• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Halit Kanak
Halit Kanak
TÜM YAZILARI

Anadolu’ya Maya Çalanlardan Âlim Hüseyin Hilmi Işık Hazretleri’nin Vefâtı (26 Ekim 2001)

26 Ekim 2024
A


Halit Kanak İletişim:

 

“En büyük kerâmet istikâmet üzere olmaktır” sözleriyle kalplere ışık tutan Hüseyin Hilmi rahmetullahi aleyh; 8 Mart 1911 tarihinde, Rebiülevvel Ayının 7. günü olan çarşamba sabâhı, İstanbul Eyüpsultân’da, Düğmeciler Mahallesi (Eski Servi Mahallesi) Şifâ Yokuşu’nun Vezîrtekke Sokağı ile birleştiği yerde, büyük ayna taşında yelpaze motifi olan çeşmenin tam karşısındaki 1 no’lu evde dünyaya teşrif ettiklerinde Osmanlı Türk Devleti tahtında Sûltân Mehmed Reşad oturuyordu.

Babası; Sofya, Plevne, Tırnova üçgeni arasındaki Lofça’ya 22 km. mesafedeki Tepova köyünden Said Bey’dir. Dedesi İbrâhîm Edendi iyi bir pehlivandır. Babası Sa’îd Efendi, dedesi İbrahim Pehlivan’la birlikte 93 harbinde 3 Eylül 1877 tarihinde Rus işgâline uğrayan Lofça’dan İstanbul’a hicret ettiklerinde Tuna Vilâyeti Salnâmesinde yazıldığına göre Lofça’da 1660 hânesi Müslümanlara ait olmak üzere 2205 ev, 20 cami, 603 dükkan, 2 hamam, 3 tane de kilise bulunmaktaydı.

Babası Said Efendi 1929 yılında Eyüpsultân’da vefât etmiş, cenâze namazına o dönem Askeri Lise son sınıfında çok başarılı bir öğrenci olan Hüseyin Hilmi’nin sınıf arkadaşlarının yanı sıra öğretmenleri ve öğretmenlerinin teşvik ettiği neredeyse bütün okul cenâzeye iştirak etmişlerdi. Babası Said Edendi, dedesi İbrâhim Bey’in medfun bulunduğu Eyüpsultân Kabristanına defnedildi.

Annesi Âişe hanım ise baba tarafından akraba oluyordu. Annesinin babası Hüseyin Ağa da, Lofça’lıydı. Hüseyin Ağa; Hüseyin Hilmi Bey’in babasının babası İbrâhim pehlivanın birâderinin kızı Fâtıma Hanım’la evlenmiş Annesi Âişe hanım ile Balkan Savaşlarında şehit düşecek olan dayısı Kâmil Bey de bu evlilikten dünyaya gelmişlerdi.

Abisi Mustafâ Efendi, astsubay okulunda öğretmen iken, Şifâ yokuşundaki babaevinde hastalanarak vefât etmiş, diğer kardeşi İbrâhîm deniz astsubaylığından ayrılarak polis olmuş, ancak görev yeri Karaköy’de kazâ kurşunuyla şehit olmuştu. 1997 yılında vefât eden küçük kardeşi Mehmed Sedâd Efendi ise Türkiye gazetesinde yazardı. Kız kardeşleri Zehrâ, Fâika ve Nazîme hanımlar evlenmemiş, İstanbulda vefât etmişlerdir. Hüseyn Hilmî Işık rahmetullahi aleyh’in Câfer, Mustafa ve Halil adlarında vefât etmiş üç de amcaları vardır. İki teyzesinin isimleri ise Cemîle ve Fevziye Hanımlardır.  

Türk Din Adamı, asker, kimyager. Yazdığı dinî kitaplarıyla tanınmış ünlü âlim ve mutasavvıflardan, hemen hemen her evde ve camide bulunan, her biri kendi dillerince basılarak bütün İslâm Coğrafyasının her köşesine yayılmış “Seâdet-i Ebediyye” adlı eserin müellifi, müsteâr ismi Muhammed Sıddık Gümüş olan Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh, bütün çocukluk dönemini Eyüpsultân’da geçirmiştir. 

