• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

“Yorum”u kötülerken de yorum yapmak!

19 Nisan 2025
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Yorum”u kötülerken de yorum yapmak!

ALİ OSMAN AYDIN

İlahiyatçı Mustafa Öztürk, gazeteci Enver Aysever’in programında Kur’an yorumuna dair görüşlerini açıklamış. Videonun altında Öztürk’ün sözlerini göklere çıkaran yığınla yorum okudum. Dinleyiciler Öztürk’ün söylemini çok beğendiklerini ifade ediyorlardı. Konuşulanları olabildiği kadar anlaşılır şekilde metne dönüştürmeye çalıştım. Şimdi metni gözden geçirelim ve sonrasında kritik edelim. 

Şöyle söylüyor Öztürk: 

“Kitap suskun insan onu konuşturuyor. (Kur’an-ı Kerim’i kastediyor) 

Bugün insanın ihtiyacı, insiyakı, arzusu ihtirası, menfaati; bu çok iyi niyetli de olabilir çok art niyetli de olabilir… İnsan dediğimiz varlığın bütün potansiyelleri iyi kötü ne varsa bütün yetileri kitabın üzerinde manipülatif olarak kendini göstermiştir. 

Çünkü o bir söz (Kur’an-ı Kerim), orada mumyalanmış bir söz. Orhan Veli'nin “Anlatamıyorum” şiirini al, 40 tane öğrenciye sor, bu şiirden çıkardığınız anlam boyutlarını, duyduklarını, hissiyatlarını paylaşsınlar bakalım. Üç satır şeyden kaç çeşit yorum çıkıyor! 

Kur'an-ı Kerim'de böyle. Bir de ona kutsallık affettiğinizde çıkardığınız anlamı da bir bakıma Kur'an'ın ambalajıyla sardığınızda, bu artık tehlikeli de bir hale geliyor. İşte o zaman bir dinileşme ve artık onun üzerinden kimlikler, restleşmeler, tekbirler, dışlamalar ötekileştirmeler yaşanıyor. 

Kitabın bize metin olarak gelmesi ve şu rafta durmasının hiçbir anlamı yok. Bayrak gibi bir anlamı var. Ama hayatımıza intikal ederken kitap konuşmuyor, Enver Aysever konuşuyor, Mustafa Öztürk konuşuyor. Mustafa Öztürk kitabını nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor öyle gösteriyor ortaya da bunlar çıkıyor… Böyle bir yol yordamla hayat kurulamaz, toplumsal barış sağlanamaz; o çoğulcu, hayalini kurduğumuz huzurlu bir toplum, Medinetü’l Fazıla kurulamaz.  

Kitabın dışında, gelenekte, tarihsel süreç içerisinde, toplumda oluşturduğu olumsuz- olumlu nitelikler korunmak kaydıyla insanlığın bugünkü gidişatında keşfettiği; Magna Carta’sından, İngiltere'nin keşfettiği değerlerden tutun İnsan Hakları Bildirgesi’nden çıkın… Zerdüşt’ün metninden bakın, Sokrates'in mahkemedeki duruşundan alın… İnsanlığın ortak paydasından Marks’a… Hiçbir çiçek ayırt etmeden, bir arı misali konarak; birliğimizi, dirliğimizi ve fikrimizi geliştirecek, içinde yaşayıp rahat nefes alabileceğimiz bir sosyolojiyi, bir düşünceyi, bir felsefeyi kendi aklımızın erginliği ve yetkinliği ile bulmak zorundayız. 

Hazır metinler üzerinden, hazır buyruklar üzerinden, kalıplar üzerinden ortaya çıkan tecrübeler böyle oldu (Bugünkü kötü durumu meydana getirdi demek istiyor). Yani eş zamanlı şurada Taliban referans Kur’an diyor, aşağıda selefiler biliyorsunuz referans Kur’an diyor, burada İsmailağa referans Kur’an diyor… Kaç çeşit oldu?  Birbirlerine benziyorlar mı?  

Yani Yaşar Nuri hocam da Kur'an diye yatıp kalkıyordu Taliban da Kur’an diye yatıp kalkıyor… Bir kitap bu kadar farklı şey nasıl temsil edebilir?

Kitaptan (Kuran'dan) hayat çıkmaz. 

Bir sosyoloji olarak, bir tarihi tecrübe olarak bir buçuk milyarın üstündeki bir inanan kitlenin Müslümanlığa bakış açıları doğru mu eğri mi, sizinle paylaşabilirim, bunlar benim görüşlerim...”

 Kitap Konuşmaz mı? 

Kuşkusuz her kitap-metin yorumlanır. Yorumlanmak zorundadır. Bu Kur’an’a özgü bir durum değildir. Yorumdan, “konuşan kitaplar değil, insanlardır; o halde kitabı referans almayı bırakmalıyız” sonucunu çıkarmak “aşırı yorum”dur.  

1400 yıllık devasa bir usul geleneği, düşünsel ve kültürel birikimi olan Kur’an’ı Kerim’i Orhan Veli şiirinin yorum çeşitliliği ile aynı kefeye koymak, mantık dışı bir sululuktur.  

