Sarı öküz hikâyesi
Sarı öküz hikâyesi
HÜSEYİN ÖZTÜRK
Aşağıdaki hikâye, anonim olmakla birlikte, ülkemizde ve dünyanın her yerinde her devirde ibret alınacak bir hikâye.
Hikâye, ana gövde bozulmadan aktörler değiştirilerek anlatılır ve yazılır. Zatım da hikâyedeki “aslanlara”, “çakallar” diyeceğim.
*
Zamanı ve mekânı belli olmayan geniş bir merada öküz sürüsü yaşarmış. Lakin civardaki çakallar, öküzlere rahat vermezlermiş. Hemen her gün saldırırlarmış.
Öküzler de saldırılara güç birliği oluşturarak karşılık verip yenilmez, pes etmez ve çakal sürülerini defederlermiş.
Hırsız ve arsız çakallar doymak bilmedikleri için iyice dertlenmişler ve çaresizlikleri o raddeye gelmiş ki, birbirlerine merayı terk etmeleri gerektiğini teklif etmişler.
Bu teklife karşı içlerindeki en çelimsiz aksak çakal karşı çıkarak:
-“Durun bakalım bir teklifim var. Pes etmek yok. Hiçbir yere gitmiyoruz, siz bana bırakın bu işi ben hallederim” demiş.
Çakal bu, birbirlerine bile itimat etmezler. Sadece midelerini düşünürler. Bu sebeple aksak çakala da pek güvenmeyerek; “Haydi bakalım görelim marifetini” demişler.
Aksak çakal, eline beyaz bir bayrak alarak öküzlerine yanına varmış ve öküzlerin başına; “Çakallar adına saygılar sunarız kıymetli öküzler” diye söze girerek:
-“Bugün buraya sizden af dilemek için geldik. Biliyorsunuz size defalarca saldırdık ama neden diye hiç sormadınız. Nedenini açıklamaya geldim.
İçinizdeki şu sarı öküz var ya, onun yüzünden. Sizi bırakıp bizimle dost olmak istiyor, fitne-fesat çıkarıyor, onu bize verin de barış içerisinde yaşayalım” demiş.
Boz öküz işkillenmiş ve sürünün ileri gelenleriyle görüşme talebinde bulunarak sarı öküzü vermeye razı olmuşlar.
Bir tek alnı ak alaca öküz “olmaz” demiş ama dinleyen olmamış. Ve zavallı sarı öküz teslim edilmiş çakallara.
Adı üstünde çakal bu. Birkaç gün sonra aksak çakal, boz öküzün yanına vararak:
-“Gördünüz değil mi biz çakallar ne kadar uysalız. Ama içinizdeki fitne-fesat bitmedi. Şu uzun kuyruklu var ya işte o çok tehlikeli. Barışımız için onu bize vermeniz yeterli” demiş.
Boz öküzün yönlendirmesiyle uzun kuyruğun da verilmesi uygun görülmüş. Yine alnı ak öküz karşı çıkmış lakin ne fayda, topluluk bölünmüş, menfaat ön plana çıkmış.
Bu vaziyet bir hayli sürmüş ve çakallar meraya hâkim olmaya başlamışlar. Öküzler ise dermansız ve dağınık hale düşmüşler.
Artık o hale gelinmiş ki, hangi çakal hangi öküzü yemek istiyorsa, istediği gibi hallediyormuş.
Derken öküzler için yolu sonu görünmüş ve akılları başlarına geldiğinde birbirlerine şu soruyu sormuşlar.
-“Biz ne oldu, çakallara karşı bu savaşı ne zaman kaybettik, oysa ne kadar güzel birliğimiz vardı”?
Boz öküz, üzgün ve bezgin cevap vermiş: “Biz bu savaşı sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik”.