Hüseyn Hilmî Efendi beş yaşına geldiklerinde, belediyede kantar memuru olarak çalışan babası Said Efendi onu Eyüpsultân Câmi’inin yanında doğu tarafında hâlen ayakta olan Mihri Şâh Sûltân Sıbyan Mektebine yazdırır. Burada iki senede Kur’ân-ı Kerîm’i hatmeder. Yedi yaşına basan Hüseyin Hilmi’yi bu kez de babası, o sene yazında vefât eden Sultân Reşâd Hân’ın türbesinin yanında bulunan, Sûltân Reşâd’ın Mimar Kemalettin’e yaptırdığı ve 1911-12 öğrenim yılında hizmete açılan Reşâdiyye Nümûne İlk Mektebi’ne 1918 yılında yazdırır.

Reşâdiyye Nümûne Mektebi’nin parmakla gösterilen bir okul olmasında emekleri en çok geçen müdür Mekki Bey ile muâvini Fikri Bey’dir. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’te Heybeliada Mekteb-i Fünûn-ı Bahriyye-i Şahâne’ye (Deniz Lisesi) gitmeden önce Reşâdiye Numûne mektebinden mezun olmuştur. (Sonradan Eyüp Lisesi olacak bu okuldan diploma alanlardan birisi de, Fatih’te bulunan İstanbul İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra fark dersleri vererek Eyüp Lisesi mezûnu olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.)

O dönemler sıkıntılı dönemlerdir. Birinci dünya savaşı devam etmektedir. Hüseyin Hilmi Efendi okula devam ederken İstanbul işgâle uğrar, Fransızlar Rami Kışlası’nda, İngilizler Halıcıoğlu’nda Kumbarahane (Humbara) Kışlasında karargâh kurmuştur. Fakat bütün bunlara rağmen işgâl kuvvetlerinin silahları gölgesinde eğitimine devam eder. 

1924 yılında birincilikle mezûn olduğu ilk mektepte öğretmenleri Ömer Lütfü Bey, Mürteza Bey, Tahsin Bey, Hüsnü Bey’lerin hatta hademeler Süleyman, Mustafa ve Hadi Efendilerin üzerlerinde emekleri büyüktür.

Hüseyn Hilmî Efendi, 1924 senesinde ilk mektebi birincilikle bitirdi. Zâten her dersten aldığı altın yaldızlı mükâfâtlarda bunun habercisi idi. Okul bittiğinde Cumhuriyet de ilân edilmişti. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilânından 97 gün önce Lozan Anlaşması imzalanmış, yine cumhuriyetin ilânından 23 gün öncede başta İngilizler olmak üzere işgâl kuvvetleri İstanbul’u boşaltmışlardı.

Bunun üzerine İstanbul rahat bir nefes almış, bu vesileyle Halıcıoğlu Askeri Lisesi’de Konya’dan İstanbul’a taşınmıştı. Hüseyin Hilmi Efendi bu fırsatı kaçırmadı. Konya’dan İstanbul’a taşınan Halıcıoğlu Askerî Lisesi’nin sınavlarına girdi. Sınavı yine birinci sırada kazandığı için okulun orta kısmının 2. sınıfından başlattılar. Her sene aldığı takdirnâmelerle önce orta kısmı, ardından lise kısmını 1929 yılında yine birincilikle bitirdi. 

Fakat Askeri Lise son sınıfına başladığı günlerde askeri okullarda Kur’an-ı Kerim okuma, namaz ve oruç yasaklanmıştı. O sene yaz tatili dönüşü okul açıldıktan birkaç ay sonra bunun etkisi çabuk hissedildi. Daha dün kendisiyle birlikte namaz kılan hocalar ve arkadaşları bir bir namazı terk etmişlerdi. Yetmemiş özellikle yeni atanan öğretmenler dine ve dindarlara saldırmaya başlamıştı. Yalanlarla, iftirâlarla dinsizliği, ecdâd düşmanlığını aşılıyorlardı. 

Jeoloji öğretmeni Âdem Nezîhi (Jeoloji, dünyanın doğuşuna sebep olan süreçlerin doğasını, dünyanın kökenini, yapısını, bileşimini ve tarihini anlatan bilim), fizik öğretmeni Sabri, felsefe öğretmeni Cemil Senâ ve târîh öğretmeni Bağdadlı Binbaşı Gâlib Beyler zararlı telkînlerinde çok aşırıya kaçıyorlardı. Sınıf arkadaşları arasında bu yüzden namâz kılan kalmamıştı. O, bu hocaların derslerine dahâ çok çalışıyor, sınavlarda tam not ve takdîr alıyordu. 

