• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Arnavutluk’ta Ramazan

19 Mart 2025
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Arnavutluk’ta Ramazan

AYHAN DEMİR

Arnavutluk devleti, Osmanlı’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan ettiği ilk yıllarda, Ramazan orucunu büyük bir saygı ile karşılıyordu. İşçiler, devlet adamları ve hatta okullar, Ramazan ayında ayrıcalıklı bir şekilde ele alınıyordu. 

Öyle ki, bağımsızlığın sekizinci yılana denk gelen 1920’de, Arnavutluk devleti Arnavut İslam Cemaatine bir yazı gönderdi. Bu yazıda şu sorusu gündeme getirilerek, bu mesele, eğitim reformuna dâhil edilmiştir: “Ramazanda, okullar genel olarak nasıl bir düzeni takip etmeli, öğrencilerin eğitime devam edebilmesi için ne tür önlemler alınmalıdır?” 

Ardından 1925 yılında, bazı öğrencilerin oruç tuttuğu düşünülerek, eğitim programının Ramazan ayında hafifletildiği, şu şekilde belirlenmiştir: “Okullarda, öğrencilerin Müslüman olduğu durumlarda, Ramazan ayında eğitim 4 saat sürecek ve yalnızca ana dersler öğretilecektir.”

Ramazan ayına duyulan büyük saygı, bayram için de geçerliydi. Arnavut okullarında; bayram öncesinde iki ve sonrasında üç gün tatil verilirdi. Bu durum, 1939-1943 yılları arasındaki İtalyan faşistlerin ve 1943-1944 yılları arasındaki Almanların işgali esnasında da devam etti.

Bir dönem, dünyanın tek ateist ülkesi olarak, tarihe geçen Arnavutluk’ta; 1944 yılında iktidara gelen komünistler, bu tabloyu tamamen tersine çevirdiler. Arnavutluk’ta, 1967’den 1991’e kadar, dine dair her şeyi yasakladılar. 1967 yılında yayınlanan Resmî Gazete’de, “dini bayramların; partizan bayramı, madenci bayramı, devlet güvenliği bayramı ve pionerler organizasyonu gibi çeşitli ‘anma günleri’ ile değiştirilmesi” yönünde bir karar yayınlandı. Ardından tüm camiler ve diğer ibadethaneler, sinema, tiyatro ve sanat galerisine dönüştürüldü. Dini kitaplar, yasaklandı, yakıldı. 

Komünistler, işi hepten “cadı avına” dönüştürerek, devletin farklı birimlerinde veya kamu idaresindeki çalışan kişileri, Ramazan veya diğer dini bayramlarda yaşanan olayları izlemekle görevlendirdiler. Örneğin, bayram günlerinde satılan şeker miktarında bir değişiklik ve bugünlerde bir iş gücü kaybı olup olmadığı raporlandı. Gelen raporlar, devletin harekete geçmesine ve halka karşı önlem almasına altlık sağlıyordu. Yasaklara karşı çıkanlar, hazırlanan raporlar neticesinde, cezalandırılıyorlardı.

Komünist dönemde oruç tutanlar, giz gizli sahura kalkıyorlardı. Lambayı açmaya çekindiklerinden, mum ışığında ve siyah perdelerin ardında, sahur yapıyorlardı. Oruç tuttuğundan şüphelenilenler, içme suyu dağıtılarak, sınanıyordu. Arnavut Müslümanlar, oruçlu oldukları anlaşılmasın diye, yanlarında çerez veya diğer atıştırmalıklardan bulunduruyorlardı.

1990 yılına gelindiğinde yeniden bir dini uyanış başladı. Ertesi yıl, rejimin değişmesiyle, dini faaliyetler de serbest hale geldi. Ne var ki yaklaşık 50 yıllık zulmün yan etkileri bir anda ortadan kalkmıyor, hâlâ devam ediyor. 

