• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İbrahim Karataş
İbrahim Karataş
TÜM YAZILARI

Silahlarımız Doğu Akdeniz’de başarı getirir mi?

31 Ağustos 2020
A


İbrahim Karataş İletişim: [email protected]

Türkiye Doğu Akdeniz’de kendine ait olan ve Yunanlılarca işgal edilen deniz sahasını korumak için elinden geleni yaparken karşısında sadece Yunanistan’ı değil, ona destek veren tüm Avrupa düvelini buldu. Sadece Avrupalılar mı? Doğu Akdeniz yüzünden AB ile kötü olmaktan şikayetçi olan korkak yerli muhalefetimiz de arkadan çekiştiriyor. Dileriz ki son seçimlerden bu yana azgınlaşıp (mesela bkz. baroya asılan terörist fotosu) içlerindeki her türlü ihaneti gösteren bu zevata halk hesabını sorar. Yoksa o cüppeli teröristler gelecekte devlet töreniyle gömülürler. 

Doğu Akdeniz’e dönersek; Fransızların beceriksiz Cumhurbaşkanı Macron kendi söylemiyle ‘Türkiye ile anladığı dilden konuşmak’ için Yunanlılara destek amacıyla savaş gemileri ve jetler gönderdi. Trump’ın da dediği gibi Macron’un dokunduğu her şey b.ka dönüşüyor. Kendi halkının desteğini kaybetmiş Macron Türkiye’ye karşı Libya’da kaybettiği gibi Doğu Akdeniz’de de kaybedecek. Çünkü her zamanki gibi Fransızlar ekonomik sorunlarla uğraşırken, o başkalarının sorunlarını çözmekle meşgul. Macron kendisini aslan zanneden bir kedi gibi. Ne var ki Türkiye hâlâ onu kedi gibi görüyor ve tehditlerini umursamıyor bile. 

Macron’un Türk-Yunan çekişmesinde tek başına hareket ettiği düşünülmesin. Almanya diplomasi yolunu denerken Fransa da askeri metotlarla Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışıyor. Ancak Türkiye her seferinde yeni bir NAVTEX yayınlayarak Avrupa’yı takmadığını ve geri adım atmayacağını ilan ediyor. Eğer ki Türkiye deniz haklarını koruyup kanunlarla da tescil ettirirse (ki muhtemelen öyle olacak) kaybeden sadece Yunanlılar ve Kıbrıslı Rumlar değil, tüm AB olacak. Başka bir deyişle AB büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya. 

Bu kadar ülke ile uğraşırken insan oturup ülkesi için de muhasebe yapıyor. Türkiye halkıyla, ordusuyla, bir bütün olarak cesur bir ülke. Mevzu hakkını korumak olunca sonunu düşünmeden gözünü karartıyor ve hakkını savunuyor (buna  30 Ağustos Zaferini kutlamak için yaygara koparan ve fakat aynı günde 98 yıl önce yendiğimiz Yunanlılara sempati duyanlar dahil değildir). 

Ancak bazı eksikliklerimiz de göze çarpıyor.  Yerli silah sanayimiz henüz tam istenilen düzeye erişmedi. Askeri silahların motor meselesini halledebilseydik durum çok daha farklı olurdu. Ne var ki sırtını çalıntı bilgiyle ürettikleri nükleer silahlara dayayarak tehditler savuran Macron’un Fransası için daha fazlası lazım. 

Düşünün ki bizde de nükleer silah var. O zaman ne Kıbrıs meselesini, ne Yunanlılarla deniz sorunlarını ne de Fransa’yı üzerimize salan AB ile yaşadığımız sorunları konuşuyor olacaktık. Savaşmayı bilmeyen, elindeki silahlarla ve zulümle Afrika’yı sömüren ülkeler bize meydan okumak yerine korkularından itidal çağrısı yapacaklardı. Ama geçmişte bizimkiler ne yaptı? Yunanlılar uçak aldıkça onlar da aldı, Yunanlı gemi aldıkça bizi yönetenler de aldı ve sonunda kazanan silah tüccarları oldu. Öyle ki beş yıl öncesine kadar piyade tüfeğini lisansla üretiyorduk.

Oysa ki bir şekilde nükleer silaha sahip olunsaydı bugün meydan okunulan değil, meydan okuyan bir ülke olurduk. Yine meydan okuyoruz ama bunu askeri gücümüzle değil insan gücümüzle yapıyoruz. Ne var ki adetullah silah sahibi de olmayı gerektiriyor. İlahi imtihanın sırrı gereği savaşı kazanmanın şartları her neyse hepsinin yerine getirilmesi gerekiyor. Onun için deriz ki; Altay’ın motoru, tankın topu, yerli jetin elektroniği vs. geliştirilirken daha caydırıcı silahları elde etmenin de bir yolu bulunmalı. Güçlü bir ülke olmak için başkalarının attığı her adımı takip etmek ve geriden gelmek zorunda değiliz. Zaman yuvarlaktır. En caydırıcı silahı üretmeye başlayarak hasımları yakalamak mümkün. Dileğimiz odur ki böyle bir müjdeyi de en kısa zamanda duyalım.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Rahmi TAŞ

Aynı fikirdeyim. bizimde mutlak surette 5-10 en azından nükleer başlığa çok acil bir şekilde ihtiyacımız var

Ömer

İbrahim bey sizi tebrik ediyorum . Çok önemli bir konuya değinmişsiniz . Nükleer silah muhakkak halledilmesi gerekir . Teknik konuları bilmem ama. Caydırıcı olmamız için bu şart inşallah Türkiye başarır . Motor mevzu da önemli o da halledilecektir . Eğer Pakistan nükleer silahı olmasa çoktan parçalanıp yok olmuştu . Allah korusun .
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23