İşgal ordusu sıkıntılı
İşgal ordusu sıkıntılı
AHMET VAROL
Geçtiğimiz günlerde işgal ordusunun Hava Kuvvetleri’nde görevli 970 civarında personel, Gazze Şeridi’nde devam eden savaşın sonlandırılması ve İsrailli esirlerin geri getirilmesi çağrısıyla yayımlanan bir mektubu imzaladı. Mektuba imza atanlar arasında işgal ordusunda görev yapan pilotlar da vardı.
Bunun üzerine işgal rejiminin Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer Bar bu kişilerin ihraç edilmesine dair karar aldı. Bu gelişme, işgal ordusunun ve işgal rejiminin Gazze’de sürdürülen savaştan dolayı kendi içinde de ciddi sıkıntılar yaşadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Başlangıçta şunu belirtelim ki bu mektuba imza atanların Gazze’deki bebeklere, mazlum insanlara acımaları sebebiyle bunu yaptıklarını kimse düşünmemeli. Ancak savaşın uzayıp gitmesi işgalci askerleri zorladığı gibi, saldırılar Gazze’de halen Filistin direnişinin elinde esir tutulan siyonist işgalcilerden hayatta kaldıkları tahmin edilen kişilerin hayatlarını da tehdit etmektedir. Aynı zamanda bu savaşın siyonist toplumda da derin yaralar açtığının farkındalar.
Bazı siyonist yorumcular, Netanyahu’nun siyasi geleceğinin savaşa ve katletmeye bağlı olmasına dikkat çekerek eleştiride bulunmuşlardı. Bu yorumculara göre Netanyahu kendi siyasi geleceğini ve prestijini kurtarmak için siyonist toplumu da ciddi şekilde tehlikeye atmaktadır.
İşgal ordusu ve istihbaratı şimdiye kadar kendi içinde yaşadığı krizleri ve tartışmaları mümkün oldukça dışarıya taşımamaya ve siyonist kamuoyundan bile saklı tutmaya çalışıyordu. Ama artık bunu başaramıyor.
İşgal hükümetinin başbakanı geçtiğimiz günlerde işgal rejiminin en önemli güvenlik ve istihbarat teşkilatlarından biri durumundaki Shin Bet’in şefiyle çok sert tartışmalar yaşadı. Bu olaydan 27-28 Mart tarihlerinde yayınlanan yazılarımızda söz ettiğimizden aynı bilgileri tekrar etmeye gerek görmüyoruz.
Bu olayın hemen arkasından Hava Kuvvetleri’nden 970 personelin imzasıyla, Gazze’deki savaşın bitirilmesi ve esirlerin geri getirilmesi için anlaşma yapılması talebiyle kamuoyuna çağrı yapılması işgal rejiminde yeni bir çalkantı yaşanmasına neden oldu. Bu kişiler aslında seslerini işgal ordusu ve hükümetinin başında bulunanlara duyuramadıkları için siyonist topluma duyurmak amacıyla böyle bir çağrı yapma ihtiyacı duydu.
Üstelik işgal rejiminin başında yer alanlar böyle bir bildirinin kamuoyuna yönelik olarak açıktan yayınlanmasının önüne geçme konusunda başarılı olamadı. Çünkü işgal istihbaratı geçmişte bu tür girişimleri önceden keşfedip engelleyebiliyordu. Bu durum işgal ordusu ve istihbaratının, iç muhalefet karşısında da acze düşmesini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Bu, belki yetkililerden bazılarının bilerek fırsat vermelerinden kaynaklanıyor olabilir ki bu da iç muhalefetin görünenden daha büyük olduğuna delalet eder.
Bildirinin yayınlanmasını engelleyemeyen işgal ordusu üst komutanları önce, imza atanlardan imzalarını geri çekmelerini isteyerek aksi takdirde ihraç edilecekleri tehdidinde bulundu. Ama istediklerini elde edemeyince ihraç kararlarını resmen açıkladılar. Böyle bir çıkışın ordu mensuplarının siyasete müdahalesi, ordu disiplinini bozması ve ulusal birliği tehdit etmesi olduğuna dikkat çektiler.
İşgalci başbakan Netanyahu da olay hakkında yaptığı açıklamada Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı’na desteğini dile getirdi ve çağrıya imza atanları sert bir dille eleştirdi. Onları “İsrail toplumunu içeriden yıkmaya çalışan radikal bir grup” olarak nitelendirdi.
Bu arada “İsrail toplumu”nu içeriden yıkmaya kalkışma suçlamasının artık siyonistlerin birbirlerini karalamak için kullandığı yaygın nitelemeler arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Başkaları da Netanyahu’yu kendi siyasi çıkarları ve prestiji için İsrail toplumunun geleceğini tehlikeye atmakla suçluyor.
Görünen o ki işgal rejimi bir yandan Gazze’de kundaktaki bebekleri katlederken ve insanları topluca açlığa ve susuzluğa mahkum ederken kendi içindeki kangren de gittikçe büyüyor.