• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Çeyrek asırlık mücadelede imza attığımız ‘‘icat’’lar!

12 Eylül 2018
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Dindar insanların, gölgelerinden korktukları bir dönemde yayın hayatına başladı, Beklenen Vakit

Yani Akit.

2.5 yıl öncesinde, haftalık Cuma dergisi ile yola çıkan ekip, 12 Eylül 1993’te Beklenen Vakit ile, artık okuyucusuna her gün ulaşacaktı..

İlk manşet, “İmam Hatipliler üvey evlat mı?”

O günden bu yana..

İmam Hatiplilerin dışlandığı dönemler oldu..

Orta kısmının kapatıldığı, lise kısmının üniversiteye girişte çıkartılan katsayı engeli ile kapanmıştan beter edildiği dönemleri yaşadık..

Bugün o İmam Hatipler, artık milyonlarca öğrencisi ile, bütün Türkiye’nin gözbebeği..

İmam Hatiplerin, bugünlerde bile konuşulan en aktüel konulardan birisi olması, Beklenen Vakit’i çıkartan ekibin ilk manşetinin ne kadar doğru bir seçim olduğunu gösteriyor.

Bir anlamda..

İlk günkü manşetimizin, çeyrek asra damga vurduğuna şahitlik etmiş oluyoruz..

25 yılı doldurduğumuz bugün itibari ile geçmişe baktığımızda..

Kimlerle mücadele ettik?

En başta, askeri vesayet ile mücadele ettik..

Dokunulamayan, aleyhine tek satır eleştiri getirilemeyen generallere, gerek başörtü yasağı konusunda, gerekse askeriyedeki ibadet hakkının kısıtlanmasına yönelik uygulamalar sebebi ile eleştiriler getirdik..

Bakmayın siz, bugün piyasada ahkam kesen generallerin, “Kışlada ne zaman başörtü yasağı olmuş” palavralarına..

Akit’in arşivi açıldığında, kışlayı geçin, eşi başörtülü olduğu için ihraç edilen subayları görürüz.

Kışlayı bir kenara bırakın, lojmanda dahi başörtüye izin verilmediği için, başörtülü eşini arabanın bagajına saklayarak lojmandaki kontrol noktasından geçebilen subayların varlığına şahit oluruz..

Bunların haberlerini yaptık..

İyi ki de yaptık..

Yoksa, bugün Balyozcu generallerin anlatımı karşısında, “Acaba biz mi yanılıyoruz? Askerin başörtü ile hiç derdi olmadı da, biz mi hayal gördük” bile diyebilirdik..

Mücadelemiz sadece askeri vesayetçilerle miydi?

Askeri vesayeti, bu ülkenin insanlarının gözünden kaçıran, hatta askerin siyasiler üzerinde vesayet hakkının çok doğru bir uygulama olduğu tezini savunan kartel medyası ile mücadele ettik..

TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini önümüze koyup, “Askerin darbe yapma hakkı kanundan kaynaklanmaktadır” diyen ahlaksızları gördük..

O tarihteki Sabah grubu ile.. Hürriyet grubu ile dişe diş bir mücadele içine girdik.

O tarihlerde, dışarıdan profesyonel bir avukatımız bile yoktu..

Hem sorumlu müdürlük vazifesini yürütüp, hem de gazetenin avukatlığını fiilen yapıyordum..

Sanık sandalyesinde sorumlu müdür olarak ifade verip, hemen ardından yazarların avukatlığını yapmak üzere cübbemi giyip savunmaya geçiyordum.

Öyle yıllardı o yıllar.

İmkansızlıklar içinde..

Kartel medyasının onlarca avukatına karşı..

Akit, sadece okuyucusunun destek ve duaları ile karşı koydu..

Medyanın, kamuoyunu yanlış yönlendirmesine set çekti..

Gün geldi, Fetullah Gülen hakkındaki tutuklama kararını kaldıran ve o günlerde dindarları koruduğu iddia edilen İstanbul DGM hakiminin “Siz kendinizi ne sanıyorsunuz” azarlamalarına muhatap olduk. 

Gün geldi, o hakimin yazılarımız sebebi ile verdiği hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldık. 

Gün geldi, gazetemiz toplatıldı.. 

Gün geldi, 15 gün süreli kapatma kararlarına muhatap olduk..

Cumhuriyet tarihinde ikinci bir örneği gösterilemeyecek şekilde, 312 generalin bir araya gelip açtığı trilyonluk tazminat davasına maruz kaldık..

Balyozcu generalleri, darbe hazırlığı yaptıkları dönemde eleştirdiğimiz için, Basın İlan Kurumu tarafından 30 gün resmi ilan kesme cezasına muhatap olduk..

Bırakın darbeci askerlerin baskılarını.. Bırakınız yargıçların ayrımcı uygulamalarını..

Kendi meslektaşlarımızdan bile hep ayrımcılık gördük..

Kartelden gözaltına alınan bir muhabir söz konusu olduğunda, hemen orada basın açıklaması düzenleyen Gazeteciler Cemiyeti-Basın Konseyi’nin, Akit’in yazarları, muhabirleri benzer muameleye tabi tutulunca “İş yargıya intikal etmiş.. Yargının karar vermesini bekleyelim” şeklinde, ahlaksızca açıklamalarına muhatap olduk.

İyi ki olduk.

Yoksa..

Onların sahtekarlıklarını, dindar insanlara yönelik nefretlerini..

Bu ülkenin öz be öz çocuklarına yönelik ayrımcı bakış açılarını, nasıl görecektik? 

Sizlere nasıl aktaracaktık?

**

Askeri vesayete yönelik eleştirilerimiz sebebi ile generallerin yoğun dava bombardımanı.. Gün geldi, bürokrasiye yerleşen mezhepçi azınlığın dava bombardımanı ile yer değiştirdi.

Gün geldi, kartel medyasının patronları, yazarları tarafından açılan onlarca tazminat ve caza davasına muhatap olduk.

Gün geldi..

FETÖ’cülerin dava bombardımanına muhatap olduk..

Gün geldi, Adnan Oktar ve grubunun yüzlerce şikayetine muhatap olduk..

Ama hiçbirisinde, kimseye eyvallah etmedik..

Askeri vesayete karşı da..

Mezhepçi azınlığa karşı da..

Kartel medyasına karşı da..

FETÖ’ye karşı da..

Adnan Oktar ve grubuna karşı da..

Alnımızın akı ile mücadelemizden çıktık..

Bu mücadele sırasında, hiçbir holdingden, yayınlanan reklamların bedelini alma dışında bir destek görmedik..

Faize dönük banka reklamlarını almadık.. Bu duruşumuzla, medyada bir çığır açtık.. 

Kullandığımız haberlerdeki görsellerin yanı sıra -kendi dini inançlarımızdaki kriterlere göre- kadın istismarı olarak nitelendirdiğimiz müstehcen fotoğrafların bulunduğu ticari reklamları yayınlamama çığırını açtık..

Medya dünyasında, sayısız “icatlar çıkarttık”..

Bu yolda yürürken, bizimle birlikte mücadele veren, bugün aramızda olmayan, Hasan Karakaya, Kadir Demirel, Abdürrahim Karakoç, Duran Kömürcü, Hüseyin Üzmez, Mustafa Miyasoğlu abilerime Allah’tan rahmet diliyorum..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23