Duvara dayalı odunlar
Duvara dayalı odunlar
İDRİS GÜNAYDIN
Her sabah Whatsapp üzerinden tefsir çalışması yapıyorum. Şekil A’da görüldüğü gibi 814. Dersi yaptım bu sabah. Yine şekilde görüldüğü üzere kelime manasını ardından da toplu manayı muhataplarıma gönderiyorum.
Peki muhataplar kimler?
Çok şükür. Bir grup ki; içlerinde ABD’den Almanya’ya, Kazakistan’dan ülkemizin çoğu vilayetine kadar insanlar var.
İkinci grupta ise altı arkadaşım var fakat onların da grupları var. Gruplarına gönderiyorlar.
Böylece dört gruba gönderiyorum Elhamdülillah.
Şunu gördüm ki; Kur’an Müslümanıyım, gelenekçiyim tartışmalarında kendi aklımın yettiğince Kur’an Müslümanlığını savunanların iddiaları diğerlerinden daha güçlü.
Buna ilaveten ben de diyorum ki; Buhari ve Müslim’in rivayetleri de esas alınmak şartıyla.
Ancak, Buhari ve Müslim’de de bazı rivayetler var. O yıla ait, Peygamberimizin şahsı ile alakalı. Bu olay bir defa olmuş. Daha olması mümkün değil. Bunlar ayrı bir risaleye alınmalı. Bir de Kütübü Sitte kitaplarından Kur’an ile çekilmeyen sözlerden faydalanılabilir. Ama mesela “Hz. Peygamber ölmüştü. Biz onun telaşında idik. Keçi odama girmiş, iki ayetin yazılı olduğu deriyi yemiş” gibi, Hz. Ali’den rivayetli, uydurma olduğunda ittifak edilen sözler var. Bunlara yer verilmemeli.
Gelenekçi Müslümanlığı savunanlar her türlü sözü Hadis diye anlatıyorlar. Bazılarının dini menkıbelerden veya şeyhlerini metihten öte kaynakları yok.
Şimdi bu sabahki derse bakalım:
“815. DERS
MÜNAFİKUN SURESİ
4. AYET
EUZÜ BESMELE
Münafikun 4.
Ve iza reeytehum tu’cibuke ecsamuhum, ve iy yekulu tesma’ likavlihim, keennehum huşubum musennedeh yahsebune kulle sayhatin ‘aleyhim, humul’aduvvu fahzerhum, katelehumullahu enna yu’fekun.
KIRIK MANA
Ve iza: ve zaman
Raeytehüm: onları gördüğün
Tu’acibuke: hayretine gider, hoşuna gider
Ecsame: cisimleri, duruşları
Hüm: onların
Ve: ve
İn: Eğer
Yegulu: konuşsalar
Tesma’a: dinlersin
Li gavli: sözlerini
Him: onların
Ke: sanki
Ennehüm: onlar
Huşubün: odunlar gibidir
Müsennedeh: dayanılmış, duvara dayanmış
Yahsebune: sanırlar, hesap ederler
Küllü: Her
Sayhatin: sayhayı, bağırtıyı
Aleyhim: onlar için, kendi aleyhlerinde
Hüm: onlar
El adüvvü: Düşmandır
Fe: böylece
Ahzer: sakın
Hüm: onlardan
Gatele: öldürsün, kahretsin
Hüm: onları
Allahü: Allah
Enna: Nasıl da
Yü’ufekun: döndürülüyorlar.
TOPLU MANA
Münafikun 4.
Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?”
Bu ayete dikkat çekmek istiyorum. Gerçi her çağın ayeti ama bugüne de o kadar uyuyor ki.
İçimizde de duvara dayalı odun gibi insanlar var. Giyimleri şık, kendileri dışarıdan bakınca adama benziyor, eğitimli, konuşmaları düzgün.
Kim bunlar? İçimizdeki Fransızlar.
Fransızlar dediysem anlayın.
Bunlar çağdaş, eğitimli, Kemalist, laik, ilerici, batıcı...
Yavuz Bülent Bakiler merhumun dediği gibi: “Kılığın kıyafetin sarmadı beni. Söylediğin türküler bizim türkümüz değil. Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını. Yüreğinde sevinç yok, acı yok bizden....”
İşte tam da böyleleri. Ama canlı.
Vesselam.