İkinci Abdülhamid ve Erdoğan’ın İslam Birliği siyaseti
Günümüzde siyonizmin hâlâ iki düşmanı vardır. Birincisi II. Abdülhamid Han ikincisi, Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan’dır.
İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanlarının ortak yönleri son iki yüzyıldır hiç değişmedi. Abdülhamid Han ile Erdoğan’ın “İslam Birliğini” istemesi.
Amerika’sından, İsrail’inden, Avrupa’sına ve topraklarımızdaki yancılarına kadar tüm ihanet çeşitlerine bakıldığında tek sebep bu gerçek görünmektedir.
Ulu Hakan, Devlet-i Aliye çatısı altında “İslam Birliğini” kurma çabası için gece-gündüz uğraşmıştır.
O günden bugüne geldiğimizde aynı çabayı Cumhurbaşkanımız da sürdürmektedir. İçten ve dıştan engelleme gayretlerinin sebebi budur.
II. Abdülhamid Han, yedi düvelle boğuşarak 33 yıllık döneminde üç temel esas üzerinde durmuştur.
Birincisi: Osmanlı Devleti’nin devamını sağlamak.
İkincisi: İslam dünyasını manevi birliğe kavuşturmak.
Üçüncüsü: Haçlılığın ve sömürgeciliğin istilasını frenleyip son vermek.
R. Tayyip Erdoğan’ın da derdi aynıdır. Türkiye Cumhuriyetinin devamını sağlamak, İslam dünyasını manevi birliğe kavuşturmak, Haçlı sömürgeciliğin istilasına son vermek.
II. Abdülhamid ve Erdoğan’a göre “din birliğinin” bozulması, İslam âleminin Haçlılar karşısında zayıflaması ve sömürge haline gelmesi demektir çünkü.
•
Haçlılar ve Türkiye’deki uşaklarını korkutan esas meselelerden birisi de II. Abdülhamid ile Erdoğan’ın, Müslüman toplumlar üzerindeki etkilerinden ürkmeleridir.
Gerçekten de öyledir. Bugün Müslüman milletler nezdinde halen Abdülhamid Han ve Erdoğan’ın manevi varlığı ağırlığını korumaktadır. Bu hususta tarihten bir örnek hatırlatalım:
II. Abdülhamid Han, dünyanın en uzak noktalarına kadar heyetler göndererek hem İslam’ı hem de sömürgeci Batılıların iç yüzünü anlattırmıştır.
Endonezya’nın Cava adasına dini-milli “misyonla” yolladığı konsolos Sadık Bey hakkında, sömürgeci Hollandalılar; “İslam Birliği propagandası yapıyor” diye II. Abdülhamid Han’a şikâyette bulunurlar.
Şikâyet üzerine Ulu Hakan’ın cevabı ne kadar kararlı ve uzak görüşlü olduğunu göstermektedir. Şu cevabı verir:
-“Sadık Bey’in Cava Müslümanlarına, Hıristiyanlarla eşitlik istemiş olması tamamen hakkıdır. Orada ticaretin büyük kısmı Müslümanların elindedir ama onlar, Avrupalılardan daha çok vergi ödemektedirler. Müslümanlara daha az haklar verilmesi adalete uygun olmaz”.
Birkaç yıl önce zatımın yaşadığı bir gözlem:
Singapur’un “Balawiye Camii” müştemilatı içerisinde, II. Abdülhamid Han’a ait düzenlenmiş bir oda vardı ve burada Ulu Hakanın gönderdiği Malayca Tefsirli Kur’an-ı Kerim halen okunmaktaydı.
Tarihçi Yılmaz Öztuna’nın ifadesiyle; “II. Abdülhamid’in İslam dünyasındaki varlığı tartışmasız muazzamdır”.
Doğu Türkistan’dan Orta Afrika’daki Zenci Bono Krallığına kadar onun adına hutbe okutup para bastırılmaktadır.
Günümüzde de halen çeşitli Müslüman ülkelerde Sultan Abdülhamid adına hutbeler okunmakta ve çeşitli programlar düzenlenmektedir.
Ezcümle.
Bu bağlılığın sebebi gayet açıktır! Ulu Hakan ile Erdoğan’ın İslam birliği siyaseti, Amerika ve İsrail başta olmak üzere Batı dünyasını endişeye sevk etmektedir vesselam.