FETÖ, yıllar önce Hürriyet, Cumhuriyet ve Kanal D’yi ele geçirmişti
2003-2004 yıllarında FETÖ’nün en tehlikeli olduğu yıllarda, FETÖ meselesini kapı kapı dolaşıp anlatmak istediğim dönemde Oktay Ekşi, Hürriyet gazetesindeki görevinin yanı sıra, Dünya Basın Konseyleri Birliği’nin başkanlığı ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.
Medya dünyasındaki etkin görevleri ve Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olması sıfatıyla, Türkiye ile ilgili FETÖ’nün yapabileceği tehlikeleri ve bütün kurumlardaki yapılanmaları, esas planlarının Türkiye’yi ele geçirmek olduğunu, darbe planlarının hızla yaklaşmakta olduğunu anlatmak istediğim zaman, hayretle karşıladı ve bunları hemen gidip Doğan Kitapçılık’ın başında genel müdür olan Mehmet Yaşin’e anlatmamı söyledi ve kendisi ile Hürriyet Plaza’da Mehmet Yaşin ile birkaç sefer görüştük.
Mehmet Yaşin Bey de, anlattıklarım karşısında bu anlatılanları önce senaryo haline getirelim, röportaj yapalım ve daha sonra da kitaplaştıralım, dedi. Ses kaydına alıp hazırladığım iki konuşmamı kendisine verdim. Bunları kâğıda döküp, senaryo haline getireceğini ve kitaplaştıracağını söyledi.
Daha sonra ne oldu ise, sekreteri Zeynep Hanım telefonlara çıkmadı ve yurtdışında diyerek, beni atlattı. Bu durumun bir engelleme olduğunu düşündüğüm için, Oktay Ekşi beye gittim ve kendisine bu işin yapılamayacağını, FETÖ’nün bunu engelleyebileceğini söyledim. Oktay Bey, olmaz öyle bir şey, Hürriyet gibi bir gazeteye kimsenin bir etkisi olamaz, dedi.
Daha sonra Mehmet Yaşin’in bu konuda telefonlara çıkmadığını söylediğimde, araştıracağını söyledi. Bir müddet sonra Oktay Bey beni aradı ve yanıma gel Hürriyet Plaza’da buluşup, konuşalım dedi. “Nurettinciğim maalesef senin dediğin doğru çıktı. Yukarıdan gelen FETÖ’nün baskısıyla, senin haberin durdurulmuş.”
Geçen gün eşimle birlikte gittiğim bir konserde, benim yanıma Hidayet Karaca diye genç birisi geldi. Eğilerek kulağıma dedi ki; (Nurettin Veren’in yapmış olduğu bu yazı dizisini lütfen yapmayın, hoca efendi kendisini çok sever ama aralarındaki olan bir tartışmadan dolayı bir küskünlük vardır. Bu açıklamalarının yapılmamasını sizden rica ediyor.) Olay aynen senin dediğin gibi oldu sen haklı çıktın, F. Gülen senin konuşmanı ve konuşturulmanı engelliyor ve istemiyor, dedi.
Bu sefer ben hayrette kaldım. Hürriyet gibi Türkiye’nin en güçlü gazetesi ve basın konseyi başkanı, daha o tarihlerde FETÖ’nün kontrolüne çoktan girmiş ve biat etmişti.
Daha sonra ben bu konuları anlatacak gazete veya televizyon aramak için çeşitli yerlere gittim. 2003-2004 yıllarında yazdığım kitaplarımda bu konuyu yazdım. Bu yazılarıma hiçbir şekilde itiraz edilmedi. Aynı yıl içerisinde: Cumhuriyet gazetesinde, İlhan Selçuk’un odasında, Hikmet Çetinkaya ile yaptığımız toplantıda, kendisine bu olayı detaylı bir şekilde anlattım ve 11 günlük bir röportaj planlaması anons edildi. Fakat röportaj 3 gün yapılabildi. Cumhuriyet Gazetesi de, F.Gülen’in röportaj dizisinde, kişilik haklarına saldırı olabilir. (İhtimaline binaen) FETÖ’cü yargıçlar tarafından durdurulduğunu öğrendim.
