Sinan Oğan’ın tercihi ve Altaylı’nın riyakârlığı!
Peşinen söyleyeyim.. Sinan Oğan’ın siyasi söylemini doğru bulan bir kişi değilim..
Kendisine yönelik zaman zaman eleştirilerimiz de olmuştu..
Hatta bir haberimiz sebebi ile Akit’e dava da açtı..
Ama farklı düşüncelerde oluşumuz, iki tarafı birbirini körü körüne düşmanlığa sevkeden bir sonuca da götürmemişti...
Temelde olmasa bile, teferruatta ayrışan düşüncelere sahip olduğumuzu tekrar not ederek..
Son kararı için, kuru bir şakşakçılığa soyunmadan..
Sinan Oğan’ın 28 Mayıs 2023’teki ikinci tur oylamasında Tayyip Erdoğan’dan yana tercih kullanması ve kendisine ilk turda oy verenlere de aynı tercihte bulunmaları isteğini dile getiren açıklamasını değerlendirelim..
Şakşakçılık da yapmayalım.. Eskinin karşıtlığı ile, kuru kuruya her yapılana karşıtlık da sergilemeyelim..
Doğru olanı yapalım..
Oğan’ın kararının arka planındaki çıkış noktalarının doğruluğunu-yanlışlığını masaya yatıralım..
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın, Sinan Oğan’ın ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleme kararı alması üzerine, “Zafer Partisi’ni temsil etmemekte ve bağlamamaktadır” açıklamasının, tek başına bir değeri olmadığını belirtelim.. Özdağ bir açıklama yaparsa, Oğan’ın tercihinde aşağıda belirttiğimiz veriler konusunda görüşünü açıklarsa, o zaman değerli bir açıklama yapmış olur. Yoksa, Özdağ’ın sözlerini atın klozete, çekin sifonu, gitsin aşağıya..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bu bir referandumdur; artık kimse kimseyi kandıramayacak. Sandığa gelmeyen 8 milyon vatandaşımızı ve tüm gençlerimizi sandığa çağırıyorum!” ifadelerinin de bir değeri yok.. Oğan açıkladı, “Referandumda PKK’dan mı yana olacağız. Yoksa PKK’yla ciddi şekilde mücadele edenden yana mı?” Kemal beyin bu konuda bir cevabı var mı? Yok. O zaman, onun da sözlerini, atın çöp tenekesine..
Bu vesile ile, şakşakçılık yapmadan, Oğan’ın tercihinin, sonuca ne kadar etkisi olacağını bir kenarda tutarak, niçin değerli olduğunu özetleyelim..
Sinan Oğan’ın, Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararını alırken çıkış noktası kabul ettiği verilerin, gerçeklerle ne kadar örtüştüğüne bakalım.
Sinan Oğan’ın Kılıçdaroğlu’ndan yana tercihte bulunmamasının ilk sebebi, Muharrem İnce’ye yapılan muamele..
Bunu şöyle ifade ediyor Sinan Oğan: “Sayın Muharrem İnce’ye yapılan şantaj hedefe ulaşmasıyla bu duruma gelindi. Linç kültürünü son derecede tehlikeli bulmaktayım. Demokrasimize bir darbedir.”
Buyursun Kemal bey taraftarları, bu eleştiriye bir cevap versinler..
Muharrem İnce’yi adaylıktan çekilmeye zorlayanlar, CHP’nin içindeki kendi arkadaşları değil mi?
İnce’nin adaylığı, Erdoğan’a yarar-yaramaz tartışması bir yana..
Ama devletin tüm yetkileri Erdoğan’ın elinde iken.. İnce’ye şantajı yapanlar, Kılıçdaroğlu’nun yanındakiler ise.. Burada durup, iki defa, hatta 200 defa, 2 bin defa düşünmek gerekir..
Bir muhalefet lideri iken, farklı bir rakibe bu şantajı yapan kişi, yarın iktidara gelirse, kimbilir neler yapar!
Sinan Oğan, Erdoğan’dan yana tercih açıklaması yapmasının arka planında, “Savunma sanayiinin bugün geldiği nokta ve bu yöndeki istikrardan geri dönülmemesi” ile ilgili tespitin de büyük etkisi var..
Gerçekten de..
İHA-SİHA’larla ilgili gelişmeler, Gökbey helikopteri, Kaan, TCG Anadolu, Kızılelma, Altay tankı ve daha nice adımlar Cumhur İttifakı döneminde başarıldı..
Belki bunun çok daha önemlisi, Millet İttifakı iktidara gelirse, bu sürecin tersine işleyeceği konusunda tereddütlerin oluşması..
Ki; bu tereddütler, haksız da değil..
Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanlığına seçilir seçilmez, Bayraktar ailesinin T3 vakfı ile yapılan anlaşmayı “43 milyonluk rant” diye tanımlamamış mıydı?
Destek vermeyi boşverin.
