• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Demir
Hüseyin Demir
TÜM YAZILARI

Gazze de modern çağın en kanlı düzenine karşı Bir Avuç İmanın Dünyayı Sarsan Direnişi

20 Ekim 2025
A


Hüseyin Demir İletişim: [email protected]

Gazze de modern çağın en kanlı düzenine karşı Bir Avuç İmanın Dünyayı Sarsan Direnişi

Hüseyin Demir

Dünya, yıllardır tankların gölgesinde kanayan küçücük bir coğrafyayı sadece haritalarda aradı; adını bile doğru telaffuz edemeyenler vardı. Oysa Gazze, bir yer ismi olmaktan çıktı, çağın en büyük imtihanına, en derin aynasına dönüştü. Bir avuç mümin, mermilerin arasından yalnız yaralı çocuklarını değil, insanlığın vicdanını da çekip kaldırdı. Onlar, kimsenin tahmin etmediği şekilde, modern çağın en kanlı düzenine karşı yalnızca iman gücüyle dikildiler. Bu direniş, artık bedenleri aşan bir hakikatin dili oldu: İman, toprağa değil, ruha yaslanır; sayı değil, safiyet ister.

Zalim ordular, atom çağının mühendisliğini ellerinde tutarken, bu çocuklar taşlara imanlarını sardılar. Onlar, yalnızca direnmediler; zulmün damarlarında çatlak oluşturacak büyük bir yankı bıraktılar. Bu yankı, New York’un gökdelenlerinde de duyuldu, Buenos Aires’in varoşlarında da, Nijerya’nın köylerinde de. Anadolu’nun en ücra köşesindeki mezralarında da. Gazze’nin çocukları, modern dünyanın vicdanına öyle bir soru sordu ki, milyonlarca insan o sorunun ardından kendini yeniden inşa etmeye başladı.


Silahlar Kibirle Konuştu, Kalpler İmanla Cevap Verdi

İnsanoğlu uzun zamandır kendini çelikten yapılmış ordularla, uydularla, bombalarla tarif ediyordu. Güç, ateş ve korku ile ölçülüyordu. Fakat Gazze, bu ölçüyü kökünden kırdı. Necip Fazıl’ın yıllar önce “ruh ölürse beden mezar taşına dönüşür” diye haykırdığı gerçeği, bugün kanlı bir coğrafyada yeniden vücut buldu. Gazze’nin enkazlarında bedenler düştü ama ruh, gökleri aşarak milyonların yüreğine aktı. Yeryüzünde belki ilk kez, öldürülenler öldürenlerden daha diri göründü.

Bombalar, evleri yıktı; iman ise harf harf yükseldi. O çocukların ve anaların sabrı, sadece sabır değildi. O, yüzyıllardır unutulan bir hakikatin bedene bürünmüş dirilişiydi. Karakoç’un diriliş teorisinde vurguladığı gibi, “Hakikat toprağa gömülmez, oradan filiz verir.” Filiz verdi; hem de betonların, duvarların, ambargoların arasından.



Çünkü iman, haritaların çizdiği sınırlardan değil, hakikatin açtığı ufuklardan yürür. Çünkü iman, matematikle hesaplanmaz; suyu olmayan toprakta bile çiçek açtırır.

Mazlumiyet Bir Çağrıya Dönüştüğünde

Tarihin hiçbir döneminde mazlumluk bu kadar evrensel bir çağrı gücüne dönüşmemişti. Gazze’de çocuklar yere düştükçe, başka coğrafyalarda gönüller secdeye kapandı. İnsanlar ekranlara değil, vicdanlarına baktılar. Kimi Paris sokaklarında, kimi sahra çöllerinde, kimi Tokyo metrolarında; milyonlarca insan kalbinin ritmini değiştiren bir hakikate kaydı. Bu kayma, yalnız bir merhamet patlaması değil, bir yöneliş, bir çağrılış, bir doğuştu.


Kudüs’ün kubbesi altında ezilenlerin duası, kara propagandaların buz tutmuş dillerini eritmeye başladı. Müslüman olmak için ne cami görmüş olmak gerekiyordu ne de ezan duymuş olmak. Çünkü bazı hakikatler sese değil, sese dönüşen acıya yaslanır. Üstelik o acı, başkasının çilesi olmaktan çıktı; insanlığın kendini yeniden tanımlama ihtiyacına dönüştü.


İşte bugün milyonlar, Gazze’nin yıkıntıları arasından sadece sahneler değil, secde sebepleri topladı. Bunu planlayan bir örgüt, bir devlet, bir proje yoktu. Bu, yalnızca Allah’ın takdir ettiği bir tecelliydi. Sebepsiz görünen ama kökleri göğe uzanan bir lütuf.


Zulüm, Kendi Sonunu Tohumladı

Gazze’ye gökten ölüm yağdıranlar, tarihin kader çizgisini yeniden çizdiklerini sandılar. Oysa fark etmedikleri şey şuydu: Bazen zulüm, kendi sonunu kendi eliyle yazar. İman tohumları bazen kanla sulanır, ama o sulama çoraklaşmaz; derinleşir. Bugün korku salmak isteyenler, farkında olmadan iman doğurdular. Bir çocuğun gövdesi düştüğünde binlerce kalp doğruldu. Bir annenin feryadı yükseldiğinde, milyonların vicdanı dirildi.

