• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Çağımızın en etkili aracı sinema ve belgeseller

22 Haziran 2022
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Konya’da düzenlenen 4. Sufi Sinema Günleri kapsamında, film ve belgesellerin seçimini titizlikle koordine eden sinema yazarı ve eleştirmen İhsan Kabil ve İl Kültür Müdürü Abdüssettar Yarar ile sohbet ederken, Abdüssettar Bey, bu tür etkinliklere önem vermelerinin sebebini şöyle açıklıyordu.

-“Sinema filmleri ve belgeseller, görsel iktidar araçlarıdır. Biz bu görsel iktidara sahip olamadığımız müddetçe ne kendimizi kendimize, ne de başka toplumlara anlatamayız. Bu sebeple; ‘iyi-doğru-güzel’ adına ne varsa sahip çıkmaya ve tanıtmaya mecburuz”.

 Evet, sinema ve belgesel; belki beş, belki on ciltlik kitaplarda yer alacak hadiseleri, konuları, hikâyeleri bir ila iki saatte anlatabilme sanatıdır.

Bu sanat, herkese her yerde her vakit nasip olacak bir şey değildir. Sinema ve belgeselin önemini kavrayanlar, neyi nasıl anlatmak istiyorsa -istediklerini istedikleri gibi anlatma- gücünü elinde tutarlar.

Sineması güçlü olan ülkelere bakalım. Hangisi kültürel, sosyal ve inanç değerlerimizi etkilememiştir? 

Sinemalarda yahut televizyonlarda gösterilen film veya belgesellerin hangisi muhakeme kabiliyetimizi abluka altına almamıştır?

Sinema ve belgeselde yoksak, ne kendi toplumumuz üzerinde ne de başka milletler üzerinde bir tesirimiz yok demektir. (İhraç edilmekle övünülen diziler meramımız dışıdır)

Biz millet olarak iyilik toplumuyuz. Genetiğimiz iyilikle yoğrulmuştur. Müslüman oluşumuz sebebiyle de iyilik bizim birlik ve beraberliğimizin mayasıdır.

Konya’daki programda izlediğim filmler ve belgesellerin her biri çok güzeldi. Birisinden söz etmek isterim.

Tunus’tan Nacer Khemir’in Fısıldayan Kumlar filmi. Nacer Khemir’in aslı “Nasır Emir’dir, kendi kültürüne yabancılaşınca isimler de haliyle yabancılaştığınız kültüre uygun yazılıyor. Geçelim.

Nasır’ın Fısıldayan Kumlar filmindeki hikâyelerden birisinde şu anlatılıyordu. Bu hikâye bizim tasavvuf kitaplarında da yer alır.

Tarımla uğraşan iki kardeş, tarlalarından çıkan ürünleri harman sonu paylaşırlar. Kardeşlerden birisi bekâr, diğeri evli ve çocukları vardır.

Harman sonu buğdaylar çuval çuval paylaşılınca, bekâr olan kardeş, evli olan ağabeyi için:

-“Ben bekârım, ağabeyim evli, onun daha çok ihtiyacı var” diye kendi hakkından buğday verir.

Evli olan kardeş de:

“Kardeşim daha bekâr, evlenecek onun daha çok buğdaya ihtiyacı var evlenecek” diye o da kendi hakkından kardeşine çuval çuval buğday verir.

Bir de bunu kimse görmeden gece vakti yaparlar ki, birbirlerine minnet borcu olmasın.

Tabii şimdi bunları söyleyince, günümüzde bir karış toprak için birbirini boğazlayan kardeşler ve akrabalar akla gelebilir ama maalesef halimiz budur. Mevzuya dönelim.

Medeniyetimizde böyle nice hikâyeler yaşanmıştır. Tarihimizdeki, kültürümüzdeki “insanı insan gibi inşa eden hikâyeler” diğer toplumlarda azdır.

Bu sebeple sinema ve belgesel meselesi hafife alınacak bir şey değildir vesselam.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

"Lak lak lak"

Rumuzlu yorumcuya aynen katılıyorum.

lak, lak, lak

sinema ve tv boş adam işidir, ahiretini hiç düşünmeyenin meşgale, oyun ve oynaşıdır. karısız kızsız, çalgısız çengisiz bir sinema düşünebiliyor musunuz; müslüman hâlâ bu avuntularla ömrünü törpülemekte ve cehenneme aday olmaya devam etmektedir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23