Böyle olur solcudaki dürüstlük! Ekrem, Adana’daki ‘asayiş’e ne der?
31. yılına giren ve hâlâ cezaevinde masum insanların tutulmasına gerekçe gösterilen Sivas davası kararı, tartışılmaya deva ediliyor..
“Karar” dediğime bakmayın..
“Onlarca yıl içinde, sürekli yenilenen tekrarlanan kararlar” dememiz gerekiyor..
Onlarca kişi cezaevine konulmuş, 30 yılı aşkın süredir cezaevinde tutuluyorlar..
Bir avuç, “Ali’siz Alevilik” dayatmacısı, o pembe tablolar resmettikleri insanlık dolu mesajlarının hepsini ayaklar altına alıp, kindar mı kindar, nefret kusan, intikam söylemleri ile karşımıza çıkıyorlar.
50 bin insanın katili teröristbaşı Apo’ya bile özgürlük istiyorlar da, Sivas’ta Aziz Nesin’i protesto etmekten başka bir suçu olmayan mazlum Sivaslılar için, cezaevine attırdıkları kişilerle yetinmeyip, “Daha fazla kişi. Daha fazla insan. Daha fazla Sivaslı cezaevine girmeli” diyorlar..
Hani bunu yaparken, dürüstçe, ilkeli bir şekilde, bir olayda savundukları kuralları, diğer davada ayaklar altına almadan yaparlar, “Düşünce özgürlüğü var. Herkes aynı düşünmek zorunda değil” deriz..
Ama öyle yanar döner tavırlar sergiliyorlar ki..
Öyle ilkesizliklere imza atıyorlar ki..
“Pes” diyoruz!
Sivas davası, bu yoğun gündemde nereden çıktı diyeceksiniz..
Anayasa Mahkemesi, Sivas’ta ölenlerin yakınlarının açtıkları bireysel başvuru davasında, onlarca Sivaslı zaten cezaevinde ama, yurtdışına giden üç kişi hakkında zamanaşımı kararı verilmiş olmasına itiraz edip, “Bu suçlarda zamanaşımı olmaz” diyenlerin dosyasını, 15 şubat günü görüşeceğini açıklamış..
Olayın aktüelliği oradan geliyor..
Peki ne diyor, başvuruyu yapanlar?
“Madımak’ta yapılan gösteri ve sonrasında otelin yanması, yangın sebebi ile 33 kişinin ölümü insanlığa karşı suçtur. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı olmaz.”
Bu iddiayı öne sürenlerin başında da, 28 Şubat sürecinde başörtü yasağını savunan, “Şeriat’a karşı kadın yürüyüşü”nü organize eden, sonraki yıllarda CHP’den milletvekili yapılarak ödüllendirilen Şanal Sarıhan var..
Anayasa Mahkemesi’ne müracaatları ile ilgili ne diyor Şanal Sarıhan?
İfadesi şu:
“İnsanlığa karşı suç olduğu ve zaman aşımından düşmemesi gerektiği noktasında bir iddiamız vardı. Bu iddiamızı ifade ettik, bunun kabul edilmemiş olmasının ‘adil yargılanma hakkını ihlal’ olduğunu ifade ettik. Aynı zamanda etkili soruşturma yapılmadığı iddiasında bulunduk, bu konularda bir karar verecekler.”
Şimdi sorsam Şanal hanıma:
“Sivaslıları daha uzun süre cezaevinde tutmak için, eski yıllarda, ‘Madımak’taki eylem, kişilere karşı değil, devlete karşı işlenmiş suçtur. Bu göstericiler, ‘Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak’ sloganları attılar. Bu slogan da, göstericilerin oteldeki kişilere yönelik değil, devletin laik sistemini yıkmak için eylem yaptıklarını gösteriyor’ demediniz mi? Devletin temel esasını değiştirmeye teşebbüsten idam cezası verdirdiğiniz insanlar cezaevinde iken. Şimdi zamanaşımında davası düşenleri de, yaşadıkları müddetçe baskı altında tutmak için, ‘Suç devlete karşı değil. İnsanlığa karşı’ nasıl diyebiliyorsunuz?”
