İmamoğlu’nun özeti: Başladığı gibi bitirecek
İmamoğlu’nun özeti: Başladığı gibi bitirecek
MUHAMMET SEYFULLAH MADEN
Allah’ın adıyla...
*
Sadece 2019’da:
Daha kimse adını sanını bilmezken “şaibe” iddialarıyla gündeme geldi. İBB seçimi mecburen yenilendi. “Mazbatamı verin, çok işimiz var, kaybedecek vaktimiz yok” dedi, 27 Haziran 2019’da mazbatasını aldı. 5 Temmuz 2019’da şehir şehir gezmeye başladı, İstanbul'a dönmeden tatile çıktı. Bodrum’a gitti.
Verdiği sözleri tutmadan gezmeye gidince çok eleştirildi, tepki gösterildi. “Yoruldum, aileme vakit ayıramadım, mecburen tatil yaptım” dedi. 8 Temmuz’da İstanbul’a geri döndü.
1 ay sonra, 16 Ağustos 2019’da tekrar tatile çıktı. Yine Bodrum’a gitti. Karısına sırtını yağlattı. CHP’lilerin bile ağzı açık kaldı. Bugünlerde, “Aslında İstanbul’da trafik yok, AKP’liler İBB’yi zor durumda bırakmak için frene basıyor” diyen Fatih Altaylı bile o dönem İmamoğlu’na tepki gösterdi.
Bir ay içinde ikinci kez tatile çıkıyordu ve bu kez İstanbul’da yağış oldu. Birçok noktayı sel bastı. Unkapanı’nda bir vatandaş boğuldu. Bizimki İstanbul’a geldi. Kafasına bir baret geçirdi, sırtına belediye yeleği giydi, Üsküdar’da basın toplantısı yaptı. Toplantı bitince Bodrum’a döndü.
Tepkilere, “Kızımın büyümesini kaçıramam” diyerek cevap verdi, duygu sömürüsü yaptı. İyice kızan vatandaşlarla bu kez dalga geçti, “Tatil bana çok yakışıyor” dedi.
“Kemerburgaz Kent Ormanı’nı imara değil halka açıyoruz” dedi, AK Parti döneminde yapımına başlanan ormana çöktü, “İstanbul halkının kullanımına açık en büyük kamusal alanı inşa ettikleri” algısıyla reklam yaptı.
Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi atık su arıtma projesini iptal etti, “Temel atmama töreni” yaptı, “Buradaki yapraklar beni çılgınca alkışlıyor” dedi, neticede Marmara Denizi’ni müsilaj bastı.
Seçim sürecinde, “Yenikapı’da belediyenin gereksiz lüks araçlarını sergileyeceğim, israfı kanıtlayacağım” dedi, zabıta bisikletlerine kadar bulduğu tüm araçları meydana getirdi. Topu topu 4-5 tane lüks araç ya vardı ya yoktu. Onlardan birinin de kendisinin atadığı müdüre ait olduğu ileri sürüldü; plakalar uyuşuyordu...
Murat Ongun gibi Beylikdüzü’nden tanıdığı kankalarını birden fazla departmanın başına atadı. Öyle ki Ongun bir dönem hem İBB sözcüsü hem medyanın hem de ulaşımın başındaydı!..
Antrikot-musakka tiyatrosuyla göz boyamaya kalktı.
Her mahalleye kreş açacaktı, birkaç tane açtı, kreşlerin apartman dairesinden kiralandığı ortaya çıktı, buna rağmen söz verdiği rakama ulaşamadı. Açtığı bazı kreşlerin duvarlarını LGBT renklerine boyadığı belirlendi.
İşten çıkarmalar... Mağdur edilen binlerce aile... CHP’li, İYİ Partili, HDP’lilerin belediyede istihdamı...
Falan, fistan...
*
Yahu daha ilk senesiydi... Birkaç ayda ne yapabilirdi ki? Üstelik enkaz devralmıştı, diyenler illa ki çıkacaktır. Peki, tamam...
