Demokrasi, güvenlik, kayyım, günah
Güneydoğu’da HDP’li bazı belediyelere daha kayyım atanınca muhalefet halkın seçtiği belediye başkanlarının görevden alınmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etti. Hukuku bir mihenk olarak kullanmaları güzel bir tavır. Ancak onları görevden alan da hukuktu. Muhtemelen ‘saray hukuku’ deyip geçecekler. Hukukun tarafsızlığı tartışılabilir. Ancak aklın ve mantığın taraf tutmayacağını kabul ederek kayyım mevzusunu akıl terazisinden geçirip verilen kararın doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu tartışabiliriz. Meselenin bir de kalbi yönü var ki ona da son paragrafta yer verdik.
Bir ülkede güvenlik kesinlikle demokrasiden ve yeri geldiğinde bazı temel haklardan önce gelir. Eğer güvenlik yoksa sizi seçilmişlerin veya atanmışların yönetmesinin bir kıymeti yoktur. Çünkü anarşinin olduğu ortamda yönetmek mümkün olmaz. Bu ülkenin Kürtçü ayrılıkçı bir terör örgütü olan PKK sorunu var. HDP ise PKK’nın bir uzantısıdır. Bunlar içi boş laflar değil, bizzat HDP’lilerin kabul ettiği gerçeklerdir. HDP seçimlere girer ve fakat adayları PKK belirler. Daha sonra resmi olarak seçilmiş eş-başkanların yanına kendi kayyımını atar. O kayyımlardan birinin zamanında Osman Baydemir’i nasıl sorguya çektiğini hepimiz medyadan öğrenmiştik.
Belediyeyi aslında bu kayyım yönetir. Başkanlar sadece söylenileni yapar. Mesela PKK’nın öldürülmüş militanlarının akrabaları işe alınır. Belediye personelinin maaşından kesilip PKK’ya ulaştırılır. Geçtiğimiz günlerde görevden alınan eşbaşkanlardan birinin her ay maaşından 4.000 TL’yi PKK’nın kayyımına vereceğine dair yaptığı sözleşme ortaya çıktı. Diğer yandan HDP büroları PKK’nın insan kaynakları bürosu gibi çalışır ve dağ kadrosuna militan bulur. HDP birilerini öldürtmek istediği zaman PKK’ya haber verir, PKK adam gönderir, HDP’li rehber kişiyi gösterir, PKK da katleder. Veyahut PKK’lıların operasyon yapması için yardım ve yataklık yapar. Bazen olur belediyenin araçları yola patlayıcı yerleştirir. HDP PKK’nın suç ortağıdır. Van’da yardım dağıtan 2 kişinin katli için HDP’lerin tutuklanması tesadüf müdür? Ya da çocuklarını PKK’ya kaptıran anneler neden HDP il binasının önünde toplanır? Çünkü suçun failinin HDP’liler olduğunu biliyorlar.
Kayyım meselesine dönersek; daha önceki belediye başkanlarının yerine kayyım atandığında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin personel kartından Türk bayrağını sildirdiği ortaya çıkmıştı. Tüm suçlar bir yana, bu devletin bayrağını silmek, devleti tanımadığını göstermek demektir. Ama tanımadıkları devletin seçimlerine girip devletin seçim sonuçlarını tanımasını istemeyi biliyorlar. Aslında devlet gerçekten de sonuçlara saygı gösterdi. Fakat devletin gönderdiği parayı devletle savaşıp devletin halkını ve memurunu öldüren bir örgüte vermek ve halk yerine onlara hizmetkarlık etmek hukukun neresinde yazıyor göstersinler, biz de kendilerine saygı duyalım.
Onlar da bilir ki ne Türkiye’de ne başka bir ülkede halka değil de bir terör örgütüne hizmet ederseniz görevden alınırsınız. Halkı terör örgütüne hedef gösterirseniz karşınızda siyaseti değil güvenlik güçlerini bulursunuz. Çünkü siyaset zeminini bırakıp, güvenlik zeminine geçtiniz. Muhatabınızın bir savcı, polis ya da asker olması gayet doğaldır ve bu tercihi kendiniz yaptınız. Bu yüzden, hükümeti suçlamak yerine kendi yaptıklarınızın hukuksuzluğunu gözden geçirmek sizin için daha doğrudur.
Bunları yazarken yardım dağıtan garibanlara sıkılan kurşunlar akıldan çıkmıyor. O maktüller o yardımı bir Ramazan günü Allah rızası için dağıttılar. Yardımlar halkın ibadet niyetiyle verdiği bağışlarla alınmıştı. Yardımı alanlar fakirlerdi. Fakirler Kürttü. Yapılan iş Allah için yapıldığı için aynı zamanda bir ibadetti. Ama HDP iyilik için yollara düşenleri öldürttü. Mübarek günde Allah dostlarını katlettiler. Onlara devletin adaleti ne yapar bilinmez ama Allah-u alem İlahi adalet kendilerine pek de acımayacaktır.