Bayraktar ailesi, kendi çalışanlarına, mesai saati içinde, ortaokul öğrencilerine yazılım konusunda ücretsiz ders veriyor. İBB de, öğrencileri, ders mekânına taşıyor. Bu taşıma işlemi için İBB’nin kasasından çıktığı varsayılan paranın, sanki T3 vakfının kasasına girmiş gibi algı oluşturularak, yapılan işin bir hayır ve yeni nesle motivasyon kazandırma amacı olduğunu gizleyerek, para kazanma söz konusu imiş gibi yalanlar söyleniyor.. İftiralar atılıyor.
Selçuk Bayraktar’ın, bu aşağılık iftira üzerine, “Ya yalanlayın, özür dileyin.. Ya da ben sözleşmeyi feshediyorum” demesi ve kibir abidesi Ekrem’in, özür dilememesi üzerine, sözleşme feshedildi. Bayraktar ailesi, genç nesle aynı bilgi aktarımını, başka kurumlarla işbirliği içinde devam ettirdi.
Bu arada, İBB’ye de manevi tazminat davası açtı ve kazandı.
İHA-SİHA’lara Kılıçdaroğlu döneminde takoz olunacağının ilk göstergesi buydu..
Bir başka göstergesi de, Ali Babacan’ın, “Sadece damada teşvik veriliyor. Başkalarına da verilse, onlar da başarılı olurlardı” açıklaması.
Bunun arkasında da, “İHA-SİHA’lar için tek kuruşluk teşvik almadık” diyen Bayraktar ailesini çaktırmadan suçlama olduğu gibi, maddi teşvik alınmamış olsa bile, manevi teşvikin kesileceği iması vardı..
Bu şartlar altında, Sinan Oğan tercihini, “İHA-SİHA’lar daha da geliştirilsin, sekteye uğramasın” çıkış noktasından hareketle yapmış oldu..
Kılıçdaroğlu ve avanesine güvenemediğini ifade etmiş oldu..
Karabağ’ın kurtarılmasında İHA-SİHA’ların önemini bilen bir siyasetçi olarak, “savunma sanayi riske atılacak bir alan değil” bakış açısı ile, Sinan Oğan tercihini yapmış oldu..
Sinan Oğan’ın tercihinde en önemli faktörlerden birisi de, HDP-Hüdapar ikileminde kalınması idi.
“İkisinin de belirleyici rol oynamasını kabul edemediği”ni belirten Sinan Oğan, sonunda kararını mantığını kullanarak verdi..
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında HDP’nin rolü mü daha etkin.. Yani HDP’nin yüzde 8.77 oranındaki oyu mu daha yüksek. Yoksa, (Oğan öyle düşünmese de, ben eklemiş olayım.. HÜDAPAR’ın terörle ilintili olmadığı, ilintili gibi gösterildiği yapılanmanın 22 sene önce biten bir yapı olduğu, ama HDP’nin bugün de devam eden PKK’nın uzantısı olduğu gerçeğini bir yana koyalım) HÜDAPAR’ın % 2-3 seviyesindeki oy oranı mı, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında daha etkin rolü var.
Kılıçdaroğlu hayatında cumhurbaşkanlığı yapmadı, ilk defa HDP desteği ile o koltuğa oturmayı düşlüyor ama.
Erdoğan, HÜDAPAR desteği olmadan da, iki defa Cumhurbaşkanlığını kazandı.
O halde, HDP’nin Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığındaki etkisi, HÜDAPAR’ın Erdoğan Cumhurbaşkanlığındaki etkisinden çok daha güçlü..
Oğan’ın diğer gerekçeleri de somut ve ayağı yere basan gerekçeler.
Onları tek tek masaya yatırma yerine..
Karşı cenahın ilkesizlerinden bir eleştiriyi gündeme taşıyarak, Oğan’ın tercihinin ne kadar doğru olduğunu gösterelim.
Turgay Ciner’in habertürk’ünden ayrılmak zorunda kalan Fatih Altaylı, Oğan’ın kararı sonrasında şöyle demiş:
“Kulağımla duymasam inanmazdım.. Sinan Oğan’ın sözleriydi: HÜDA-PAR’la aynı sandığa bir ülkücüyü kessen girmez!”
Bu sahtekarların adetidir.. Bu cümleyi söylerler de..
Yürekleri, şuna yetmez..
“Ülkücü HÜDA-PAR ile aynı sandığa kessen girmez de.. HDP ile kesmeden girer mi”
Minnacık ahlakın varsa, ilkeli isen, namuslu isen, sahtekar değilsen cevapla, Altaylı..
“Ben demedim, Oğan dedi” dersen..
Yine tekrarlıyorum, ahlaksızsın..
Niye ahlaksızsın?
Çünkü daha bir hafta önce PKK teröründen 5 şehid verildi.
Ve sen, Oğan’ın, HDP ile ilgili kanaatini söylemeden, sadece HÜDAPAR ile ilgili cümlesini veriyorsun..
Yüreğin var ise.. “HDP için böyle demişti. Hüdapar için de böyle demişti” şeklinde dürüstçe, söylenileni aynen tekrar ederdin.
Ama yapmazsınız, yapamazsınız..
Çünkü sahtekârsınız! İlkesizsiniz. Yalancısınız..