• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Sarıkamış İhata Harekâtı

08 Ocak 2025
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Sarıkamış İhata Harekâtı

AYHAN DEMİR

Birinci Dünya Savaşı’nın bir parçası olan Sarıkamış İhata Harekâtı, milli bellekte silinmez izler bırakan bir mücadelenin adıdır. İhata yani kuşatma harekâtı. Bu harekât, Rus kuvvetlerinin arkasına sarkmayı hedef alıyordu. Olmadı. Başaramadık.

Sarıkamış İhata Harekâtı’nın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçti. Yüz onuncu yıldayız. Sarıkamış ilçesindeki anma törenlerine on binlerce insan katıldı, katılıyor. Demek oluyor ki, milletimizin vicdanını, ilk günkü tazeliği ile bugün de kanatıyor.

Bazı kesimler, o dokunaklı mücadeleyi, ideolojik nedenlerden dolayı yok sayıyor; Sarıkamış İhata Harekâtı’nı bir “facia” olarak sunuyorlar. Oysa Sarıkamış İhata Harekâtı, bir dram ya da facia değil, kahramanlık destanıdır. Orada, savaş tarihinde benzeri görülmemiş bir emre itaat yaşanmıştır.

Yıllar boyunca dile getirilen iddialardan biri: Güya, “tek kurşun atmadan, 90 bin Mehmetçik, donarak yoktan yere öldü.” Hal bu ki, harekâta katılan ordumuzun mevcudu bile o kadar değildi. 

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen başında, Üçüncü Ordu’nun tüm mevcudu 150 bin personeldi. Harekâta 75 bin asker katılmıştı. Sarıkamış’taki kayıp, harp tarihi arşivine göre, 23 bin şehit, 7 bin esir ve 10 bin yaralıdır. Yaralı ve esirleri de ilâve edersek, savaş dışı kalan asker sayımız 40 bini buluyor. 

Liman von Sanders Paşa’nın kitabında, toplam asker kaybımız 42 bin olarak ifade edilir. Birçok tarihçi de 50 bin rakamını doğru kabul eder. 

Bazıları, rakamlarla, kişi ve kurumlarla ilgili farklı şeyler söylüyor olabilir. Bu, beslenme kaynaklarının farklılıklarından kaynaklanıyor.

Sarıkamış İhata Harekâtı’nda 90 bin zayiat verdiğimiz, sadece Rus kaynaklarında yazılıdır. Bazı tarihçiler, Rusların verdiği bu rakamı doğru kabul edip hiç sorgulamadan kullanmışlardır. Bu rakam, propaganda amaçlı olduğundan abartılıdır. Yalandır yani.

Şurası bir gerçek ki, 75 bin askerin katıldığı bir savaşta 90 bin kayıp vermek, bazı askerlerin iki kere ölmesi anlamına gelir. Böyle bir şey mümkün değildir.

Bu hakikatler pek dillendirilmez. Ders kitaplarında yazmaz. Dikkat ederseniz, Sarıkamış’taki düşman kayıplarından da hiç söz edilmiyor. Neden acaba?

Rus ordusunun kaybı, kendi resmi rakamlarına göre, 32 bindir. Hal böyle olunca, soru da şu oluyor: Sarıkamış’ta askerimiz tek kurşun atmadıysa, şerefli bir mücadele vermediyse, Rusların kaybı nasıl 32 bin oluyor?

Bununla birlikte: Rus ordusunun 32 bin kayıp verdiğini göz önünde bulundurursak, ortada, ‘yoktan yere’ şehit olan askerler yoktur. Askerimiz, şerefiyle, kahramanca savaşmıştır. ‘Yoktan yere öldüler’ demek, ne fena bir şeydir. Şehitlerimizin aziz hatırasına saygısızlıktır. Onlara yapılacak en büyük adaletsizlik ve haksızlıktır. 

Kimse yoktan yere ölmemiştir. Kimi donarak, kimi vurularak şehit olmuştur. Sarıkamış Harekâtı’na katılan askerlerin, “bizi Ruslar değil, bitler yendi” sözü, hiçbir zaman yabana atılmamalıdır. O kahraman insanlar, dinleri ve vatanları için savaşmış, şehit düşmüşlerdir. Sarıkamış’ta şehit olanlar da tıpkı diğerleri gibi ‘Kınalı Kuzu’dur.

Buradan şuraya geçelim.

Sarıkamış İhata Harekâtı, Rus işgali altındaki Kars, Sarıkamış ve Ardahan’ı kurtarmak; baharda başlayacak Rus taarruzunu engellemek ve Kafkaslar ile Orta Asya’daki Türk illerinin kapısını açmak amacıyla başlatılmıştır. Bu harekâtın bir diğer amacı da, Birinci Dünya Savaşı’na parlak bir başlangıç yapmaktı. 

Sarıkamış, utanç verici bir mağlubiyet değildir. Bir bozgun yaşanmamıştır. Fakat yine de, Sarıkamış’ın milletimize verdiği zaaf, yıllarca sürmüştür. Irak ve Filistin cephelerindeki ordularımız bile, Sarıkamış’ın sonuçlarından etkilenmiştir. Devletin en güzide ordusu, birkaç gün içinde sarsılmış, ağır darbe almıştır.

Miralay Şerif, “Sarıkamış, tarihimizin şerefli sayfalarından biridir. Türk ordusu, kara kışın tipisiyle, düşmanın kurşun ve güllesiyle uğraşa, cenkleşe mahvoldu da bir neferi arka çevirmedi” demektedir. 

General Wavel ise Sarıkamış’tan sonra, şu sözleri söylemiştir: “Türk ordusu, hiçbir dünya ordusunun yerinden kıpırdayamayacağı şartlar altında muharebe eden bir ordudur.”

Türk ordusunun tüm neferleri gibi subayları da dindar, vatansever ve inatçı kimselerdi. Genellikle en önde savaşıyorlardı. Mesela Genelkurmay Başkanı Enver Paşa’nın, Sarıkamış Harekâtı sırasında, bütün ısrarlara rağmen en ön saflarda bulunması, avcı hattına kadar gelmesi, bunun göstergesidir. 

Koskoca genelkurmay başkanı avcı hatlarına kadar gelirse, erler, onbaşılar, çavuşlar, teğmenler, yüzbaşılar ne yapmaz? Sarıkamış’ta, ordumuz, her türlü olumsuzluğa rağmen ilerlemiş, savaşmış, ne var ki gücü ve sayısı yetmemiştir.

Unutmayalım: “Tarih sadece kuvvet değil, ibret alınacak bir zemindir.” Doğrular kadar, yanlışlar da bizimdir. Sadece galibiyetler değil, mağlubiyetler de tarihimizin bir parçasıdır. 

Yazımızı duayla bitirelim: Bütün şehitlerimizin ruhlarına elfatiha!

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Okur

Çanakkale ile Sarıkamış’ın Başkomutanları aynı değil miydi? Neden birisi yer göğe sığdırılamazken diğerisi felaket gibi sunuluyor? Keşke bundanda bahsetseydiniz.

İsmail

Allah, şehitlerimizin tamamına rahmet eylesin. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23