• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İdris Günaydın
İdris Günaydın
TÜM YAZILARI

Sayın Milli Eğitim Bakanı

03 Ekim 2025
A


İdris Günaydın İletişim: [email protected]

Sayın Milli Eğitim Bakanı

İDRİS GÜNAYDIN

Sayın Bakan! Zatı âliniz ile ilgili keyfiyeti öğrendikçe sizden umutlanmaya başlamıştım, lakin bilmediğimiz başka bir husus varmış!

Siz de biliyorsunuz ki Türkiye’mizin en önemli konusu eğitimdir. 

Hatta bu durum tüm ülkeler için böyledir. 

Türkiye’de Fulbright denilen antlaşmalar yapıldıktan sonra eğitimin niteliği üzerinde değişiklik yapılmadı.

Sadece sağ elle yemek yiyen öğrencilere yine sağ elle, fakat kaşıkla yeme öğretildi. Yani özde bir değişim yerine şekilde bir değişim yaşandı.


Bir yetkiliden aldığım bilgiye göre 25 yıldır ülkeyi yöneten bu muktedir iktidar döneminde bile, reisin kendi tabiriyle en başarısız oldukları alan olan eğitim ve kültür hayatında, umutla beklediğimiz eğitimdeki değişimin “dağ fare doğurduğu” sonucu beni bir hayli üzdü ve umutsuzluğa sevk etti.

“Eski sistem bir şer idi. Şimdiki sistem ise ancak ‘ehveni şer’ olabildi, fakat ‘hayır’ olamadı” diyen yetkili, Türkiye’nin eğitim ve kültür hayatında ne kadar baskı altında olduğunu,  Amerika’nın Fulbright anlaşmasına ne denli önem verdiğini bir kez daha hatırlatmış oldu.

Evet… her fırsatta Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğunu söyler dururuz. Diğer alanlardaki çoğu hamallıktır; becerebiliyorsak dilediğimizi yapmaya kadiriz. Lakin eğitim ve tarih alanlarında katıra katırsın demek, anlaşılıyor ki hâlâ yürek istiyor.


 Demek ki bundan sonra da yine, “Bülbüllere emir var lisan öğren vakvaktan; Bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan” şiirini ancak müsamerelerde okuyacağız. 


Ne menem şey…

Hal böyle olunca yapacağımız diğer tavsiyeler havada kalıyor.

Boş boş; bağımsızız, özgürüz, hürüz nutukları, perdenin ardındakileri göremeyelim diye, perdenin ön yüzü atışmaları imiş. Kime ne diyelim? 

Şunlara olsun el atabilirsiniz: Akşam özel okulda öğretmenlik yapan bir öğretmen ile karşılaştım; 24.000 TL. maaş alıyormuş. Bir başka özel okulda karı koca branş öğretmeni olan tanıdığım 48.000 TL. alıyorlarmış. Yahu! Bu ne vicdansızlıktır. Bu ne insafsızlıktır. 

Özel okullarda görev yapan öğretmenler, devlet okulundaki bir öğretmenin, görev yılına göre %75’ini alma şartı ile çalıştırılamaz mı? O öğretmene ayıp değil mi, yazık değil mi, günah değil mi?

Böyle bir öğretmenden o kurum ne bekliyor? Devlet ne bekliyor?  


Özel okuldan yetişen gençler bu ülkenin gençliği sayılmıyor mu?


 Her öğrenciden tonla parayı al, yemeği ayrıca şu kadara say, servisi şu kadara say; öğretmeni öldür… Adalet nerede, hakkaniyet nerede?

Ayrıca öğretmenlere daha çok verilmelidir. Bu konuda son yıllarda bazı çalışmalar yapıldı ise de bunun bir kuralı olmalı ve bu sık sık gözden geçirilmelidir. Bir üst skalaya çıkacak öğretmen gerçekten kendini mükemmel yetiştirmiş öğretmen olmalıdır.

Aynı şey imamlar için de olmalıdır. Cemaati toparlayan, onları eğitici telkinler yapan, gençler ile ve çocuklar ile beşeri münasebeti sağlam olan imamlara farklı bir kategoride değerlendirme yapılmalı, maaşları da ona göre olmalıdır.

İmam Hatip Okulları ve İlahiyat Fakülteleri ayrı bir konudur. Daha önce de yazdım. Mutlaka Yüksek İslam Akademileri kurulmalı ve buraya çok seçkin öğrenciler alınmalıdır. Bunlar Türkiyede belli sayıda olmalı ve ülkemizin müftü, vaiz, imam Hatip Meslek dersi öğretmeni ihtiyacını karşılamalıdır.


 İlahiyat Fakülteleri de lise, ortaokul, ilkokul din dersi öğretmeni ihtiyacını karşılamalıdır.

İmam Hatip Okullarında öğrenciler iki gruba ayrılmalıdır. Üniversiteye gidecekler puanlarına göre gruplandırılmalı, memur olacaklar ile imam olacaklar ayrılmalıdır.

İmam olacaklar okul bitimi, ihtiyaca göre iki yıl Almanya’da olduğu gibi “Abitur”a alınmalı ve kendilerine tayin garantisi verilmelidir.

Ülkemiz alttan alta kaymaktadır. Din ve eğitim alanındaki kalitesizlik ve basitlik yeni bir toplumun şekillenmesine vesile olmaktadır. 

Düşünün; bundan elli yıl önce fahişe olduğu halde bunun dışarıda bilinmesini istemeyen kadınların ahlakı yerine bugün herkesin ortasında açık saçık kıyafetini, hal ve tavrını savunan bir neslin olduğu ortama geldik. Nereye gidiyoruz?

Elli yıl önce, yaptığı yolsuzluk ve hırsızlığın toplum tarafından bilinmesini istemeyen erkeklere karşı, bugün hâlâ dürüst olduğunu savunan, savcıları ve hükümeti suçlayan, yüzü kızarmayan bir toplum haline geldik. Bu toplum nereye gidiyor?


 1993’de Ergun Göknel’in, klor yolsuzluğu iddiası ile yakalandığındaki televizyonlara düşen yüz ifadesine bakın. Bugünki hırsızların ev sahibini bastırma pozlarına… Milletçe nereye gidiyoruz? 

Hiçbir kutsal bu insanları durdurmaya yetmiyor mu? Artık yolsuzluk yapmayana, “haa. Akıllı olsalardı onlar da çalardı. Devletin malı deniz çalmayan domuz. Azıcık yolumuzu bulalım dedik; ne var bunda” der gibi bir garip duruma düştük.

Sayın Bakan! Tüm bu anlatılanlar bir şekilde sizin kapınızın önünden geçiyor.  

Yapabildiğinizin azamisini bekliyoruz sizden. 

Bağımsızlığa bizi siz götüreceksiniz. 

Sizden beklentimiz yüksek vesselam.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

80 li yılların en büyük kolecinin sabısı

Yılın ilk toplantısına: Arkadaşlar bu yıl okulumuza 300 şu kadar kişi muracaat etti...! Öğretmenlik için değil ha.., mustahdemlik için..,bunların hepisi de öğretmen mezunşyetliydiler, diye başlamıştı.

İzmirli öğretmen

İdris Hoca, fulbrit yani dinsiz mufredatla başlayarak bizi umutlandırdiniz. Fakat birden maaşa atladiniz. İHA,Siha, köprü,baraj,yol, hastaneden önemli müfredattir. Dindar, ahlaklı nesiller yetistirirseniz, o hizmetler zaten yapılır. Ne diyor Özgür Özel: Müfredat anayasadan önemlidir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23