Hitler’in çizmelerini parlatan adam
Söylediklerine bakılırsa, 100 yıl önce yaşasa her gün köşesinde Hitler’in çizmelerini parlatacak Yılmaz Özdil, şöyle konuşmuş:
“Türkiye’nin 100’üncü yılında Türkiye nasıl bu hale getirildi? Bundan 100 yıl önce Nazilerden kaçan Yahudi bilim insanları Türkiye'ye sığındılar. Yüz yıl sonra bakıyoruz Türkiye'yi Yahudi düşmanı haline getirdiler. Bugün nasıl oldu da Türkiye İsrail’i resmen soykırımla suçlayan bir ülke haline getirildi.”
İsrail barbarlığını maharetle teğet geçen son derece mantıksız ve sinsi tespitler bunlar… Türkiye, doğrusunu yaparak Osmanlı döneminde de, cumhuriyet döneminde de (bazı) Yahudilere kucak açtı. Çünkü 2. Bayezid dönemi İspanya’sında da, Nasyonal Sosyalist Hitler iktidarında da Yahudiler (en azından bir kısmı) zulme uğruyorlardı.
Balfour deklarasyonu, Yahudi iskanı ve İsrail’in kuruluşu… Bu süreçten başlayarak Yahudilerin kurduğu devletin Filistinlilere karşı işlediği suçlardan Özdil’in habersiz olması mümkün değil.
Sadece 7 Ekim olaylarından sonra 50 bini aşkın insan İsrail tarafından şehit edildi. İsrail terör örgütü sivil yerleşim yerlerini, camileri, okulları, hastaneleri, insani yardım konvoylarını, ambulansları, yemek sırasındaki insanları, çeşme başına toplanmış çocukları bile bombaladı.
Dünyanın vicdanlı, namuslu, ahlaklı insanları bu tablo karşısında dehşete düştüler. Çünkü insanlık tarihinin gördüğü, en kanlı ve barbarca saldırıyı izliyorlardı ve hâlâ izliyorlar…
Yılmaz Özdil’in tespiti çok sinsice çünkü elmalarla armutları ustalıkla mukayese ederek algıyı çarpıtıyor. Bu tespit, bugün bütün dünyada Yahudiler hakkında olumsuz anlamda değişen kanaatin faturasını, katliama öfke duyan vicdanlı insanlara yükleyerek, katliam politikasını inatla sürdüren Siyonist iktidarın sergilediği vahşeti örtbas etmeye çalışıyor!
Şunu da sormak lazım: Türkiye’de yükselen antisemitizm mi, İsrail karşıtlığı mı? Özdil’in bu konudaki kanaati somut verilere mi yoksa hezeyanlarına mı dayanıyor? Antisemit olmadan da İsrail karşıtı olunamıyor mu yani…
Aldatmacalarla dolu bu cümle, basınımızdaki İsrail yandaşlarının mantalitesini, işlevini, ödevini, insanlığın temel değerleri ile aralarındaki mesafeyi ifşa ediyor. Katliama ses çıkardığın anda seni Yahudi karşıtı diye damgalayarak susturmaya çalışıyorlar. Bunlar, apaçık bir katliamı bile manipülatif açıklamalarıyla gölgelemeye çalışan aparatlar.
Özdil bu durumu “eksen kayması” olarak yorumluyor. En korkunç tespitlerinden sonuncusunu tam burada yapıyor. “Hayata daima ‘Cumhuriyet’in kurulduğu Ankara’dan bakması gereken Türkiye hayata Gazze’den bakmaya başladı” diyor.
“Eksen kaymasının” nedeni Gazze’den bakmakmış.
Özdil ortada bir çelişki var zannediyor ama çizdiği tabloya göre Türkiye’nin 100 yıl önceki duruşuyla bugünkü arasında, çelişki değil tutarlılık var. Türkiye o zaman da mazlumun yanında yer almış, şimdi de. Yani o zaman ezilen Yahudilermiş. Bugün Filistinliler! Türkiye zulme uğrayanlara kucak açan bir eksende hareket etmeye devam ediyor demek ki, bununla iftihar etmek gerekmez mi? Bugün İsrail’in yanında yer almakla dün Hitler’in yanında yer almak arasında hiçbir fark yok. Bugün, “İsrail katliam yapmıyor, soykırım suçu işlemiyor” demek, Hitler’i suçsuz çıkarmaktan farksız.
Demek ki Özdil gibilerin gönlünde yatan Cumhuriyet, mazlumların değil, emperyalist alçakların yanında durması gereken bir Cumhuriyet!
“Bir dakikalığına motor kapatıyoruz!”
Nobel ödüllü Daron Acemoğlu, “Türkiye’de olsam Nobel alamazdım özgür düşünce ortamı yok” deyince muhalif kesim övdü, iktidar yanlısı kesim eleştirdi.
Daha sonra "Cumhuriyetin ilk yıllarında demokrasi yoktu, Atatürk bütün gücü elinde topladı" deyince de muhalif kesim eleştirdi, iktidar yanlısı kesim övdü.
Benim kanaatime göre Atatürk eleştirisinde daha büyük bir öfke uyandı toplumda. Bazıları Daron tutuklansın bile dediler. Gayrimüslim kökenlerinden dolayı bu eleştiriyi yaptığını, kuyruk acısı olduğunu, “şaşı baktığı için böyle gördüğünü”, “Atatürk’ün önünde saygıyla eğilmesi gerektiğini”, Batı yalakası olduğunu söylediler.
Türkiye yaşadığı tıkanmayı aşmaya niyetli ise şayet, önce bu ilkokul tipi savunma refleksini kontrol etmeyi tastamam öğrenmeli. Bu şekilde hiçbir meseleyi konuşamıyoruz.
Daron Acemoğlu ülkedeki mevcut düşünce ortamını baskıcı bulabilir. Haklı ya da haksız olabilir. Buna bu kadar öfke duymaya gerek yok. O öyle görüyordur, siz başka türlü görürsünüz.
Ya da… Biri çıkıp, tıpkı Daron gibi, Atatürk’ün tek parti iktidarı politikalarını baskıcı olması dolayısıyla beğenmediğini, bunun bugüne uzanan sonuçları olduğunu söyleyebilir. Hakaret etmediği sürece bunda ne mahzur olabilir?
Biat töreni gibi herkesi ilkokul ezberlerini tekrar etmeye zorlamak var olan düşünce ortamını iyice daraltıyor bana kalırsa.
Bir başka örnek…
Özkaymak Turizm adında Konya’da faaliyet gösteren bir firma, 10 Kasım’da “bir dakikalığına motor kapatıyoruz” diyerek yolcuları aşağı indirmiş ve saygı duruşunda bekletmiş.
“Arabayı boşaltıyoruz” diye talimat veriyor şoför.
İmkanı olanın kendi dünya görüşünü diğerine dayattığı, imkanı olmayanın da psikolojik baskı ile ötekini biçimlendirmeye çalıştığı bir toplum, sittin sene kimseye huzur vermez, veremez. Gücün yeri değiştiği anda o toplumun rengi, sembolleri, ritüelleri baştan aşağı değişir. Nitekim öyle de oldu, geçmişte. Tek parti iktidarının özü dayatmaya dayanıyordu. Bu dayatma bugünkü birçok problemimize zemin hazırladı. Tarih ders çıkarmak için var. Bütün hatalarıyla tekrar etmek için değil!
Türkiye’de her kesim, bu ilkellikle mücadele etmeli ki, bir şeyler düzelebilsin.