Cumhuriyet gazetesi de 11 günlük röportajımın, ancak 3 gününü yayınlayabildi. Pek çok fotoğraf ve belgeler, Hikmet Çetinkaya’nın elinde kaldı. Daha sonraki kısmını yayınlamaktan vazgeçti. O gün için en güçlü medya kuruluşlarından olan Hürriyet ve Cumhuriyet gazeteleri, maalesef sesimi topluma duyuramadı. İlerleyen günlerde, Hikmet Çetinkaya benden aldığı bu bilgileri, FETÖ ile ilgili kitap haline getirdi. Bu bilgiler röportajdan daha çok Hikmet Çetinkaya’nın kendi kitabına yaramış oldu.
Bu kadar engellemelere rağmen, ben yine FETÖ mücadelesinden vazgeçmedim. O günlerde Kanal D tarafından gönderilen Kürşat Okutmuş isimli bir muhabir, bana Fatih Altaylı tarafından röportaj yapmak üzere geldi ve beni Kanal D’ye davet etti. Kanal D’de iki saatten fazla ana haber stüdyosunda çekim yapıldı. Fakat ne enteresandır ki; bu kaset de Fatih Altaylı tarafından yayınlanamadı. Aydın Doğan’a yazdığım bu durumu, mektupla izah etmeye çalıştım. Bu kasetin niçin yayınlanmadığını, kendisinin bilgisi dahilinde mi olduğunu sormak istedim, fakat ondan da bir cevap alamadım.
Ben mücadeleme bugüne kadar 4 kitap, canlı yayınlar, röportajlar ve ağır bedeller ödeyerek, uzun zaman kapı kapı dolaşıp FETÖ mücadelemi tek başıma nasıl yapacağımın yollarını araştırdım. (2007’de Genelkurmay’a ifade verdim ve 2014’te FETÖ’ye iftiradan cezaevine atıldım.)
Cezaevinden çıktıktan sonra, rahmetli Hasan Karakaya’nın vesile olduğu Akit Medya Grubu Ailesinin destekleriyle, FETÖ ile mücadeleme devam etmeye başladım. Bugün 26. sene-i devriyesinde, Akit Gazetesi ve Akit Medya Grubunu tebrik ediyorum. Nice uzun yıllar daha ülkemize hayırlı hizmetlerde bulunmasını, Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Vesile olan Hasan Karakaya ve Kadir Demirel kardeşlerimin de mekânları cennet olsun diyorum.
Bugün Cumhuriyet Gazetesinin geldiği nokta, yıllar öncesi FETÖ ile mücadele etmeye başlayan Hikmet Çetinkaya ve Cumhuriyet gazetesi bugünden sonra, FETÖ ile olan irtibatının hangi çizgide devam ettireceğini anlatmalıdır.
Daha önceki yıllarda FETÖ’ye düşman olan Cumhuriyet Gazetesi ve Hikmet Çetinkaya, Erkam Tufan Aytav ve Harun Tokak’ın ilgilenmesi ile Gazeteci Yazarlar Vakfı’na abone oldu ve oraya transfer edildi. Gülen’e açıkça biat ederek, kendisini yalanladı. Hikmet Çetinkaya ne oldu da, birden bire sıkı Gülenci çıktı. Gülen örgütü hakkında yazdığı yazılara ve kitaplara, 170 civarında dava açılan Hikmet Çetinkaya, sık sık Fethullahçılar diye nitelediği örgüte bağlı Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’nın kahvaltısına 2011 yılından beri gitmeye devam ederek, kendisine soranlara hem ben değiştim, hem siz değiştiniz, F. Gülen de değişti, bana kendisi hiç beddua etmedi dedi ve Gülen’e olan aşkını ilan etti.
Cumhuriyet gazetesinin yeni kadrolarıyla, yeni yayın çizgisinde, FETÖ ile olan ilişkilerinde, nasıl bir yol izleyeceğini dikkatle takip edeceğiz.