• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Koronavirüs Türkiye’ye, Babacan’ın partisi ile geldi!

12 Mart 2020
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Yaklaşık iki aydır, Çin’deki koronavirüs ile yatıp kalkıyoruz..

“Şuraya sıçradı, buraya sıçradı” derken..

Bizi atlayıp İtalya’ya, hatta Almanya’ya bile, ABD’ye bile gitmiş iken..

Tam da “Bizi teğet geçti” diye sevinecek iken..

Bir yıldır pusuda bekleyen Ali Babacan’ın partisi ile birlikte, koronavirüs de Türkiye’de görünür oldu..

Bilmiyorum; “Uğursuzluk işareti” mi demeliyiz?

Yoksa, “Nankörlük yaptıklarının delili” mi demeliyiz?

Belki de, “Bereketsizliklerinin göstergesi” diyebiliriz..

Koronavirüsün, Babacan’ın partisini tanıttığı gün itibari ile ilk defa Türkiye’de tespit edilmesi ile kalınmış olsa idi...

“Çin’de var.. İran’da var.. İsrail’de var.. Almanya, Fransa, İtalya, ABD’de var.. KKTC’de bile var.. Türkiye’de de görünmesi çok sorun değil” diyecektim ama..

Tek bir koronovirüs vakasına rağmen, bazı illerimizde vatandaşların panik yaparak marketlere yığılması, bana biraz garip geldi...

Batılı ülkelere göre Türk halkının daha tevekkül sahibi olduğunu, eski olaylarda gözlemlemiş iken..

Babacan’ın partisinin bereketsizlik işaretinden kaynaklı olsa gerek, Avrupa’dan daha kötü bir sınav verildi ve marketlerde bir çok günlük ihtiyaç malzemesinin kalmadığına yönelik haberleri, ajanslardan okuduk..

Partinin ismi “DEVA” ama..

Kendisi “dert” ile birlikte geldi..

Bir işaret midir, bir tesadüf müdür, önümüzdeki süreçte, yaşayarak görürüz..

Kuruluş gününün, böylesi bir güne denk gelmiş olması bir yana..

Hani partinin tanıtımında, yüreğimize küçük bir ümit serpiştirseler..

“Değdi ama” diyeceğim..

Ali Babacan’ın dünkü konuşmasını, dikkatle okudum..

Bana sorarsanız, özetleyecek olan cümle şu idi:

“Gençlerimiz korkmadan Tweet atabilecek, like’layabilecek.”

Bu cümle, her şeyi ifade ediyor..

Kendisini genç yaşta bakanlık koltuğuna oturtan Tayyip Erdoğan’a yönelik bu ihanet hareketinin sebebinin de..

Hedefinin de..

Halk nezdinde bir karşılığının da olmadığını, bu cümle çok net olarak ispatlıyor..

Lütfen söyler misiniz?

Suriye’de çakallar sofrasında mücadele eden Türkiye’nin yalnız bırakılmak istendiği bir konjonktürde..

Yeni göçmen dalgalarını önlemek için, verdiğimiz mücadelede 36 şehidimizin tartışıldığı günlerde..

Batı’ya, kafasına dank ettirecek bir rest ile “Sınırlarımızı göçmenlerin geçişi için açıyoruz” çıkışı yapıldığı bir gündemde..

ABD’nin kafayı çıkarıp, ikide bir, “Beni unutma” dediği bir ortamda..

Büyük hedeflerle kurulduğu iddia edilen bir partinin vaatleri arasında, “Gençlerimiz korkmadan Tweet atabilecek, like’layabilecek” cümlesini görürseniz, ne düşünürsünüz?

“Beyler, siz nerede yaşıyorsunuz?” demez misiniz?

Gençler korkmadan tweet atabileceklermiş..

Korkmadan tweetleri beğenebileceklermiş..

Tek sorunumuz bu imiş, sanki..

İsterseniz önce, “Böyle bir sorun var mı?” diye başlayalım..

Türkiye’de gerçeği ile, dandiği ile 10 milyona yakın Twitter hesabı var..

Bu işin merkezi olan 320 milyonluk ABD’de 50 milyon..

80 milyonluk Türkiye’de 10 milyon..

Oran, nerede ise birbirine çok yakın..

O mecrada yayılan yalanlara, iftiralara, çakallıklara baksanız..

Aklınız durur..

Hesapların sahiplerine ulaşılamaması.. Kişilerin haberi olmadan, onlar adına, haberi olmadan hesap açılmasına kadar..

