Turpun büyüğünü Ekrem’e verin!
Turpun büyüğünü Ekrem’e verin!
Muhammet Seyfullah Maden
Allah’ın adıyla…
*
İmamoğlu’ndan yorulmadınız mı? Sürekli devletin farklı erkleriyle karşı karşıya gelmesinden bıkmadınız mı? Bir belediye başkanının, yerel yönetim icraatları hariç her şeyle gündem olmasından usanmadınız mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her fırsatta tarizde bulunması, bakanlara sataşması, kendi partililerine “pışık” çekmesi, Özgür Özel’e aba altından sopa göstermesi, Mansur Yavaş’ı oyun dışına itme girişimleri, Başsavcı Akın Gürlek ile gerilimi… Şunları yazarken bile başı dönüyor insanın. Daha İstanbul’daki mahalli sorunlardan bahsedemeden içimiz daraldı. Yoruluyor insan, bıkıyor, canı sıkılıyor.
Geçtiğimiz gün, “Turpun Büyüğü” diye bir toplantı yaptı. Toplantı tabii ki de İstanbul ile ilgili değildi. Yargılandığı ihale davasından bahsetti. Bu kez, mahkemenin bilirkişi olarak atadığı Satılmış Büyükcanayakın’ı hedef aldı. “Yeni rakibi” belli oldu anlayacağınız… Büyükcanayakın’ın kendisi aleyhine rapor hazırladığını, bunun kendisine iletilmediğini, bilirkişinin mahkemeyi aldattığını… hülasa yine engellenmeye çalışıldığını ileri sürdü, ne kadar büyük birisi olduğunu, halkın tek umudu olduğunu ima etti falan da filan…
İmamoğlu “turpun büyüğünü” anlatırken “CHP’ye ve belediyelerine yönelik hukuksuz operasyonlar devam ediyor” diyerek söze başladı. Hangi hukuksuz operasyonlar? Mesela eski Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e yönelik operasyon hukuksuz muydu? Akın Gürlek’in idaresindeki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın CHP’li Ahmet Özer’in soruşturulması ve akabinde mahkeme tarafından tutuklanması haksız mıydı?
Terör örgütü PKK ile bağlantısı somut delillere dayandırılan, örgüt üyeleriyle defalarca telefonda görüştüğü ortaya çıkan, ofisinde örgüte ait yayınlar bulunan, teröristlere taziye telefonları açan… Ahmet Özer’e, soruşturma açmayacak mıydı yani başsavcılık?
Köşemde üstüne basa basa durdum: Türkiye yeni devlet modeline geçti. Artık ideolojilerin bir önemi kalmadı. Artık devlete hizmet edenler ve etmeyenler var. O kadar. Akın Gürlek de yaptıklarıyla (birazdan üzerinde duracağız) devlete hizmet edenlerin safında yer alan bir başsavcı. Ahmet Özer hakkında soruşturma açmasından daha doğal ne olacaktı?..
İmamoğlu, “Sayın Özer, kıymetli bir bilim insanı ve yerel yöneticidir” demiş ve “Türkiye, siyasilere, bilim insanlarına karşı sabah ev baskınlarının yapıldığı bir ülke olmaktan çıkmalı” sözleriyle Ahmet Özer’i alenen savunmuştu. Suçu ve suçluyu övmek TCK 215’e göre yasak olmasına rağmen, İmamoğlu bu mesajı nedeniyle hiçbir yaptırım ile karşılaşmadı. Ayrıca operasyonun “terör bağlantısı” sebebiyle yapıldığına değinmeyerek; “bilim insanı ve siyasiler…” demiş, kendince “muhalifler susturuluyor” mesajı vermeye kalkmıştı.
Toplantıdaki söylemlerinin hepsini, tek tek çürütmeye yer de yok, zamanımız da yok, gerek de yok. Fazla uzatmadan, İmamoğlu, Tanju Özcan, Akın Gürlek üçgeninde dikkatimi çeken bir şeye değinmem lazım.
Akın Gürlek eskiden hakimdi. Selahattin Demirtaş ve Canan Kaftancıoğlu gibi isimlere hapis cezası vermişti. Ayrıca kahraman TSK’nın terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarına karşı çıkan sözde barış akademisyenlerinin, şehit ailelerini ziyaret etmelerine hükmetmişti. DHKP/C iltisaklı olduğu ileri sürülen avukatların yargılandığı mahkemenin başkanıydı. Firari Can Dündar’ın mal varlığına el konulmasına karar veren kişiydi. Gürlek bir süre önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Rüşvetsiz silah operasyonları, sosyal medyada terör propagandası yapanların alınması gibi icraatlar ile gündeme geldi. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın “rüşvet skandalını” da ortaya çıkaran kişi Akın Gürlek oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “suç örgütüne üye olma”, “ihaleye fesat karıştırma” ve “haksız mal edinmek” iddialarıyla gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Eski Esenyurt Belediye Başkanı CHP’li Ahmet Özer’in “terör bağlantısını da ifşa eden” tabii ki Akın Gürlek idi…
Kılıçdaroğlu ile başlayan, Özgür Özel ile devam eden, İmamoğlu ve yandaşları tarafından ısrarla gündemde tutulan bir söylem var: “Akın Gürlek, yeni Zekeriya Öz’dür.” Akın Gürlek’in, “Erdoğan’ın yargıdaki aparatı olduğunu” ileri sürüyorlar. Tüm bu operasyonların siyasi olduğunu iddia ediyorlar. Ahmet Özer’i savunan Özgür Özel, Gürlek için “seyyar giyotin” demişti. Atalarının İstiklal Mahkemeleri’nde seyyar darağaçlarıyla muhalifleri biner biner asmasına alışık olan Özel’in kafası geçmişte kaldı anlaşılan.