Necip Fazıl’ın gençliğe seslenirken kullandığı o sert ve berrak ton, bugün Gazze’de yankılandı: “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” diye haykıran ruh, bombaların altında susmadı. Karakoç’un anlattığı diriliş eri, artık kitap raflarından değil, harap evlerin molozlarından konuşuyor. Ve konuştuğu her cümle, yeni bir kelime değil, yeni bir gönül kazandırıyor.


Bir Hakikat, Bir Milletin Ötesine Geçti

Bugün Gazze yalnız Filistinlidir diyemeyiz; o, çağın vicdanıdır. Coğrafyası küçüktür ama etkisi atlaslardan büyüktür. Şehir değil, ruhtur. Belde değil, berraklıktır. Bedenleri kuşatan ölüm, ruhları çoğaltan doğuma dönüştü. Allah bir avuç insanı öyle direniş timsali kıldı ki, ümmetin unutulmuş damarlarına kan yürüdü.


Bu direniş, yalnızca Müslümanlara değil, insan olma iddiasını hâlâ taşıyan herkese hitap etti. Bir çocuğun kefensiz bedeni, nice ideolojinin örtüsünü kaldırdı. Küresel vicdan dediğimiz şeyin içinin ne kadar boş olduğunu değil, hâlâ içinden fışkırabilecek hakikati de gösterdi.


Ve bir mucize gerçekleşti: Hiç kimsenin planlamadığı, hiçbir örgütün sevk etmediği bir hakikat dalgası, iman fışkırttı. Milyonlar, dinle değil, hakikatle karşılaştı. İslam, tebliğle değil, şehadetle tanıtıldı. Bu, Allah’ın lütfu değil de nedir?

Son Söz Yerine Değil, Yeniden Başlamak İçindir

Bugün Gazze, bedenlerin yıkıldığı ama ruhların yükseldiği bir sahnedir. İman, zulmün karşısında slogan değil, duruşun ta kendisi olarak belirdi. Dünyanın en öldürücü orduları karşısında, bir anne duası, bir çocuğun bakışı, bir gencin tekbiri galebe çaldı. Bu galebe, artık sayı ile ölçülmez, savaş literatürüne de sığmaz. Bu galebe, ilahî bir hafızaya kazındı.

Kimilerine göre küçük, kimilerine göre uzak olan bu toprak parçası, çağın en büyük fetih sahnesine dönüştü. Kılıçsız, komutansız, saraysız, ama imanlı. Bir avuç mümin, sadece direniş göstermedi; dünyayı yerinden oynattı. Dünyanın en büyük medya aygıtlarının saklamaya çalıştığı her görüntü, milyonların gönlüne iman olarak düştü. Nice insan, Gazze’nin ateşinde kalbiyle yandı, sonra secdeyle yeniden doğdu.


Bu çağın orduları çelikten ama kalpleri çorak; Gazze’nin çocukları çıplak ama ruhları semaya bağlı. İşte fark tam da burada. Ve insanlık bunu unutmayacak. Çünkü bazı şehirler yıkıldıkça büyür, bazı halklar öldükçe dirilir, bazı hakikatler bastırıldıkça yayılır.

Gazze, işte tam da budur: Allah’ın lütfuyla dünyaya yayılmış bir hakikatin adı.

Ve dahi özetim odur ki, Gazze’deki küçük ve mazlum bir topluluk, modern dünyanın tüm öldürücü güçlerine rağmen iman, sabır ve direnişleriyle yalnızca zulme karşı durmakla kalmamış; milyonlarca insanın kalbinde hakikate, İslam’a yönelişi tetikleyen küresel bir ruh uyanışı başlatmıştır. Bu direniş, sayı ve silahla değil, iman ve teslimiyetle dünyaya yayılan ilahî bir tecelli olarak değerlendirilmiştir.

Selam ve dua ile.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Şizofren

Yazinin basligini okudum hoşuma gitmedi ..gazzede iman bir avuçsa ??? (((((((( ki bence alame sığmaz. ))))))senle ben avcumuzu yalacaz denektir anladin sen onu....

TURGUT

suriyede yapılan mezhep kavgalarından; katliamlardan cesaret alan katil israil; filistinlileri katletmeye devam etmektedir. 1400 sene önce islam dünyasına sokulan ve HZ ALİ ve ailesini katleden. yezit=muviye fitnesi bütün bu katliamların da sebebidir. . HZ ALİ ye biat etmeyerek islam dünyasına fitne sokan yalancı,düzenbaz, sahtekar,iftiracı muviye bu günahların sebebidir. bugün hala yezit=muviye ye tapan, muviyeyi hazret diye övgüler yağdıran münafıklar yüzünde islam dünyası perişandır.. muviyeye tapan zihniyet susturulmadan islam birliği sağlanamaz. .. islam birliği sağlanamadıkça da müslümanlar huzur bulmaz.. bugün arap ülkelerinin çoğunda müviyeye tapanların iktidarı vardır.. muviyeci pisliklerin desteğiyle abd=israil ikilisi hayasızca katliamlar yapabilmektedir.. bütün bu günahların oortağı muviyeye hazret deyen , muviyeye tapnların günahıdır.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23