Şanal hanım cevap verir mi bilmem..
Vermesine de gerek yok zaten.
Onlarda mantıklı bir düşünce aramayın..
Onlarda ilkeli davranış beklemeyin..
Hukuk kaidelerine saygı beklemeyin..
Beklerseniz, bir hukukçu olarak, solcuların yargılandıkları davalarda, hem de bombalı eylemlerde, silahlı saldırılarda bulunan teröristler için, nasıl ölümüne “Zamanaşımı” savunmasına sarıldıklarını görür ve “Hani insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmazdı. Bombalı saldırıdan yargılanan kişi için, siz hangi yüzle, zamanaşımı savunmasında bulunabiliyorsunuz” dersiniz..
Dersiniz de..
Cevap alamazsınız..
Hayali bir soru yöneltmiyorum.
Başka solcu avukatların, bombalı saldırıdan yargılanan kişilere yönelik savunmalarını, Şanal hanımın üzerine yamamıyorum..
Dev-Yol terör örgütü sanıklarından bazılarının avukatlığını yapan Şanal hanım..
233 bombalama ve 78 kişinin öldürülmesi olaylarından sorumlu tutulanlardan bazılarının avukatlığını yaparken..
“Nanik.. Zamanaşımı doldu.. Hakim bey. Müvekkillerimi artık yargılayamazsınız. Kanundaki zamanaşımı süresi doldu. Davayı düşürün” diyordu.
Nitekim mahkeme de, zamanaşımının dolduğu gerekçesi ile, Dev-Yol davasının sanıkları hakkındaki davayı düşürüyordu..
Hem de öyle üç kişinin falan değil.
Onlarca terör sanığının davası düşürülüyordu..
Şimdi aynı Şanal hanım..
Dindar insanlara öylesine kin ve nefret dolu ki..
Bombalama yok. Silah yok..
Evet ateş yakmak da, içinde insan olduğunu bilerek otelin yakılması da asla tasvip edilemez bir vicdansızlıktır.. Ama oteli yakanlar ortada değil.. Şanal hanım otelin önüne toplananların tamamını oteli yakmakla suçlayıp, “Davaları 3 yıl da geçse, 50 yıl da geçse, düşürülmemesi gerekir..” diyor..
Vicdanın iflas ettiğini gösteriyor.
EKREM İMAMOĞLU, ADANA’DAKİ
SALDIRIYI DA YORUMLASA!
Küçükçekmece’deki Ak Parti belediye başkan adayına yönelik silahlı saldırı sonrasında, olayı basitleştirmek ve sulandırmak için, “Yok yok. Saldırının siyasi yönü yok.. Orada kişisel bir husumetten kaynaklı başkasına yönelik asayiş olayı” diyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, acaba Adana Büyük Şehir Belediye Başkanı’nın özel kalemine yönelik silahlı saldırı için de bir yorum yapacak mı?
Şahsen ben, Ekrem beyin gerçeği söylemesi bir yana.
“Saldırgan dolandırıldığını belirterek vurmuş” demesini boşverdik..
“Bu saldırı CHP’ye yöneliktir. Ama biz asla vazgeçmeyeceğiz” demesini bile beklerim..
14 Mayıs seçim öncesinde, İyi Parti’nin il merkezinin camına değen kurşunda, öyle yapmamışlar mıydı?
CHP İstanbul İl Başkanlığının önündeki caddeden, hemen her gün onbinlerce araç geçtiği gerçeğine rağmen, alkol almış üç kişinin havaya sıktığı kurşun üzerinden, “Bizi asla susturamazlar” dememiş miydi?
Şimdi de, para merkezli bir saldırıdan utanç duyacaklarına, CHP’nin susturulamayacağı açıklaması yaparak, olayın gerçek boyutunun üstünü örtmeye kalkışabilirler..