• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Faruk Köse
Faruk Köse
TÜM YAZILARI

Hayat örgüsünde “veda” gerçeği

24 Haziran 2015
A


Faruk Köse İletişim: [email protected]

Hayat, “vedalar ve kavuşmalar” üzerine örgülenmiş bir süreçtir.

“Ruhlar alemi”ne veda edip “dünya”ya kavuştuk. Dünyaya veda edip “ahiret”e kavuşacağız. “Kabir”e veda ettiğimizde, “amel defterimiz”de ne yazdığına göre, “Cennet”e kavuşacağız veya -Allah korusun-, “Cehennem”e!..

Veda, “kavuşma”nın ön şartı. Ancak “vedanın hüznü” ile “kavuşmanın sevinci” o kadar iç içedir ki, insan kavuşmanın sevinci için bile vedanın hüznünü göze alamaz bazan. Çünkü kavuştuğun şey, terk ettiğinden daha değerli olmayabilir; ya da “kavuşmaya rağmen terk etmek” çok zor gelebilir.

Önemli olan, “hüznü sevince dönüştüren vedalar”dır; onun için vedayı kavuşmaya götüren, “sevincin büyüklüğü”nden ziyade, “hüznün katlanılabilirliği”dir.

Örneğin Rasulullah Efendimiz, Kabe’sinden, Mescidinden, Sahabesinden, Aişe’sinden, Hasan ve Hüseyin’inden, ümmetinden ayrıldı, dünyasına veda etti. Ancak bütün bunların hüznü, “Rabbine kavuşmanın sevinci” yanında katlanılabilirdi.

Demek ki, “neye, ne kadar veda” ettiğinden ziyade “neye kavuştuğun” ve “kavuştuğun ile veda ettiklerin arasındaki değer farkı” çok önemli. Bir önemli şey de, veda ettikten sonra geriye ne bıraktığın; ardından ne denilip, nasıl anılacağın!... İşte Rasulullah (sav), “Veda Hutbesi”nde bakın neler bıraktı veda ettiklerine:

“Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberinin Sünnetidir.”

O, Kur’an ve Sünnet’i bıraktı bize. Sarılıp uyduğumuzda yolumuzu hiç şaşırmayacağımız Kur’an ve Sünnet...

Peki, yolumuz Kur’an yolu mu?

İşimiz Sünnet’e uygun mu?

Hayatımızı, hal ve gidişatımızı Kur’an ve Sünnet mi belirliyor?

Sahi, biz, o Rasul’e “Ümmet” olma vasfını taşıyor muyuz?

“Emanet”e sahip çıkıyor muyuz?

Biz veda ettiğimizde, geride bıraktıklarımıza “Kur’an ve Sünnet’e uygun bir hayat”ı mı, yoksa dilde Kur’an, ama amelde nefsimiz olan bir “kötü örneklik” mi miras bırakacağız?

Yine Rasulullah, veda ederken, “müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeştirler” buyurmuştu.

Peki, bir bakalım halimize; tüm müslümanları kardeş mi biliyoruz; yoksa bazı kardeşlerimizi bazı çıkarlarımız uğruna feda mı etmişiz? Ölçülerimizi nereden alıyoruz?

Sonra sormuştu Allah Rasulü (sav): “Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?”

Sahi, hiç düşündük mü, bizi de sorduklarında, hakkımızda ne denecek acaba? “Hakkı ihya, batılı imha üzereydi” mi diyecekler, yoksa aksini mi?

Rızay-ı Hak için “adaleti ikame etmeye çalışıyordu” mu diyecekler, “hakikatleri tersyüz etmekten geri durmadı” mı?...

Sahabesi, Rasulullah’ı “vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz” diye anacağını söylemişti. Peki, bize de şahid olacak neyimiz var; ne hazırladık dersiniz?

Şöyle akşam yatağa “yarı ölüm” için girdiğimizde, geçirdiğimiz günün Allah’ın rızasına, Rasul’ün bıraktığı Kur’an ve Sünnet’e uygunluğundan emin olabiliyor muyuz? Ya da müslümanlarla münasebetlerimizde, Rasulullah’ın “kardeşlik” vurgusuna uygun davranıp davranmadığımız hususunda kalbimiz mutmain mi?

Veda ettiğimizde bizi neyle anacaklar? Hayırla mı yâd edecekler, lânet mi okuyacaklar?

Evet... İnsan, vakti geldiğinde veda etmesini bilmeli.

Çünkü her veda bir kavuşmadır; ancak her kavuşma da ne yazık ki bir veda...

O halde önemli olan, “neye veda edip neye kavuştuğun”dur.

“Hak”ka veda edip “batıl”a mı, batıla veda edip hakka mı kavuşuyorsun? Ya da “Hakka kavuşmak için batıla veda” edebiliyor musun?

“Günah”a veda edip “takva”ya mı kavuşuyorsun, takvaya veda edip günaha mı dalıyorsun?

“Tefrika”ya veda edip “kardeşlik”e mi kavuşuyorsun, kardeşliği boş verip tefrikayı mı güçlendiriyorsun?

“Zulm”e veda edip “adalet”i mi ihya ediyorsun, yoksa adalete boşverip çıkarına mı bakıyorsun?

Yaptıklarından Allah mı razı, Şeytan mı; “Şeytanın telkinleri”ne veda edip “ilahi rıza”yı kazandıracak yola mı kavuşuyorsun, yoksa dünya sana daha mı tatlı geliyor?

Vedadan önce “feda” gerekir. Feda etmeden veda edilmez. Neyi feda edip neye veda edeceğin, neye kavuşacağının da göstergesidir.

Evet, vakti geldiğinde veda etmek lazım. Neye veda edeceğini bilemeyenler, neye kavuşacağını da bilemezler.

Veda, “hayat örgüsü”nün en somut gerçeğidir.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23