Ekrem İmamoğlu da CHP’lilerin Zekeriya Öz benzetmesi yaptığı Akın Gürlek’i, “Senin evlatlarının kapısına kimse dayanmasın…” sözleriyle adeta tehdit etmişti. Önceki günkü toplantıda yine Akın Gürlek’e ucundan dokundu İmamoğlu. “Savcılara 100 gün önce cezaevine attıkları belediye başkanımızı suçlamak için bir gerekçe lazımdı ve sahte raporla bu sağlandı. 65 yaşındaki profesörü bir gecede terörist deyip cezaevine attılar” diyerek Ahmet Özer’i yine korudu, yargıyı hedef aldı.
Aynı toplantıda Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı da savundu. Kartalkaya’da çıkan yangın nedeniyle haklı tepkilerin odağı haline gelen Özcan için, “Tanju başkanımıza da selam ve sevgilerimi iletiyorum” dedi.
Şimdi diyeceksiniz ki, ne alakası var tüm bunların? Neden bize okutuyorsun?..
Şu alakası var…
Akın Gürlek’i sürekli hedef alan, tehdit bile etmekten çekinmeyen İmamoğlu’nun yanındaki isimler, başsavcıyı sürekli Zekeriya Öz’e benzetiyor ya… Bolu’daki yangın sonrası Tanju Özcan’ı da aklamak için kılı kırk yarıyorlar ya… Bakın o Tanju Özcan 2014’te ne diyor; “Korku dağları sarmış… Zekeriya Öz Bolu’ya atanınca, Bolu’daki AKP’liler panikledi.”
Gülenciler dini cemaat iken karşı çıkan, örgüt ilan edilince yanında saf alan; Zaman Gazetesi’ni savunmak için Ekrem Dumanlı’nın ayağına kadar giden, eylemlere katılan, Zekeriya Öz’ü bile savunup, AK Partililere karşı bir aparat olarak kullanan CHP’lilere bak!..
Akın Gürlek gibi kamuoyunun karşısına çıktığı ilk günden itibaren teröristlere göz açtırmayan, terör sevicileri rahatsız eden bir başsavcıyı, firari Zekeriya Öz’e benzetmek sizin haddinize mi!..
Çöpleri toplayıp otobüsler seferlerini düzeltmesi gerekirken, olur olmadık her halta burnunu sokan İmamoğlu, daha kimi savunduğunu, kime karşı çıktığını bilmiyor; yol arkadaşları kimi kime benzettiğinden, lafın, sözün ucunun nereye varacağından tamamen habersiz, freni patlamış kamyon gibi sadece ve sadece gerilim çıkarıp sağa sola bulaşmanın, devleti karşılarına almanın derdindeler sanki.
İmamoğlu’nun, Akın Gürlek özelinde yargı ile yaşadığı gerilimden hiçbir kazanım elde edemeyeceğini halen anlamamış olması da inanılmaz geliyor insana. Daha geçtiğimiz günlerde Uğur Dündar’ın programına çıkan İmamoğlu, “İstinaf hakkımdaki cezayı onasın, iktidar Yargıtay kararını görmez. Bu millet ayağa kalkar” demişti. Hükümeti halk ayaklanmasıyla tehdit etmişti anlayacağınız. Yargı kendisine ceza versin, o da “benden korktukları için ceza veriyorlar” desin diye elinden geleni yapıyor adam. İnanılır gibi değil yahu…
Yeni devlet düzeninde siyasi bir aktör olamadığı için ucuz, pespaye bir yol çizmiş kendisine. Ama tutmaz. “Su baskınlarını bitirdik” dediği halde, ilk yağmurda şehrin 12-13 bölgesinde insanları suların ortasında bırakan, toplu ulaşımın canına okuyan, trafik sorununu çözmek adına daha Binali Yıldırım ile yarışırken verdiği sözlerin hiçbirini tutmayan, vaatleri sorulduğu zaman “hatırlamıyorum” diyen İmamoğlu…
İnsanları yormak yerine çöpleri toplasan belki yeni devlet düzeninde yer bulurdun. Çalışmak yerine turpun büyüğüyle oynarsan böyle masanın dışında kalırsın…
Ne diyelim, bazıları turp sever!..