Hüseyin Hilmi, 1929 yılı şubat tatilinde başladığı Ramazan Ayı orucuna okulda da devam etti. Namazlarını da hiç aksatmıyordu. 8 Mart 1929 Kadir Gecesi idi. Hüseyin Hilmi o gece yatakhanesinin penceresinden Haliç’in sularına vuran Eyüpsultân ışıklarına bakarak hem bu geceyi idrak edemediği için, hem de imân ve amel noktasında yalnız kaldığı için ağlıyordu. Ve içinden şöyle duâ etmeye başladı: “Yarabbi sana inanıyorum, seni ve peygamberlerini seviyorum. Dinî bilgileri hakkıyla öğrenmek istiyorum. Beni din düşmanlarına aldanmaktan koru...”

Okulu birincilikle bitirip bu başarısından dolayı Askerî Tıbbiye Mektebine seçildi. Askeri öğrenci olarak kaydını yaptırdı. Fakülte ve yüksekokullarda okuyan askeri öğrenciler üniformalarıyla derslere katılırlar ve disiplinlerini hiç bozmazlardı. Orada okula devam ederken Bâyezid Camii’ne sık sık uğrayarak namazlarını edâ ediyordu.

Hüseyin Hilmi Efendi’nin kendi ifâdesiyle, o Kadir Gecesinde yaptığı samimi duâsı kabûl olmuş, Cenâb-ı Allah celle celâlühü bir öğle namazında Bâyezid Camii’nde daha önce rüyasında gösterdiği büyük âlim ve Allah Dostu Seyyid Abdülhakim Arvâsi Hazretleri ile karşılaştırmış, daha sonra da hiç ayırmamıştı…

Hüseyin Hilmi Efendi, tıbbiye mektebinde ikinci sınıfa birincilikle geçtiğinde Abdülhakîm Arvâsi Hazretleri, “Sen doktor olma. Eczâcılığa naklini yaptır çok iyi olur” buyurdu. Hilmi Efendi, “Ben sınıfın birincisiyim. Eczâcılığa geçmek için izin vermezler” deyince: “Sen dilekçeni ver. Allah-ü Teâlâ inşâallah nasîb eder” buyurdu. Bu müracaattan sonra, Hilmi Efendi Eczâcı mektebi ikinci sınıfına geçti.

Gerçi Seyyid Abdülhakim Arvâsi Hazretleri ile Hüseyin Hilmi Efendi Eyüpsultân’da henüz ilkokula başladığı yıllarda aynı tarihlerde bulunmuşlar, aynı havayı soludukları halde hikmet gereği karşılaş(tırıl)mamışlardı. Şöyle ki; Ârvâsî Hazretleri 1918 Nisanında, Ermenilerin vahşetinden dolayı Van’dan hicret ederek önce Musul’da bir Türkmen Beyinin Konağı’nda bir müddet misafir kalmış, sonra birkaç şehre uğradıktan sonra İstanbul’a gelmişti.

İstanbul›da âilesi ile birlikte Eyüpsultân›da bulunan Yazılı Medreseye yerleştirildiler. Bu arada Hüseyin Hilmi Bey, 1918 yılında ilk mektebe başladığında babası yaz aylarında “Kalenderhâne Tekkesi” gibi, Ebussûd Efendi’nin yaptırdığı “Yazılı Medrese” gibi dinî kurumlara gönderiyor, Hüseyin Hilmi’nin en iyi şekilde yetişmesi için çok gayret gösteriyordu.

(Bu birkaç aylık yaz dönemi fırsatında dinî bilgilerini öğrenmek için Abdülhakim Arvâsi Hazretlerinin kaldığı ve geçici öğretmenlik yaptığı Yazılı Medrese’ye devam ettiği sırada Allah-û Âlem henüz çok genç olan Hüseyin Hilmi Efendi burada kendilerinden ders almış olabilir.)

