DEM Parti ve Zafer Partisi aynı çizgide nasıl buluştu?
DEM Parti ve Zafer Partisi aynı çizgide nasıl buluştu?
MUHAMMET SEYFULLAH MADEN
Allah’ın adıyla...
*
Belki elli defa yazdım; Türkiye yeni devlet düzenine geçti. Artık bu devletin bir üst ilkesi var; devlete hizmet ilkesi. HÜDA PAR ile muhafazakâr Kürtler bu ilkeye bağlandı. DEM Parti ile de marjinal Kürtler bu ilkeye bağlansın istendi. Bunun için DEM Parti üzerinden teröristbaşı Öcalan’a çağrı yapıldı ve tarihi bir fırsat verildi.
Bu, devletin teröre ve destekçilerine taviz verdiği anlamına gelmiyordu, zira Öcalan’a bu çağrı yapılırken, diğer yandan terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlar hızlandı; Ahmed Serhed, Yaşar Hakkari, Mahmut Ağca gibi “üst düzey” teröristler öldürüldü; Medeni Altundere gibi Avrupa KCK’sının kilit isimleri yakalandı.
En önemlisi, “terör iltisaklı” belediyelere, parti ayrımı yapılmadan kayyım atanması oldu. DEM Partili ve CHP’li bazı belediyelere terör, yolsuzluk vb. operasyonları yapıldı, başkan vekilleri görevlendirildi.
Operasyon yapılan teröristinin de, belediye başkanının da, partililerin de... Hepsinin ortak noktası, devletin yeni işleyişini anlayamamalarıydı. Kafası yeni düzene basmayanlardan biri de Ümit Özdağ oldu. Özdağ, teröristbaşı Öcalan’a yapılan çağrıyla birlikte başlayan yeni süreci “baltalayacaklarını” söyledi, üzerine basa basa...
Devletin yeni düzenini anlayamayanlar, güçlü bir devlet işleyişini, iç kargaşayı kökünden çözmeyi planlayan devlet aklını hafife aldı. Görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan DEM’liler de, CHP’liler de, ZP’liler de operasyonu, sohbet ettiğim devlet büyüklerinin tabiriyle, “maalesef hak ettiler.”
Yalnız bu noktada dikkatimi çeken bir nokta var...
“PKK sizi tükürüğüyle boğar” hezeyanıyla tanınan Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın yerine kayyım atandıktan sonra, sokağa inip ortalığı savaş alanına çeviren DEM Partililer, “Yaşasın israil” sloganları attılar. Sloganı atanlar arasında DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de vardı.
Marksist-sosyalist çizgide duran sol eğilimli DEM Parti’nin genelde göstermelik de olsa israil karşıtı, Filistin yanlısı sloganlarına, açıklamalarına alışmıştık. Şimdi ne oldu da yeni devlet düzenine karşı israil yanlısı oldular? Tek örnek Koçyiğit’in yaptığı da değil. Sosyal medyada Kürdistan diye bir davaları olduğunu söyleyen yüzlerce ırkçı, Filistin’in kendi mes’eleleri olmadığını ileri sürerek aylardır ortalığı velveleye veriyorlar.
Peki, yalnızca DEM Parti mi israil’in lehine, Filistin özelinde Müslüman halkların aleyhine sloganlar atıyor?
Kürtçülük temelli ırkçı politikaları savunan DEM Parti’nin yanı sıra, Türkçülük temelli faşist duruşuyla ön plana çıkan Zafer Partisi de israil yanlısı çıkışlarda bulunuyor. Partinin Japonya doğumlu, Almanya eğitimli genel başkanı Ümit Özdağ’ın, “Bizim Filistin diye bir davamız yok” çıkışı maşeri vicdanı yaralarken, bazı partililerin inadına israil yanlısı tavır takınması dikkatlerden kaçmıyor. Zira Zafer Partisi’nden Şırnak Milletvekili Adayı olan Mahmut Tatar, “Rabb’im israil ordusuna güç versin” çıkışıyla ağızları açık bırakmıştı.
7 Ekim’de terör oluşumu israil’i tüm dünyaya rezil rüsva eden Aksa Tufanı Harekatı başladıktan sonra Zafer Partisi Kayseri İl Başkanlığı X’ten, “Hamas bir ordu değildir, terörist gruptur” paylaşımı yapmıştı.
Bu da yetmez gibi, siyasi işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Seyit Yücel de “korkunç görüntüler olduğunu” savunmuş, “Hamas’ın yaptığı vahşetin nesiller boyu unutulmayacağını” ileri sürmüştü.
Ticari gemilerde çalıştığı belirtilen Can isimli bir kemalist, Ümit Özdağ ile çekilen selfie'lerini paylaşarak X’te sükse yapmış, Mustafa Kemal tablosu önünde çekilen fotoğrafı ile de büyük bir rezilliğe imza atmıştı; zira fotoğrafta israil malı kolaları kucağında tuttuğu görülüyordu, aynı zamanda paylaşıma, “Filistinli kardeşlerimizin kanı da ne kadar tatlı” notu düşmüştü.
Can’ın tanınmasına neden olan en büyük rezilliği ise, Ümit Özdağ selfie’leri veya Mustafa Kemal portresi önünde verdiği pozlardan ziyade, elinde İsrail bayrağı tuttuğu fotoğraflardı. Aynı zamanda, kendisine tepki gösteren duyarlı insanlara, “israil’deyim, gel al” diyerek meydan okuyordu.
