Dünyanın israil sorunu
Dünyanın israil sorunu
AYHAN DEMİR
Bir Ramazan ayının daha sonuna geliyoruz. Bayrama, yahudi terör örgütü israil’in katliamlarıyla girmeye hazırlanıyoruz.
yahudi düşmanlığı yapmıyoruz. yahudilerin düşmanlığına maruz kalıyoruz!
Siyonist israil, yakıyor, yıkıyor. Filistinliler işgalci askerleri, siyonistler ise atari oynar gibi insanları, özellikle çocuk ve kadınları katlediyorlar.
Savunmasız, masum ve sivil insanları öldürmek, hangi sorunu çözecek? İftarda veya sahurda, bir aileyi tamamen yok etmekle olsaydı eğer, bugün, Filistin davası diye bir şey kalmazdı.
7 Ekim 2023’den bu yazının kaleme alındığı zamana kadar…
Gazze’deki israil saldırılarında hayatını kaybeden ve cenazeleri hastanelere ulaşabilenlerin sayısı 50 bin 82. Enkaz altında kalan veya kaybolan 11 bin 200 kişi var.
Ne dile, ne de kalbe kolay: 17 bin 954 çocuk ve 12 bin 365 kadın katledilmiş. Hastanelere ulaşabilen 113 bin 408 yaralının çok büyük bir kısmı da kadın ve çocuklardan oluşuyor. Şunu unutmayalım; nice yaralılar var ki, ölmekten beter haldeler.
Çocuklara ve kadınlara bu vahşeti yapanlar, ne yazık ki, hiçbir pişmanlık belirtisi göstermiyorlar. Karşımızda kural tanımayan, hiçbir insanî değeri temsil etmeyen, küstah bir topluluk bulunuyor.
Utanma duygusu, insan kalabilmenin ilk şartıdır. Bunlar, tam anlamıyla, utanma duygularını kaybetmişler. İnsan olmanın bütün özelliklerini yitirmişler. İnsan olmanın inceliklerinden çok uzaklaşmışlar.
Tamam, “yahudi düşmanlığı” yapmayalım. Ama yahudilerin, insanlığa yaptığı fenalıkları ne yapalım?
Her şeyden evvel şu iki soruya cevap verelim: israil halkının yüzde kaçı, Filistinlilere karşı yürütülen bu insanlık dışı operasyonları destekliyor? Ve bu halk, kimlerden oluşuyor?
Ankete göre, israillilerin yüzde seksen altı nokta beşi, Gazze’’de ateşkes ilan edilmesine karşıymış. Kalanların bir kısmının ise korkudan, yani evlerine, sokaklarına roket düşme ihtimalinden dolayı ateşkes istediklerine inanıyorum. Geriye ne kalıyor? Çocuk ve kadın katliamından duyulan büyük bir memnuniyet! Eğer aksi olsaydı, siyonist rejim, Filistinlilere verdiği zararı, “gurur tablosu” olarak takdim etmezdi.
Bize deniliyor ki, siyonistler ile yahudiler aynı şey değil. Biz de şunu: “Bir kurşunla iki can” diyerek, hamile kadınların öldürülmesini teşvik edenler. Hayatını kaybeden masumların üzerinde ölüm dansı yapanlar. Bütün insanî değerlerden uzak olanlar. Bütün bu katliamları, utanç verici işleri yapanlar, kimler? Siyonistler. Onlar kim? yahudi.
Hal böyle iken, siyonizm denilen şeyin yahudilerle ilgisi yokmuş gibi davranamayız. Bu tavır, onlara, geniş bir manevra sahası ve serbestlik sağlıyor.
Yeri gelmişken, Tolstoy’un şu sözünü hatırlatmak isterim: “Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar.”
israil, laftan anlamıyor. “Yapma” dedikçe, arsızlaşıyor. İbretle izliyoruz ki, Batı dünyasından da destek görüyorlar. Amerika, ne olursa olsun ve ne yaparlarsa yapsınlar, “israil’in sonuna kadar arkasındayız” diye açıklama yapıyor.
İsteniyor ki, yahudiler, her dilediğini söylesin ve yapsın. Onca kötülüğün, zulmün, kahredici görüntünün bir bedeli olmasın.
israil, sivilleri katlederken, bunun adına “kendini savunma” deniliyor. Bun karşılık Filistinliler, işgalci askerleri öldürünce de “terör” falan filan. İnanılır ve dayanılır gibi değil.
Olan ve bitmeyenlere rağmen: Her kim siyonistlerin kendini savunma hakkından söz ediyorsa, bizden değildir. Elhamdülillah, biz de onlardan değiliz.
Filistin’i, Kudüs’ü, Gazze’yi bu çocuk katillerinin insafına terk edemeyiz, etmemeliyiz.
Bütün bu zalimliklere, haksızlıklara karşı, yazmaktan ve konuşmaktan başka, ne yapabiliriz? Sevmek, sahip çıkmaya yetmiyor. Çocuk katilleriyle, hiçbir şey yapmadan, aynı dünyada yaşamaya devam edemeyiz.
Yapılacak şey bellidir. yahudilerin zayıf noktası paradır: “yahudi paraya, para yahudiye tapar.” Ekonomik ambargo, mallarının alınıp satılmaması, anlaşmaların ve ihalelerin iptal edilmesi vs. Çok işe yarıyor. Canları yanıyor.
“Bize ne Filistin’den, bize ne Araplardan” diyen, sahibinin sesi, bazı yersiz ve köksüz isimler olabilir. Varsın olsun. Filistin toprakları, eli kanlı bir mafyanın elindedir. Biz (Türkiye), zulme itiraz etmeye mecburuz. Aziz milletimizin kaderi, mazlumdan yana yazılmıştır. Bu, bir iman meselesidir.
Özetin özeti: Kaderimiz birdir. Filistin’in düşmesi, Türkiye’nin ayağa kalkması demek değildir.
Yazımızı rahmetli Nurettin Topçu’nun, Temmuz 1967 yılında kaleme aldığı, İslam Davası ve yahudilik başlıklı yazısından bir alıntıyla noktalayalım: “israil orada durdukça, İslam ve Türk dünyası tehlikededir. İstikbal ya birinin, ya ötekinindir.”