• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Özcan
Mustafa Özcan
TÜM YAZILARI

Hattı hicretten sathı hicrete

26 Ekim 2014
A


Mustafa Özcan İletişim: [email protected]

Yine bir mah-ı Muharremin matlaındayız. Hicri 1435 yılının yaprakları soldu ve tükendi. Hicri 1436 yılını idrak ettik. Mekke’den Medine’ye yapılan kutlu hicretten sonra tarihin seyri değişmiştir. Fetihten sonra ise hicret dönemi kapanmış ve bitmiştir. Bununla birlikte hicret fiziki anlamda olmasa bile manevi anlamda devam etmektedir. Günahtan sevaba, iyilikten kötülüğe ve batıldan hakka hicret kapısı kıyamete dek açık ve bakidir. İslam ümmeti birlik ve beraberliğini kaybedeli beri yeni bir cahiliyet ve Mekke dönemiyle daha karşılaşmıştır. Buna gureba dönemi diyoruz. Bu gariplerin arasından yine İslam boy verecek ve filiz sürecek; İslami kimyalarına kavuşan Müslümanlar yeniden eski şevketlerine kavuşacaklardır. O zaman yeni bir küresel hicreti daha idrak etmiş olacağız. Bu İslam’ın ikinci küreselleşmesi olacaktır. Müslümanlar yaklaşık 200 yıldan beri parya vaziyetindeler. Her gayri Müslim topluluğun şamar oğlanına dönmüşlerdir. Arap Baharıyla birlikte yeniden silkelenmek istediler; dünya başlarına yıkıldı ve çöreklendi. Kimse Müslümanları kendi haline bırakmak istemiyor. Arap Baharı ile birlikte yerli cahiliyet artıklarıyla birlikte onların bağlı oldukları dünya merkezleri, mahfilleri harekete geçti ve baharı beşiğinde boğmak istediler. Halkın iradesini çaldılar ve yönünü darbelere ve şiddete çevirdiler. IŞİD üzerinden ise İslam alemine karşı yeni bir akın, hem de topyekün hayasızca bir akın tasarlıyorlar. Bu akının başında adı Hüseyin olan düzmece bir adam ve mankurt var. Hedefleri yine İslam’ ı söndürmek. Lakin, Allah’ın taahhüdü altında olan İslam ne nefesleriyle ne de bileklerinin gücüyle sönecektir. Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isteseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Ottowa saldırısını bahane eden Lieberman adlı dengesiz ve kaçık İsrail Dışişleri Bakanı bunu bahane ederek İslam dünyasına yönelik olarak topyekün bir saldırı çağrısında bulundu. Yine puslu havayı buldu. İslam’ın kökünün kazınmasını dilemektedir. Michael Zehaf-Bibeau’nun saldırısından İslam’a yönelik olarak yapacakları bir akının veya saldırının gerekçesini üretmek istiyorlar. İslam’ın mafsallarını titretecek ve kökünden sökecek bir savaş kasırgası tasarlıyorlar. Michael Zehaf-Bibeau’nun eylemi, Batı ile Doğu arasında kimliğini kaybetmiş yani kökünden sökülmüş bir kayıp adamın refleksidir. Michael Zehaf-Bibeau bana nedense Topkapı Sarayı’na saldıran başka bir Libyalı yalnız kurdu hatırlattı. Zira, Ottowalı yalnız kurt da baba ocağı itibarıyla Libya kökenli. Samir Salem Ali Elmadhavri pompalı tüfekle Topkapı Sarayı’na bastığında Batı sadece seyretmiş ve şaşırmıştı. Ottowa meselesini ise İslam’a karşı yeni bir saldırının sıfır saati haline getirmek istiyorlar! Ottowa’da olduğu gibi neden Türkiye’yi savunmak akıllarına gelmedi veya bunun Suriye’deki gelişmelerin bir yansıması olduğunu düşünmediler ve tedbir olarak Esat rejiminin yıkılmasını istemediler? Zira, Tunus Cumhurbaşkanı Münsif Marzuki’nin ifade ettiği gibi Esat asrın Neron’udur ve Batılılar bu Neron’un kılına halel gelmesini istemiyorlar. Dahası İslam aleminde yaktığı Şiilerin de yakıtı olduğu fitne ateşiyle ısınıyorlar. Faysal Kasım’ın ifadesiyle 30 ülke ile Saddam’ı Kuveyt’ten kovmaya geldiler 40 ortakla da Esat’ı koltuğunda tutmaya çalışıyorlar. Ottowa’da karnavalı bozan yalnız kurt dünyanın meselesi oluyor ama Esat kimsenin meselesi değil. Kimse Ottowa’da karnavalı bozan adamın Topkapı saldırganıyla aynı refleksi paylaştığını görmek istemiyor. Onlar olayla değil, olayın manipülasyonuyla meşguller. Bundan dolayı Lieberman gibiler Ottowa saldırısından yola çıkarak İslam dünyasına yönelik bir savaş başlatılmasını istiyorlar. Ottowalı yalnız kurt, convert yani muhtedi imiş. Oysa ki, saldırganın babası zaten Müslüman. Olsa olsa Müslüman olan babasının dini kimliğine taşıyor olabilir.

Yeni bir hicri yılın başında İslam dünyası yeni bir küresel saldırı ile karşı karşıya. Bu küresel saldırının başında ‘Düzmece Hüseyin’ bulunuyor. Düzmece Barack Hüseyin Obama aynı zamanda Osmanlı döneminde kargaşa çıkartan Düzmece Mustafa tipini ve tiplerini andırmaktadır. Muhtedi olduğunu söyledikleri ama gerçekte ve aslen Müslüman olan birisi Ottowa’yı birbirine katıyor, sorumlusu İslam ve İslam dünyası oluyor. Öte yandan; ABD’nin başına getirmek hangi mendeburun fikri ise yine babası Müslüman olan Obama ise, İslam dünyasına yönelik yeni bir Haçlı savaşının komutanı olarak sivriliyor. Ucu açık yeni bir Haçlı savaşının startını veriyor. Bakın şu işe. The Economist dergisi de savaşçı olarak Düzmece Hüseyin’in portresini kapağa çekiyor.

İslam dünyasına yönelik küresel saldırının ikinci ayağında Sünnilik ve Osmanlılar var. Yeni Safeviler kendilerine düşman olarak yeni Osmanlıları görüyorlar. Putin reddetse de yeni bir SSCB kurma peşinde olduğunu dünya alem biliyor. Batılılar bunu bilseler de diş geçiremiyorlar, sineye çekiyorlar. Putin karşısında Düzmece Obama çaresiz. Sadece Müslümanlara gücü yetiyor. Onun ötesinde Batılılar Emir Hüseyin Allahiyan ile birlikte Türklere karşı yeni Osmanlıcılık suçu isnat ediyorlar ama bir kere olsun ağızlarından kazara yeni Safevi lafı çıkmıyor! Duyanınız oldu mu? Demezler zira işlerine gelmez.

Yeni hicri yılınızı tebrik ederken; İslam dünyasının birlik ve beraberliğine vesile olmasını ve köprü kurmasını niyaz ederim.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23