Seyyid Abdülhakim Arvâsi Hazretleri Yazılı Medrese’de bir müddet kaldıktan sonra kendisine Sûltân Vahidettin tarafından Kaşgâri Tekkesinin şeyhliği, imâmeti ve hitâbeti verildi. Aynı zamanda Süleymâniye Medresesi’ne Tasavvuf Müderrisi (Profesör) olarak atandı. Bu görevi tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar devam ettirdi.

Hüseyin Hilmi Efendi ise; dinî bilgilerde derin âlim, tesavvuf ma’rifetlerinde kâmil-i mükemmil olan, kerâmetler sâhibi seyyid Abdülhakîm Efendi’den “rahmetullahi aleyh” ilk buluştuğu Bâyezid Camii’nde 1929 dan itibâren 1943 senesine kadar o büyük zâttan ders almış, onun tarafından özel olarak yetiştirilerek büyük bir din âlimi olmuştur. 

Bunu kendi kaleminden okuyalım; “Eczacı Mektebinde talebe iken bana acıyarak sarf, nahv, mantık, fıkıh öğretti. Çok kitap okuttu. Günlük Fransızca Le Matin Gazetesine abone ettirdi. Ayrıca Arapça ve Farsça öğretti. Emâli Kasidesini ve Hâlid-i Bağdâdî Divân-ı’nın bir kısmını ezberletti. Sohbetleri o kadar faydalı idi  ki, çoğu zaman sabahtan gece yarısına kadar yanından ayrılmazdım…”

Hüseyin Hilmi Efendi’ye bu da yetmemiş; İlim güneşi Seyyid Abdülhakîm Arvâsi Hazretlerinin vefâtları üzerine büyük âlim olan oğlu Seyyid Ahmed Mekki Efendi’den ilim tahsiline devam etmişler. Bu durumu da şöyle özetlemişlerdi; “Üsküdar, sonra Kadıköyü Müftüsü, fazîletli Seyyid Ahmed Mekkî Efendinin halka-i tedrîsine kabûl buyuruldum. Büyük bir şefkat ve mehâret ile fıkh, tefsîr, hadîs, ma’kûl ve menkûl, üsûl ve fürû’ ilmlerini ta’lîm buyurup beni, 27 Ramezân-ı mubârek 1373 [m. 1953] pazar günü icâzet-i mutlaka ile tedrîse me’zûn eyledi.”

Diğer taraftan zâhiri ilimlerde de çok başarılı olmuştur. 1932 yılında eczacılığı teğmen rütbesiyle bitirdikten sonra, ayrıca 1936 senesi sonunda ikinci fakültesini de bitirerek Türkiye’nin ilk kimya yüksek mühendisi olmuş ve Ankara Mamak’ta zehirli gazlar kimyagerliğine getirilmişti. Bu görevde iken annesi burada vefât etmiş ve Bağlum Kabristanına defnedilmişti. 1934 yılında soyadı kânûnu çıktığında “Işık” soyadını almış, Teğmenliğinden albaylığa kadar Türk Ordusunda zehrli gazlar mütehassıslığı ve Türkiye’nin ilk kimya yüksek mühendisi olarak kimyâ öğretmenliği yapan Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh özellikle Kuleli Askeri Lisesinden çok subay yetiştirmiştir. İstanbul Üniversitesinde çalışarak, (Phenyl-ciyan-nitrometan) cisminin sentezini yapmış ve formülünü bularak 1937 yılında dünya literatürüne girmiştir.

Günlerden bir gün Abdülhakim Arvasi hazretleri en çok sevdiği talebesi, Hüseyin Hilmi Efendiyi, pek çok sevdiği ve yanından hiç ayırmadığı bağlılarından Karamürsel kumaş fabrikası müdürü Ziya Bey›in kızı Sîret Hanımefendi İle «Bundan böyle sen benim hem kızım, hem gelinimsin» buyurarak 1940 yılında yüzüklerini takmak ve nikâhlarını bizzat kıymak sûretiyle evlendirmiş ve bu evlilikten dünyaya teşrif eden ve 25 Mart 2001 yılında vefât eden oğluna Hocasına hürmeten Abdülhakim ismini koymuşlar. İhlas Holding kurucusu Enver Ören’le bizzat evlendirdiği kızlarının ismi ise Ayşe Dilvin Hanımefendidir.

Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh Efendinin muhterem eşleri Sîret Anne’nin anlattığı iki hatıra kendisine Allah Dostlarının ne kadar kıymet verdiklerinin bir ifâdesidir. Birincisi; “Çamlıca’daydık, ben beş-altı yaşlarımdaydım, oynuyordum. Büyüklerin hepsi orada idi. Efendi hazretleri bir sandalyede oturmuş, bana bakıyordu.. Bir müddet baktıktan sonra cebinden küçük bir defter çıkardı, oraya bir beyt yazdı. Beni çağırdı, al Sîret bunu sakla buyurdular. Ben bilmediğim için, götürdüm babama verdim. Babam Ziya Bey baktı, maşaallah dedi. Aman kızım, bu çok kıymetli, şimdi ben saklayayım, sonra sen saklarsın dedi. Hâlâ saklı, duruyor”.  Allah şefaatlerine nail eylesin… Efendi Hazretleri rahmetullahi aleyh oraya yazmış ki; Nefise-i Sîret, Hasene-i sûret Rü’yet-i Âliyyeyle müşerref olan zevât-ı Kirâm bahtiyardır.” Yâni, kim onun mübârek yüzünü görürse, o sıradan insan değildir. O zevât-ı kirâmdır, büyük insandır. Ve bahtiyardır. 

İkincisi; Abdülhakim Arvâsi Hazretleri yine bir gün buyurmuşlar ki; “Ey Sîret, ben sana insan diyemem, ben sana hûri diyemem, ben sana melek diyemem, ben sana peri diyemem. Sen hem insansın, hem hûrisin, hem perisin, hem meleksin. Ey Sîret”

Hüseyin Hilmi Işık’ın eşi Nefise Siret Işık Hanımefendi 28 Şubat 2009 tarihinde dünyalarını değiştirdiler. Ve eşi Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh’in yanına defnedildiler. Kendileri için kullanılan tâbir; “Zevcetü’l Sûltân, binti Sûltân, Ümmü Sûltân.” Yâni; Sûltân’ın Hanımı, Sûltân’ın kızı, Sûltân’ın annesi. Allah-û Teâlâ makamlarını âli eylesin inşaallah.

Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca bilen, emekli kıdemli Albay Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh gün geldi, vakit tamam oldu ve 26 Ekim 2001 tarihinde mübârek üç aylar içerisinde Şaban Ayı’nın Sekizinde Cuma günü dünyasını değişti. Sevenlerinin yoğun katılımıyla Eyüpsultan Mezarlığı’ndaki Kaşgari Dergahı yanında defnedildi. Bir torunu oğlu Abdülhakim’den olma Ferruh Işık, diğer torunu ise kızı Ayşe Dilvin Hanımdan olma İhlas Holding Yön. Krl. Bşk. Ahmed Mücahit Ören’dir.

A. Mücahit Ören’in de arkadaşı olan kıymetli kardeşimiz Tarık Yükler ile zaman zaman vakit geçirdiği Yeşilköy’deki Eczanesi’nin önünden geçerken kendisini görmüş, Tarık kardeşimize içeri girip ziyaret edelim teklifime rahatsız etmeyelim cevabı verince uğramadan geçmiştik. Hem Türkiye, hem de İslâm coğrafyasında Ehl-i Sünnet itikadını yaşatmak için yaptığı gayretler takdire şâyândır. Rahmetle anıyoruz  Rabbim şefaatlerine nâil eylesin…

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Erdal Ahat

Sevgili Halit Ülküdaşım,mübarek Efendimizin torunu ,Mübarek Dedesine ,çok kötü ve günahlarla dolu bir çizgide sürünerek sürdürdüğü yaşam biçimi ile rahmet(!) okutmakta .İsmini zikrettiğiniz Holding binlerce vatandaşımızla beraber bencileyin de birikimimi elimden aldı.Hüseyin Hilmi Efendimize havale ediyorum.

Mehmet Söztutan

Allah rahmet eylesin. Değerli yazara bu etkileyici, ihlasla yazılmış kıymetli makalesinden dolayı çok teşekkür ederiz. Allah kalemine zeval vermesin ve her zaman doğruları yazmaya devam etsin.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23