Merhamet devleti ve merhametsizlik
Türkiye, virüsün yayıldığı ilk andan itibaren kendi vatandaşına itina ile bakıp süreci en az zararla kapatmaya çalışıyor. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında ölüm oranları beş kat daha düşük. Bunun sebebi gelişmiş sağlık altyapısı ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın liderlik ettiği virüsle mücadele çalışmalarıdır. Bu ülkede insana değer verildiği corona virüsle birlikte bir kez daha anlaşılmış oldu. Bizimkisi sosyal devlet değil merhamet devletidir. Sosyal devlet dediğimiz kavram neticede devletle halkın birbiriyle anlaşıp birbirlerini yaşatmasını ifade ediyor. Sosyal devlette karşılıklı çıkarlar söz konusu olup merhamet daha azdır. Nerden mi biliyoruz? Avrupa’da yaşlıların hastaneye alınmamasından, hastane masraflarının çokluğundan ve huzurevlerinin mezarlığa dönüşmesinden. Orada ölmek hakikaten pahalı bir vaka.
Oysa Türkiye’nin merhameti sadece kendi vatandaşını değil başkalarını da sağlığına kavuşturuyor. Bugüne kadar milyonlarca mülteciyi bağrına basarken, şimdi hem mültecilerin geldiği, hem de gittiği ülkelere yardım ediyor. Şu ana kadar 40’a yakın ülkeye yardım malzemesi gönderildi. Dost düşman ayrımı yapılmadan herkese yardım eli uzatıldı. Çoğuna karşılıksız yardımda bulunuldu. Yardım edilen ülkeler arasında Amerika’dan İngiltere’sine kadar birçok güçlü ülke var. Oysa bu ülke ki yıllardır AB kapılarında üye olmayı bekliyor. Kim derdi ki AB Türkiye’nin kapısında yardım dilenecek. Nereden nereye...
Tüm bu yardımlar gösteriyor ki, Türk halkı ve hükümetinin insanlık testi pozitif çıktı. Ya da tüm halk değil de çoğunun diyelim. Çünkü bizdeki bazı faşistler karakterleri gereği her zamanki gibi yapılan iyiliğe hırladılar. Düne kadar Suriyelilere yapılan yardıma karşıydılar. Elazığ’da deprem olunca Türk halkına bile yardım etmeyip, “devlet baksın” demişlerdi. Devlet de ne zaman yardımda bulunsa yapılan yardımın hesabını sorarlar.
İnsan gerçekten bu vicdansızlığa hayret ediyor. Bir devlet neden iyilik yaptığı için suçlanıyor? Vatandaş aç gibi bir bahane ne kadar doğrudur? Aç olanın bunu söylemeye hakkı var da yiyip yiyip çıkaramayanlar neden şikayet eder? Hem devlet ne zaman kendi vatandaşını bırakıp eloğluna yardım etti? Mesele imkanların kısıtlı olmasıysa yurtdışına gönderilen tıbbi malzemeyi ele alalım. İspanya’ya maske gönderdi de kendi vatandaşını maskesiz mi bıraktı? Hangi hastayı ilaçsız bıraktı? Fazla tıbbi malzeme varsa neden ihtiyacı olanlara göndermesin? Azken karşı çıkıyorlar tamam da fazlasını gönderince de karşılar.
Hadi yardımın uhrevi bereketi bir yana, maddi bir gözle bakılsa dahi zarardan çok faydası görülebilir. İnsan ihsanın kölesidir derler. Bugün yaptığın iyiliğin karşılığı mutlaka verilir. Belki diplomatik bir destek olur, bir afet anında gelecek bir yardım olur, ama mutlaka olur. Acaba günü geldiğinde yardım edilen ülkeler bir yardımda bulunursa, “Erdoğan 2020’de karşılığını ödedi” demelerinden mi korkuyorlar?
Sebep ne olursa olsun bu kadar vicdansızlık bir insan için gereğinden fazla ve insanı hayvanlardan daha aşağı bir seviyeye düşürür. Çünkü hayvan bile bazen ölmekte olan başka bir hayvanı kurtarabiliyor. Bu vicdansızları önemsemeyelim. Onlar imtihanın doğru cevabını bulmak için şıklara konulan yanlış cevaplar. Ancak kalbinde iman olan birinin yapılan yardımlara karşı gelmesi belki de İlahi gazaba neden olacaktır. Devletin kaynakları çar çur ediliyorsa karşı çıkılabilir. Hatalı yöneticiler eleştirilebilir. Ama ihtiyacı olana yapılan yardımı maddi durumu kötü olanlar hariç kimse eleştiremez. Meselenin garip yanı işsiz olanlar bile yardımı alkışlarken durumu daha iyi olanlar “memleket aç” diye bağırıyor. Kurban Bayramında burada kurban kesmeye gücü yetmediği için kurbanını yurtdışında kestiren işçi birini biliyorum. Bir de ayda 20 bin TL kazanıp da “Tayyip neden bu Suriyelilere yardım ediyor?” diyenler gördüm. Eğer ki, varlık şımartıyorsa, Var Eden yoklukla da imtihan etmesini bilir.