Sultan Abdülhamid Musul petrollerini neden satın almıştı?
Sultan Abdülhamid Musul petrollerini neden satın almıştı?
MUSTAFA ARMAĞAN
Sultan II. Abdülhamid döneminin çeşitli sebeplerle karanlıkta kalmış pek çok noktası vardır. Bunlardan biri de, Osmanlı ülkesini demir bir ağ içine alma, sonradan, 1933 yılında Onuncu Yıl Marşı’nda dile geldiği üzere, ana yurdu ‘demir ağlarla örme’ projesidir.
Sultan Abdülhamid’in inşaatı 8 yıl süren Hicaz Demiryolu hakkında çok şey söylenebilir ama herhalde hemen tamamen yerli sermaye ile ve yerli mühendis ve işçilerle ve dahi, başta padişah hazretleri olmak üzere Osmanlı halkından ve diğer İslam âleminden muazzam bir seferberlik sayesinde toplanan yardımlarla gerçekleştirilmiş olmasıdır. Ancak başka bir önemli nokta daha vardır: Bu projenin Sultan Abdülhamid’in enerji politikasıyla yakın ilgisi.
Birinci Dünya Savaşı’nın ana gerekçesi petrole ilk kimin ulaşacağıydı. Asıl mesele, İran, Irak, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan vs. gibi yerlerdeki petrole hangi emperyalist ülkenin daha önce çökeceğiydi. Petrol de Ortadoğudaydı, Osmanlı Devleti de petrolün patronuydu.
Ne var ki bunun karşısında Abdülhamid iktidarının sonlarında Almanlara verilen Bağdat Demiryolu ihalesi kalın bir duvar oluşturacağa benziyordu. Proje gerçekleştiği takdirde Azerbaycan’ın Bakü kıyılarında ve İran’da Mescid-i Süleyman’da savaş gemilerinde kullanmak için petrol çıkarmaya uğraşan İngiliz emperyalizmi Almanya’dan başlayan ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan, Sırbistan ve Osmanlı Devleti’yle Basra Körfezi’ne bağlanan binlerce kilometrelik bir duvara toslayacak ve daha tehlikelisi, müttefiki olan Rusya’yla irtibatı kopacaktı. Bağdat Demiryolu bir “Demir Perde” gerecekti İngiliz emperyalizminin karşısına.
Daha 1896 yılında Bağdat Demiryolu Konya’yı İstanbul üzerinden Berlin’e bağlamıştı bile. Şimdi iş, Konya’dan Bağdat’a uzanmaya kalmıştı. Böylece Osmanlı ülkesinin iç pazarı dünya pazarlarına bağlanmış oluyordu. Öbür taraftan 1900 yılında bizzat Sultan’ın iradesiyle inşasına başlanan Hicaz Demiryolu, Osmanlı’nın bu defa yabancı devletlerin yardımı olmadan Ortadoğu’ya karadan bir kanal açma girişimi olacaktı. Aslına bakılırsa Hicaz Demiryolu, Sultan II. Abdülhamid’in imparatorluğu kurtarma projesinin bir parçasıydı.
Bu proje kopması muhtemel kıyamet öncesinde Osmanlı kuvvetlerinin seri hareket edebilmesini sağlayacak, petrol bölgelerine emperyalist hücumu da onun sayesinde önleyebilecekti. II. Abdülhamid Han Hindistan ve Mısır’ı kontrolü altına alan İngiliz emperyalizmine karadan karşılık veriyor, kurtların iştahını kabartan enerji havzalarına, Alman petrol mühendisi Paul Grasskopf tarafından çizilen haritada petrol bulunduğu belirtilen yerleri tek tek Hazine-i Hassa Nazırlığı adına satın aldırmak suretiyle sahip çıkıyordu.
Bunu, Bağdat ve Hicaz demiryollarının geçtiği noktalar ile petrol çıkan bölgeleri gösteren haritaya baktığınızda daha net olarak görebilirsiniz.
Ne tuhaf, değil mi! Tren hatları ısrarla petrol çıkan bölgelerden geçirilmiştir.
Neden satın aldı?
Sultan Abdülhamid Emlâk-i Hümayun adı altında Hazine-i Hassa Nezaretine bağlı bir kurum oluşturmuştu. Hazine-i Hassa adına Bağdat, Musul, Halep, Kudüs ve Kıbrıs’tan toprak satın alınması, Bağdat ve Musul petrol imtiyazının yarı sıra Selanik limanının inşa ve işletme imtiyazı da alınmıştı. Ayrıca altın, çinko, demir, kömür, boya, borasit, mermer taşı madenlerinin çıkarma ve işletme imtiyazları da Sultanın iradesine bağlanmıştı.
Neden peki? Prof. Dr. Arzu Terzi’nin ifadesiyle söylersek hukuken kamuya ait (mirî) bir arazinin yabancı bir devlet tarafından işgali halinde bu yer tamamen o devletin hakimiyetine geçmektedir. “Ancak aynı arazi padişahın kendi adına tapulu mülkü ise, o takdirde bu yer şahsi bir mülkiyet sayılmakta ve herhangi bir işgal sırasında kendi mülkü addedilmekteydi. Padişahın vefatı halinde ise miras hukukuna göre emlak evlatlarına geçmekte yani yine hükümdar ailesinde kalmaktaydı.” (Bağdat-Musul’da Abdülhamid’in Mirası, Timaş, 2009, s. 31.)
Sultan’ın Hazine-i Hassa adına tapulattırdığı Bağdat ve Musul petrol yatakları ise en büyük paylaşım kavgasının odağında yer alacaktı. İşin tuhafı, dost olduğu Almanların da bu petrol yataklarında gözü olmasıydı. Ve onlara Bağdat Demiryolu imtiyazı, rayların iki yanında bulunan madenler ve petrol yatakları anlaşmaya dahil edilmişti.
Ne var ki Sultan harekete geçmiş ve Ekim 1898’de Bağdat, Kasım 1902’de ise Musul petrol yataklarının Emlak-i Hümayuna devredilmesi suretiyle Almanların istifadesine kapatılması sağlanmıştı. Buna göre Musul ve Bağdat’taki petrol yataklarının işletmesi Hazine-i Hassa Nezaretine aitti. Prof. Terzi’nin deyimiyle “Bu, Sultan Abdülhamid döneminde uygulanan siyasî ve ekonomik bir politikadır.”