Bin türlü hokkabazlık, o mecrada..

Bırakın bir başkasının hoşunuza giden paylaşımına “Beğendim” demeyi..

Her türlü alçak saldırıların yapıldığı bir alanda..

“Daha fazlasını yapabilirsiniz” vaadi ile ortaya çıkan Ali Babacan..

Ülke ekonomisine ne kazandırır?

Kalkınmamıza ne katkı sunar?

Enflasyonu mu indirir, yoksa cari fazlayı mı, ikiye katlar?

Merkez Bankası stoklarını bir çırpıda iki misli mi yapar?

Dövizi düşürür, borsayı zirveye mi taşır?

Ne yapar, Twitter’da iftira atma özgürlüğü, hakaret etme, sövgüde bulunma serbestliği?

Ki, yeni parti, bu vaatle yola çıkıyor?

Hani toplum nezdinde, bunun bir karşılığı olsa..

“Ama gençler de, böyle bir şey istiyorlar” diyeceğim..

Ben genç sayılmam ama..

Etrafımızdaki gençlerin, çocukların, “Hangi tweete like atalım? Hangisine atmayalım? Hangisine atarsak, başımıza ne gelir?” diye düşündüğüne hiç şahit olmadım..

Bir tane iki tane düşünen varsa da..

Bu düşünmenin ülke ekonomisi için, ülkenin vazgeçilmezleri için bir sorun olduğunu söylemek mümkün değil..

Ama büyük umutlarla partisini kuran Ali Babacan, bunu kendisine sorun etmiş..

Gençlerin tek derdinin bu olduğunu düşünüyor!

Oysa yakın tarihimize bir baksaydı..

ODTÜ’lü gençlerin, Cumhurbaşkanı’na yakışıksız bir pankartla yaptığı hakaretin serüveninin bir incelese idi..

Mahkemede ne dediklerini..

Erdoğan’ın sıcak yaklaşımı sonrasında, yüksek sesle olmasa bile, yaptıklarının yanlış olduğunu kabullenmelerini..

Benzer başka olaylarda da..

Tayyip Erdoğan’ın, kendisine saygısızlık yapan gençleri hep kazandığını..

Şöyle bir analiz etseydi..

Türkiye’de, sadece aldatılmış gençlerin, böyle bir sorun varmış gibi hareket ettiklerini de görürdü..

Bakın bugün, bir gencin, 21 yaşında vurulan Burakcan’ın ölüm yıldönümü..

Dün de, Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümü idi..

Bakın gazetelere..

Test edin..

Kendisine, ailesine kusur yükleyebileceğimiz Berkin’in ölümü için kaç haber çıktı?

Ölümü dolayısı ile, kendisine, ailesine küçücük bir kusur yükleyemeyeceğimiz Burakcan için, bugün kaç haber çıkacak?

Dünyaya Berkin penceresinden bakarsanız..

“Gençliği okuyorum” dersiniz ama..

Doğruyu söylemiş olmazsınız..

Gençlerin sorunlarını görebilmek için, hem Berkin’in penceresinden, hem Burakcan’ın penceresinden bakabilmek gerekir.

Daha ötesi, Berkin’in kusurunu da anlayarak.. Burakcan’ın kusuru olmamasına rağmen, bir avuç azgın azınlığın şiddeti ile aramızdan ayrıldığını da görmemiz gerekir..

  Berkin’i sokağa çıkaranların, onun ölümünün rantını nasıl devşirdiklerini görüp..

Berkin’in cenazesinde bile, bir başka genci nasıl öldürebildiklerini..

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi, Burakcan’ı görmezden gelip, her yıl “Berkin, Berkin” diye, nasıl algı oluşturduklarını anlamamız lazım..

Onun için diyorum, “Ali Babacan, uğursuz geldi.. Dert ile geldi.. Halkın gündeminde olmayan vaatlerle geldi.. Riyakarlıklarla geldi.. Nankörlükle geldi.. Panikle geldi.. Koronavirüs ile geldi..”

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Kubilay Kaya

İnsallah o korona virüsü hayırlara vesile olur..

Can

.. euro olmus 7. Virüs disaridan gelmis niye sinirlar halen acik. Daha fazla virüslü turist gelsin mi diye. Vatandas artik kaynamayan tencereler ve saglik korkusu arasinda gidip geliyor bunlara bir deva ol bakalim.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23