• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mahmud Sami
Mahmud Sami
TÜM YAZILARI

Süslü Tabut

09 Ocak 2018
A


Mahmud Sami İletişim:

Gazetelerde gezinirken tam sayfa konut projelerinin reklamlarıkarşımıza çıkıyor. Televizyonu açıyorsunuz, hemen her reklam arasında bambaşka bir dünyanın kapılarını açtığını iddia eden toplu konut projelerini görüyoruz. Sanırsınız ki, ev değil zaman makinası ya da farklı dünyalara giden bir uzay gemisi satın alıyorsunuz. İnternette de durum bundan farklı değil.

Ekonomimiz inşaat sektörü üzerinde dönüyor, konut reklamları ile bu kadar içli dışlı olmamız doğal. Ama şunu sormamız lazım, satılan ne? Son zamanların en popüler reklam projesi tarihi kullanmak.

“Projemizde Osmanlı ve Selçuklu mimarinden esinlendik”

“İstanbul’un özlediği şehir hayatını oluşturduk”

“Tarih yeniden canlanıyor”

Ve bunlar gibi ve daha etkileyici sloganlarla binlerce konut üretiliyor. Projelerin biraz daha ayrıntılarına baktığımız zaman temelde birbirinden zerre kadar farkı olmadığını görüyoruz. 0+1’den başlayan mekânlarda artan sadece odalar ve metrekareler. Yaşam kalitesi ve insana verilen değer ise hepsinde aynı. Çünkü projelerin temelinde ki kapitalist zihniyet aynı. Öncelikle para kazanmak, çok para kazanamak ve daha çok para kazanmak sonra kazandırmak. Ne yaşamak ne yaşatmak bu yapıların temellerinde bulunmuyor, dolayısıyla bir farklılıkları yok. Farklı olan sadece reklamları.

Sloganlar birer pazarlamatekniği olmaktan öteye geçemiyor. Osmanlı ve Selçuklu mimarisini özel yapan şey ne idi, kemerleri mi, pencereleri, kubbeleri yoksa merdivenleri mi? Hiçbiri! Osmanlıyı da, Selçukluyu da özel yapan şey insana ve yaşama verdikleri değerdi. Sahip oldukları anlayışta, merkeze insanı ve toplumu almışlar ve bu anlayışlarını yapılara yansıtmayı başarmışlardı.

Bugün ise merkezde daha çok kazanma hırsı ve hedonist arzular var. Merkezde para var. Bu zihniyet ile toplum şekillendirilmeye çalışılıyor. Yapılan projelerde ise dinimizin ve kültürümüzün temelleri görmezden geliniyor. İşin acı tarafı ise, kültürümüzün, tarihimizin ve hatta inancımızın değerleri bir pazarlama öğesi olarak konut projeleri tarafından istismar ediliyor.

Satılan şey sadece makyajlanmış beton bloklar.

Tarihimizin yapı, doğa ve insan arasında kurduğu ilişkiden eser yok. İç mekân anlayışında sofanın fonksiyonu tamamen unutulmuş durumda. Her şey cephe hareketlerine indirgenmiş durumda. Bu durumun bir nedeni arsa fiyatları, özellikle İstanbul için bu rakamlar öyle hal almış durumda ki, kimsenin herhangi bir değeri gözettiği de yok zaten. Makyajı iyi olsun yeterli. Ancak İstanbul dışında arsa fiyatlarının makul olduğu yerlerde de konutlarımızın durumu aynı.

Peki, suçlu kim?

Suçu birilerine fatura etmek, durumu düzeltmeyecek. Herkesin ortaya çıkan bu durumda bir payı var. Kültürümüzün mimari değerlerini ve inceliklerini yok sayarak öğretim yapan üniversite hocalarından tutun da üretilen konutları satın alan müşterilere kadar herkesin payı var.

Çözüm ise bilinçlenme. Eğer toplum olarak bilinçlenirsek, müşteri sunulan ürünün gerçek değerini anlayabilir ve hatta ihtiyaçlarını karşılayacak mimari üslubu talep edebilirse şehirlerimizde ki ve mimari çizgimizde ki gidişatı yönlendirebiliriz.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23