Değdi mi Kürşad Zorlu?
Değdi mi Kürşad Zorlu?
Muhammet Seyfullah Maden
Allah’ın adıyla…
*
Bu köşede defalarca savunduğum bir fikir vardı; Türkiye Cumhuriyeti artık yeni devlet düzenine geçti. Bu düzenin bir üst ilkesi var; siyaset üstü bir ilke. Bundan 100 yıl önce kurucu kadroların yapması gereken ama beceremedikleri bir ilke. O da “devlete hizmet” ilkesi. Artık ideolojilerin bir öneminin kalmadığını savunuyorum. Bundan sonra sadece devlete hizmet edenler ve etmeyenler var. Türkiye’nin çıkarlarını düşünenlere karşı kendi çıkarlarını düşünenler. Gerçekten politika üretenler ve kendi aralarında top çevirenler…
Yeni düzenle birlikte tabii ki tüm dengeler de değişmiş oldu. Eskiden kanlı bıçaklı olan insanların ittifak yaptığına da şahitlik ediyoruz. Hiç olmayacak insanların, beklenmedik partilere katıldıklarına da…
Bu değişim/gelişim süreci, Türk siyasetini baş döndüren bir trafiğe soktu. Misal, dün Ümit Özdağ’a neredeyse hakarete varan eleştiriler getiren ve Türkmenleri savunan Cemal Enginyurt, bugün adeta devlete kafa tutup Özdağ’ın safında yer alabiliyor.
Bu baş döndüren siyaset gündeminin kritik maddelerinden biri Kürşad Zorlu oldu. İYİ Parti’den istifa eden Kürşad Zorlu AK Parti’ye katıldı. Başkan Erdoğan, Zorlu’nun yakasına AK Parti rozeti taktı.
Denilebilir ki; “Zorlu, AK Parti’ye taban tabana zıt birisi değildi, babası MHP’li belediye başkanıydı, dolayısıyla AK Parti’ye katılması neden şaşırtıcı olsun?..”
Ancak kazın ayağı pek de öyle değil.
Anlaşılıyor ki Kürşad Zorlu artık “devlete hizmet” üst ilkesini benimsemiş durumda. Zira eskiden “top çevirenlerin” bayrak taşıyanıydı.
Türkiye’de kemalizmin baskısından bıkmış yığınların destek verdiği AK Parti’ye katılan Zorlu, bu bitik ideolojinin o kadar şedit bir savunucusuydu ki, sosyal medyada kemalizm eleştirisi yapan bir akademisyene, “Hoşşt köpek!” demişti.
Kendisi de profesör olan Zorlu’nun hem azınlık ideolojisini bu denli sert bir şekilde savunması, hem meslektaşını hedef alması hem de herhangi bir görüş belirtemeyip doğrudan hakaret etmesi, elbette ki tam da İyi Parti ve kemalist zihniyetten beklenecek bir davranıştı.
Ama artık AK Parti’ye geçti. Peki, şimdi bu görüşünden vazgeçti mi?
Veyahut Diyarbakır’daki mes’ele… Sur’da duyarlı bir grup, İsrail’in soykırımına karşı eylem yapmıştı. Meşhur siyonist kahve markasını protesto etmişlerdi. Zorlu, bu kez malum markayı savunmayı kendisine görev bilmiş ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya seslenerek, bu Müslümanlar haklarında soruşturma başlatılıp başlatılmadığını, kimliklerin tespit edilip edilmediğini vs. sormuştu.
Şimdi AK Parti’ye geçen Zorlu… Diyarbakır’daki Müslümanları hedef aldığı açıklaması nedeniyle bir şey söyleyecek mi?
Hoş, Rize İl Başkanı da İsrail’i protesto edenleri neredeyse vatan haini ilan edecekti… O da halen görevinde. Bu da büyük yara açan konulardan biri.
Kılıçdaroğlu’nun seccadeye bastığı fotoğrafı üzerinden yaptığı yorumu da, AYM’nin Can Atalay kararı ve devletin tutumu hakkındaki söylemleri de… Daha birçok konu ekleyerek Zorlu’nun bazı icraatlarını hatırlatabiliriz, ancak değmez.
Dediğimiz gibi Zorlu artık üst ilkeyi benimsemiş. Anlaşılan bu. O yüzden uzatmaya lüzum yok. Ancak Zorlu özelinde, tüm “top çeviren” siyasetçilere sormak lazım, sırf muhalefet etmek için boş laflar etmeye değer mi? Eninde sonunda geleceğiniz yer devletin kapısı işte. Ne olacak geçmişte yediğiniz hurmalar? Unutulacak mı?