyüğümüzün selamı var, önemli bir meselede yapacağınız işi iptal etmenizi istiyor.” 

Mehmet Görmez diyor ki: Nedir o büyüğümüzün istediği? Büyüğün kim olduğunu elbette Mehmet Görmez biliyor, bu talimatın kimden geldiğini Mustafa Özcan’ın niçin geldiğini biliyor ve nedir o diye soruyor: Kemalettin Özdemir’in tayin işini yapmayın diyor. İki saat içerisinde Amerika’dan bu talimat nasıl bana ulaştırılabiliyor. Eğer bu işi yaparsanız bütün örgütü karşınızda bulursunuz diyerek tehdit ediyor.

Bu ve bunun gibi birçok itiraf ve söylemler maalesef cevabı alınmadan program bitiriliyor.

Bu programı ilgili makamların ve savcılarımızın inceleyerek, pek çok gizli kalan konuların sorgulanabileceğini ve aydınlanacağını umut ediyorum.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23