O zaman sadece 2025’te:
Önce parti içindeki rakiplerine “pışık çekti” sonra PKK iltisaklı Ahmet Özer’e yönelik operasyondan alışkın olduğumuz skandallarına başladı.
Ocak ayında Beşiktaş Belediyesi’ne operasyon yapıldı, Başkan Rıza Akpolat tutuklandı, belediyede rüşvet çarkı döndüğü, ihalelere fesat karıştırıldığı, örgütlerle bağlantılar kurulduğu belirtildi. Ayrıca, “terör örgütleriyle iltisak” şüphesi de dosyaya eklendi.
2024 Ekim’inde Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in PKK bağlantıları ortaya çıkmış ve tutuklanmıştı. Bu operasyon onun devamı niteliğindeydi. Tabi Ahmet Özer’e olabilecek en hızlı şekilde sahip çıkan İmamoğlu, Beşiktaş’taki skandala karışan CHP’lilerin de adeta avukatı oldu.
“Belediye Başkanımızın yanındayız, hukuki süreci sonuna kadar takip edecek, bütün hukuksuzlukları teşhir edeceğiz” dedi, yargıyı hukuksuzlukla suçladı.
Birkaç gün geçti, bir panele katıldı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i adeta tehdit etti. Selahattin Demirtaş gibi isimlere tutuklama kararı vermesiyle tanınan Akın Gürlek’in hukuksuz işlemler yaptığını savundu, “Senin evlatlarının kapısına kimse dayanmasın” dedi. Tabii ki bu skandal sözlerin ardından yeniden soruşturma başlatıldı.
Bir hafta geçti, 27 Ocak’ta “Turpun Büyüğü” başlıklı bir basın toplantısı düzenledi. Ahmet Özer davasındaki bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın’a bir tek küfretmediği kaldı. “Bilirkişi Satılmış” diyerek kendince tevriye yaptı.
Çağlayan Adliyesi önüne halkı toplamaya çalıştı, beceremedi, belediyeden işçi taşıdığı ileri sürüldü, çevrede park halindeki çok sayıda belediye aracının görüntüsü yayınlandı. Oraya topladığı CHP’liler polise saldırdı, lüzumsuz arbede yaşandı.
Ve en mühim olay... Üniversite diploması rezaleti!.. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği’ne girdi, Girne Amerikan Üniversitesi'ne (GAÜ) geçti, 1990’da İstanbul Üniversitesi’ne (İÜ) yatay geçiş yaptı, 1994’te mezun oldu. Ancak… GAÜ o zaman YÖK tarafından tanınmıyor. Yani yatay geçişin yasal olmadığı, para karşılığında usulsüz şekilde gerçekleştirildiği ileri sürülüyor.
Bitmedi…
Veryansın TV Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay, İmamoğlu’nun diplomasına imza atan dekanın Prof. Dr. Kemal Kurtuluş olduğunu, diplomanın 14 Mart 1995’te verildiğini, ancak Kurtuluş’un 21 Nisan 1995’te dekanlığa geldiğini açıkladı. Yani imza atıldığı tarihte Kurtuluş’un dekan olmadığını söyledi.
İnanılmaz değil mi?..
Eğer üniversite diploması iptal edilirse ki başka yol görünmüyor, o zaman cumhurbaşkanı adaylığı tekrar bir üniversiteye girip mezun olana kadar rafa kalkar. Zira cumhurbaşkanı adayı olmak için üniversite mezuniyeti şart.
*
Yani... kısaca... hülasa...
2019’da skandallarla, rezilliklerle, şaibelerle başlayan İBB kariyeri, 2025’in sadece ilk iki ayında yine aynı teranelerle devam ediyor. Bizim “Turpun Büyüğü” bu gidişle Nurettin Sözen’den bile daha kötü bir belediye başkanı olacak.
Bir de Erdoğan’ın bundan korktuğunu falan iddia etmiyorlar mı... Aksine, Erdoğan İmamoğlu’nun adaylığını ister. Neyse, bunu da başka yazıda konuşuruz.
Ve minellâhit-Tevfîk.