Şimdi... Gelelim kritik soruya; Türkçü ZP ve Kürtçü DEM’i, yeni devlet düzenine karşı israil yanlısı bir çizgide buluşturan güç kimdir, nedir?..
*
Cumhuriyet gazetesinin kurucularından Zekeriya Sertel, “Hatırladıklarım” isimli kitabında, tanışma fırsatı bulduğu ve sohbetlerini kaçırmadığı Ziya Gökalp hakkında dikkat çeken itiraflarda bulunur. Gökalp’in Diyarbakır’da kendi halinde yaşadığını, burada bir gazete çıkardığını söyler. Ardından kimsenin sebebini bilmediği bir şekilde, aniden İttihat ve Terakki’nin Gökalp’i bulduğunu, aniden Selanik’e getirdiğini, partinin Türkçü kimliğini şekillendirdiğini anlatır: “O vakte kadar Diyarbakır’da sessiz ve iddiasız yaşayan bu adamı nasılsa İttihat ve Terakki merkezi keşfetmiş ve onu genel merkeze üye yaparak Selanik’e getirtmişti.”
Gökalp’in fikirleri için ise Sertel şunları yazar: “O zamana kadar hiçbirimizin aklına gelmeyen şeyler söylüyor, yeni fikirler ortaya atıyor (...)”
Ziya Gökalp, Diyarbakır doğumlu bir Kürt. Sertel’in bahsettiği Diyarbakır’daki gazetenin ismi Küçük Mecmua. Bu gazetede Gökalp alenen Kürtçülük yapmış, Kürt ulusçuluğunu desteklemişti. Üstelik bu dönemde bir de Kürtçe gramer kitabı yazmıştı.
Sonra Sertel’in dediği gibi; ne olduysa, nasıl olduysa, kimsenin bilmediği bir şekilde, birden, aniden, Türkçü olarak Selanik’e gitmiş, İttihat ve Terakki tarafından baş tacı edilmiş, partinin Türkçü kimliğini şekillendiren insan olmuştu.
İlginç bir nokta daha var... Gökalp İttihatçıydı, eyvallah. Peki, Ziya Gökalp’ten başka hangi İttihatçı, “kemalist devrim”den sonra el üstünde tutuldu?
İlginç değil mi... Diyarbakır’da Kürtçülük, Selanik’te Türkçülük, Osmanlı devrinde İttihatçılık, cumhuriyet devrinde kemalistçilik yapan bir isim Ziya Gökalp...
Bizim kemalistler, Dr. Rıza Nur’u hiç sevmez, “Hayat ve Hatıratım” kitabında yazdıkları nedeniyle nefret ederler. Gençken yaşadığı bir buhran nedeniyle Rıza Nur’un akıl sağlığının yerinde olmadığını ileri sürer, deli yaftası vururlar.
Hâlbuki el üstünde tuttukları Ziya Gökalp de yaşadığı buhran nedeniyle kafasına sıkmış, daha 18 yaşında kendisini öldürmeye kalkmıştı. Narkozsuz ameliyat ile kafatasındaki merminin bir bölümü çıkarılmıştı. Geri kalanı halen kafatasında olmalı... İşte bu Gökalp, Rıza Nur’un aksine, kemalistler tarafından el üstünde tutuldu.
Gökalp’in etkilendiği isimlerden biri İbrahim Temo idi. Temo, yahudi asıllı Alman şarkiyatçı Karl Süssheım ile ilişkileri olan birisiydi. Aynı zamanda Gökalp, Durkheim sosyolojisini Türkçülüğe uyarlamıştı. Durkheim da yahudiydi... Etkilendiği isimlerden birisi de, kimlik kargaşası yaşayıp kafasına sıkmasına neden olan hocası Dr. Yorgi Efendi’dir. İslam Ansiklopedisi Yorgi Efendi için, “Bir Ortodoks Rum olan Yorgi, ona milliyetçilik fikirleri aşılaması, sosyolojinin önemini kavratması ve Yunan filozoflarını tanıtması yanında hayatı ve kâinatı mekanik bir sistemden ibaret gösteren ilkel materyalist fikirler de telkin etmişti” ifadelerine yer verir.
İşte, Doğu’da Kürtçülük, Batı’da Türkçülük fikirlerini aşılayan Ziya Gökalp’in kısa tercüme-i hâli!..
Şimdi taşlar yerli yerine oturuyor, değil mi?..
DEM ve ZP’yi yeni devlet düzenine karşı israil çizgisinde buluşturan güç, 100 yıl önce, aynı insanları evvela Kürtçü, sonra Türkçü yapan, iki zıt kutbu da besleyen, bu milletin bölünmesi için kendi vatandaşlarımızı kullanan, milliyetçilik üzerinden, ırkçılık üzerinden fitne ve fesat yaymaya çalışan odaklar...
Geçmişini bilmeyenlerin geleceğini başka milletler çizer. 100 yıldır aynı döngüde yalpalayıp durmamızın nedeni tam olarak budur.
Ne diyelim?..
Veyl olsun İslam üst kimliğinde buluşamayan Türkçüye de Kürtçüye de!..
Veyl olsun, “Irkçılığın her türlüsü ayaklarımın altındadır” diyemeyenlere!..
Veyl olsun siyonistin ekmeğine yağ süren sözde vatanperverlere!..
Veyl olsun, veyl olsun!..
Ve minellâhit-Tevfîk.