Hal böyle olunca, Arnavutluk’ta, İslam’a dair birçok şey gibi Ramazan bayramı geleneklerinin birçoğu da unutulmuş durumda. Buna rağmen, ayakta kalmayı başaran ve bölgelere göre değişiklik arz eden, bazı bayram gelenekleri de vardır. 

Arnavut Müslümanların Ramazan hazırlıkları, evdeki mobilyaların, örtülerin, yastıkların ve halıların temizlenmesi ve gerekiyorsa tamir edilmesi ile başlar. Ardından kıyafetlerin yıkanması ve ütülenmesi ile devam edilir. En son iftar ve sahur yemekleri için gerekli malzemelerin tedarikine geçilir. Eksikler için çarşı ve pazara gidilir. 

Ramazanın gelişiyle birlikte camilere ve Arnavutluk Müslüman Topluluğu binalarına “Hoş Geldin Ramazan” pankartları asılır. Gündüzleri Kur’an-ı Kerim okunan camiler, akşamları teravih namazına gelen Müslümanlara ev sahipliği yapıyor. 

Arnavutluk’un yarıdan fazlası Müslümanlardan oluşuyor. Buna rağmen, bu ülkede, İslam oldukça ‘garip’ durumda. Tiran’da, Edhem Bey Camii’nden başka ibadet mekânı bulunmuyordu. O da oldukça yetersizdi. Artık, Türkiye’nin katkılarıyla inşa edilen, aynı anda 8 bin kişinin ibadet edebileceği Tiran Namazgâh Camii var. Çok şükür İşkodra, Berat, Dıraç ve Elbasan’daki Müslümanlar ise cami açısından, nispeten, daha şanslılar. 

İftar saatinin gelişiyle, şehrin sokakları derin bir sessizliğe gömülüyor. Arnavutluk’ta, iftar daveti geleneği de devam ediyor. Bu iftarlara Hıristiyanlar da davet ediliyor. İşkodra ve Kavaya şehirlerinde, Ramazan’ın 27. günü, Hıristiyanlar da Müslümanlarla birlikte oruç tutup, iftar ediyorlar. Yine İşkodra şehrinde, iftar ve sahurun gelişi, ‘lodra’ adı verilen davulla yapılıyor. Davulu çalan Çingenelere, para veya yiyecek veriliyor.

Arnavutluk’taki iftar sofralarında genellikle tavuk suyu, şehriye veya sebze çorbası ikram ediliyor. Kıymalı, ıspanaklı veya peynirli börek de sunuluyor. Güveç, imambayıldı, köfte, lahana sarması, fırında etli patatesli ve tavuklu pilav gibi Osmanlı mutfağı klasiklerinin yanı sıra Arnavut kültürüne has yemekler de yapılıyor. ‘Pastiçe’ isimli fırında makarna bunlardan bir tanesidir. Domates, biber, et ve ciğerden yapılan ‘fergese’ de var. ‘Qulle’ isimli yemek ise oldukça ilginçtir. Kavrulmuş un ve su karıştırılıp, tepsiye yayılıyor. Ardından ortasına tavuk, et veya köfte konularak fırına veriliyor. 

İftar yemeğinin sonunda hasude, kabuni, revani, baklava veya şekerpare gibi şerbetli tatlılar yeniliyor. Genellikle bal ve reçelle yenilen, ‘petulla’ isimli lokma da ikram ediliyor.

Özetle: Arnavut Müslümanlar, farklı yönetim sistemlerinden geçen, toplumsal hafızalarının elverdiği ölçüde Ramazan geleneklerini yaşatmaya devam ediyorlar.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Arnavut

Ben Kuzey Makedonyalı’yım. Birçok şeyi ilk defa duydum. Teşekkürler.

iğrabda mahalli yoktu ama..

bu enver hodzja var ya bu enver hodzja, boyu çok küçük (adı sanı yok bir ülke) ama gavurluğu çok büyük. bazıları böyle oluyor işte..
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23