Öztürk, “hazır metinlerden hayat çıkmaz” diyerek Kur’an’ın günlük hayatın sorunlarında başvurulacak bir mercii olamayacağını savunuyor!  

O hâlde İnsan Hakları Bildirgesi nasıl oluyor? “Sokrates’in Savunması” neden oluyor? Neden anayasa metinleri yazıyoruz, neden yasalar var? Günlük hayatımızı o yasalara göre tanzim etmiyor muyuz? Onlar da “hazır metin” değil mi, yoksa Öztürk’e göre sadece Kur’an mı hazır metin oluyor? 

Eğer "hazır metinlerden hayat çıkmıyor”sa o zaman ne felsefe kalır elimizde, ne yasalar, ne ahlak, ne de hukuk. Çünkü insanlığın entelektüel tecrübesine dair bugün elimizde mevcut bulunan şeylerin tamamı “hazır metin” halinde bize intikal etti.  

“Kur’an’dan hayat çıkmaz” dedikten hemen sonra “ama Sokrates, ama İnsan Hakları Bildirgesi, ama İngiltere’nin keşfettiği değerler ve Marks” demek, çelişkinin daniskasıdır. Kur’an’a imanla değil de akılla bakan biri bile böyle bir argüman zincirinin çöktüğünü görebilir.

Ama Öztürk bu gerçeği görmezden gelerek büyük oranda din dışı metinleri hayatın merkezine koyup, Kur’an’ı susturmaya çalışarak ilim adamı ciddiyeti ile bağdaşmayacak bir çifte standart uyguluyor. 

Yorumların çokluğunu ve metne sadakatten kopmuş aşırı yorumları gerekçe göstererek metni itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Peki aynı şey neden Magna Carta, Marksizm, İnsan Hakları Bildirgesi, Zerdüşt’ün Avesta’sı için geçerli olmuyor da hepsini “arı” gibi dolaşmamız gerekiyor? 

Bu metinlerin hiçbiri tek bir yorumla sınırlı kalmış metinler değil. Magna Carta’yı bile, pazarlanan anlamının tamamen dışında, tepeden tırnağa sınıfsal bir metin olarak yorumlayan ekoller var. 

Marks’ın “Kapitali” yüzlerce yıldır onlarca farklı okul tarafından, farklı ülkelerde birbirinden hayli farklı şekillerde yorumlandı örneğin... 

Aynı şeyler Zedüşt’ün Avesta’sı için de geçerli.  

Öztürk’ün Sokrates’in mahkemedeki asil duruşu dediği şey, Platon’un metinlerinden bize gelmedi mi? Sokrates’in savunmasını, “hazır metin” olduğu halde alınması gereken bir “değer” olarak ifade etmek; ama Kur’an’ı, Taliban’ın yorumunu göstererek susturmaya çalışmak bana sadece kötü niyet değil büyük bir tutarsızlık olarak da görünüyor. 

Mustafa Öztürk, “kişi kitabını nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor, öyle gösteriyor, ortaya da bunlar çıkıyor”, diyor. Peki nasıl görmek istiyorsa öyle gören birinin “gördüklerinden” neden metin sorumlu olsun ki? Böyle bakan birinin istismarından, yani amacı dışında yorumlanmaktan hangi metin kurtulabilir?   

Farklı yorumlara açık olmak, Kur’an’ın “yol gösterici” olma vasfını ortadan kaldırmaz. Bir metnin yorumu doğal olarak bağlamına, dile, tarihsel koşullara ve okuyan özneye göre de değişkenlik gösterecektir. Dolayısıyla metinden çok onu nasıl ve hangi niyetle okuduğunuz belirleyicidir. 

Farklı şekillerde yorumlanıyorlar diye metinleri değerlendirme dışına aldığınızda elinizde hiçbir metin kalmaz! 

Öztürk “bu kadar farklı şey bir metinden nasıl çıkar” diyerek Kur’an’ı referans alarak hakikat zemini kurmayı, dinleyicileri için imkânsız hale getirmeye çalışıyor. 

Öztürk’ün, “yorumu” yorum yaparak itibarsızlaştıran konuşması baştan aşağı çelişkilerle dolu. İslam dünyasında Kur’an’ın anlaşılma biçimleri ile ilgili konuşulacak çok şey var elbette. Ama bunlar için önce asgari bir ciddiyet gerekiyor.  

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ş mutlu

Ali kardeş m Öztürk Yaşar Nuri gibi çağdaş belamlardan ciddiyet beklenmez Taptıkları ve tapılmasını istedikleri heykelkeri yıkmalı Buzağı heykelcilerini hiç ciddiye almıyorum

ata

elbette onlar kurana düşman olacaklar, ama kelimesine zarar gelmeyecek... ibret alınası zamanlar, olaylar... bizdeki düşmanlık zaten herkesçe malum olan, ama artık kabak tadı veren bağdat caddesi zihniyeti... oralara da fazla haksızlık etmemek lazım ayrıca, neyse....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23