• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Olayları Anlama Kılavuzum

02 Ekim 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Günlük hayattaki karmaşık olayları net olarak anlamak için vazgeçilmez kıstaslarım vardır.

Bunlar hiç de yeni şeyler değillerdir aslında. Ancak daima işe yararlar.

Bir kaçını sizinle de paylaşmak isterim.

Örneğin olaylara, kişiler, daha doğrusu isimler üzerinden bakmam, bakmamaya çalışırım.

Çünkü bu, bakışı bulandırarak ayırt etme kabiliyetimizi engeller.

En yakınınızdaki haksızlığı dahi, yapan en yakınınız olduğu için seçemez hale gelirsiniz.

Bu nedenle akla, vicdana uymayan işleri hazmetmek gibi bir durumla karşı karşıya kalırsınız.

Bir kere faile göre fiili değerlendirme gafletinde bulunduğunuz için yutmanız gereken şeyler giderek çoğalır.  

Bunun yerine olaylara prensipler zaviyesinden bakarım…

Prensipler hayat görüşümün kaynağı olan değerlerden oluşur.

Doğru şekilde kullanılan bir ilke, Gordion düğümü gibi karmaşık olayları, yıldırım hızıyla çözebilir.

Cinayetle ilgili kanaatim katile göre değişmez, mesela. Nettir.

Yardımseverlik kimde olursa olsun bir erdemdir gözümde.

Bilgi, hikmet kime ait olursa olsun, ondan istifade ederim.

Yalanı kim söylerse söylesin büyük bir cürüm işlemiş olur.

Garaj önüne park eden, düşüncesizce ters yöne giren, sonradan gelip insanların önüne geçen, her işini torpille çözen, çalan, adaletten sapan, emanete hıyanet eden, iki yüzlülük yapan, çıkarına tapan kim olursa olsun aynı ölçüde rezildir bana göre.

Popüler kültüre kim bulaşıyorsa, ötekilerle aynı kaptan yiyordur gözümde.   

****

Bir diğer kıstasım, Ziya Paşanın Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” formülü gibidir. Ben de insanların statülerine, beyanlarına, paylaşımlarına bakmaktansa işlerine bakmayı daha akıllıca bulurum. Fakat bir karara varmak için sadece eserle kifayet etmem, o eserin neden yapıldığına da bakarım.

Bazen bütün giz burada saklıdır. O kişinin, o işi, neden yaptığında…

Bu iş bazen, çok iyi gibi görünen bir iş de olabilir…

Bazen çok yüceymiş gibi görünen bir yardım işi bile, insanlara rüşvet vermek için yapılıyor olabilir.

Böylelikle muhatabımın “hakikati mi yoksa kendi dünyevi konumunu mu” savunduğu konusu netlik kazanır. Bu çok önemlidir ve genellikle laf cambazlıklarıyla yapılan gösterilerin arkasında, kendi çıkarını, konumunu muhafaza etmeye dönük bir refleks olduğunu görürüm.

Ayrıca Herem (Aforoz ) edilen Yahudi asıllı düşünür Spinoza’nın harika önermesini de unutmamaya çalışırım.

“Eğer şeyleri/olayları, kendi doğaları, özleri içinde anlamak istiyorsak” der Spinoza, “onlara gülmekten, onlara acımaktan veya onlara nefret duymaktan sakınmalıyız.”

Alaya almadan, acımadan, nefret duymadan ve ilkelerden kopmadan…

Yani bakışımızı, adalet duygumuzu etkileyecek nefsi dürtülerden korumamız gerektiğini söyler.

Deneyin, işe yaradığını göreceksiniz.   

HANGİSİ DAHA ZOR ?

Düşünüyorum da, ABD’nin Türkiye’deki kırk küsur askeri üssünü kapatmak mı daha zordur?

Yoksa gündüz kuşağında genellikle ev kadınlarının izlediği, Müge Anlı tarzı cinayet programlarını, magazini, dizileri, gelin kaynana yarışmalarını yayından kaldırmak mı?

Bence ikincisini yapmak daha zordur…

Çünkü bütün bu işler özellikle ev kadınlarının çelikten istikrarları ve sorunlu merak duygularıyla ayakta duruyor. Bu yüzden Müge Anlı son beş yılın toplamda en yüksek reytingini alan televizyon işi… 

İki seçenekten hangisi daha zararlıdır derseniz, cevabım yine değişmez…

ABD ile ilişkileri onlara bir ekonomik danışmanlık payesi vererek tekrar yoluna koyabilirsiniz belki ama, bu programları yayından kaldırırsanız ülkede aile kalmayacağını varsayabilirsiniz…

Çünkü ev kadınlarının tek yatıştırıcısı bu programlar…

“OLMAK” YA DA OLMAMAK!

İnsanların hırslı koşuşturmalarına, sosyal medyadaki başkalarına benzeme yarışmalarına, geleceği parselleme iştiyaklarına bakınca içimden J. Krishnamurti’nin söylediklerini tekrarlamak geliyor…      

“Zihninize bakın beyler, zihninize çok dikkatli bakarsanız aklınızdan geçen tüm düşüncelerin geleceğe yönelik olduğunu görürsünüz. Bir tür ahmaklıktır bu… “Falanca gibi olmalıyım, şunu başarmalıyım” sözlerinin altında müthiş bir çaba yatıyor. Bu çaba, hayat enerjimizin ciddi bir kısmını bizden çekip alıyor. Bizler (to be) “olmak” fiilinin köleleriyiz.”

Öyleyiz…

PASCAL’IN İNSANLARI

Fransız dahi Pascal’ın “Düşünceler” kitabını okumak insanlığın hayata bakış konusunda nasıl düz bir çizgide ilerlediğini görmek açısından güzel. On yedinci yüzyılın ortasında şöyle söylüyor bilge Pascal: “İnsan düşündüğü için insandır. İnsanın akla uygun düşünmesi gerektiği açıktır. Akla uygun düşünen bir kişi her şeyden önce hangi amaç için yaşaması gerektiğini düşünür, ruhu ve Allah hakkında düşünür. Şimdi dünyevi insanların neyi düşündüğüne bakın; yukarıda sayılanlar hariç her şey hakkında. Dans, müzik, şarkı ve benzeri eğlenceleri düşünürler; binaları, sağlığı, gücü düşünürler. Krallara ve zenginlere haset ederler. Ama asla insan olmak ne demek bunun hakkında düşünmezler.”

Bugün düşünüyor muyuz?

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23