Bakansa bakan, başkansa başkan!
Allah’ın adıyla…
*
Bolu’nun en büyük tatil merkezinde 76 kişi yanarak can verdi. Bu felaket, Türkiye’nin idari konularda halen ne kadar geri kaldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Öyle ki, halen bir kişinin bile istifa etmediği karanlık bir süreçte, sorumlular bile hakkıyla ortaya çıkarılmış değil.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, dayısının oğlu Sedat Gülener’i belediye başkan yardımcısı olarak atamıştı. İtfaiye Müdürlüğünü de ona bağlamıştı. “Dayımın oğlu olduğu için değil, zeki ve çalışkan olduğu için atadım” demişti.
Netice ne oldu?
Aktarılan bilgilere göre, otelin yangın yeterlilik belgesi, Tanju Özcan’ın “zeki ve çalışkan dayı oğlu” tarafından hazırlanarak bakanlığa sunuldu. Bakanlık da “Suriyelilerin haklarını hukuksuz şekilde ellerinden aldım” diyen Tanju Özcan’ın dayı oğlunu kâale aldı. Raporu kabul etti.
Netice ne oldu?
Mutfakta başlayan basit bir yangın, ahşap kaplamalar yüzünden giderek büyüdü, oteldeki yangın alarmları çalışmadığı için insanlar yangının büyüdüğünü ve oteli kapladığını anlayamadı, kimi yanarak, kimi dumanlar arasında boğularak can verdi.
2025’te, Alfred Hitchcock filmlerini aratmayan görüntülere sahne oldu Kartalkaya. İnsanlar çarşaflara tutunarak bilmem kaçıncı kattan aşağıya indi. Kimisi camlardan atlamak zorunda kaldı. Pencereden sarkarak nefes almaya çalışan o insanların görüntülerini bu millet nasıl unutacak?
Tepeden tırnağa, herkes bu işten sorumlu.
Bolu’da liyakatsiz atamalar yapan, hukuk tanımaz ırkçı belediye başkanı Tanju Özcan da sorumlu, dayısının “zeki ve çalışkan” oğlu Sedat Gülener de sorumlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkilileri de sorumlu.
Evet, bakanlık da sorumlu, zira İl İtfaiye Müdürlüğü’nün sunduğu basit bir rapora göre hareket edip, Türkiye’nin en büyük kayak merkezlerinden birinde, Bolu’nun en çok turist çeken bölgesinde denetimi terk etmek normal midir? Hatta ilave tedbirlerin alınması gerekmez midir? Yangın çıktıktan 1 saat sonra bölgeye itfaiye erlerinin ulaşabilmesi, bir zafiyet göstergesi değil midir? Büyük tatil merkezlerinin yakınlarında yangın ve sağlık hizmetlerinin olması gerektiği açık değil midir? Bunun anlaşılması için illa felaket yaşanması mı gerekmektedir?
Gelen son bilgilere göre Bolu Belediyesi cenaze nakillerinde ölenlerin yakınlarına yardım edememiş. Acılı vatandaşlar şehir dışından özel nakil araçları getirtmiş. Fırsatçılar da 100 bin lira ücret talep etmiş. Vatandaşlara hayattayken, çocuklarıyla tatil yaparken hizmet edemeyen Bolu Belediyesi, ölü yakınlarına da hizmet edemiyor anlaşılan!.. Bu da yetmezmiş gibi ölülerin konduğu bir TIR dorsesinde piliç reklamları dikkat çekmişti. Reklamda kızarmış tavuk görselleri vardı. Adem Metan’ın aktardığına göre bu TIR’ı Bolu Belediyesi Afet İşleri Müdürlüğü göndermiş... Belediye değil trol üretim merkezi sanki!.. Milletin aklıyla alay eder gibi iş yapıyorlar.
Bu köşeden defalarca savunduğum “Yeni Türk Devlet Modeli” gücünü öyle bir göstermelidir ki, bundan sonra en ufak sorumluluk sahibi herkes, vatandaşların canını emanet ettiği her bir devlet görevlisi, adım atmak için felaket yaşanmasını beklemek yerine, kafasından felaket senaryoları üretip ona göre tedbirini önceden alacak duruma gelsin!..
Ve minellâhit-Tevfîk.