• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Tâlib Çelen
Ahmet Tâlib Çelen
TÜM YAZILARI

Nurettin Topçu’nun gözünden Mehmet Âkif

29 Aralık 2025
A


Ahmet Tâlib Çelen İletişim:

Nurettin Topçu’nun gözünden Mehmet Âkif

AHMET TALİB ÇELEN

İstiklâl şâirimiz Mehmed Âkif Ersoy’un 89. vefat yıldönümündeyiz. Allah rahmet eylesin. Onu Nurettin Topçu merhûmun anlatımıyla hatırlatmak ve göstermek isterim. 

Önce vehâmeti tasvir:  

(…) Daha dün câmi avlusundaki çınarda gölgelenirken, elli sene içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir büyük sanayi asrının ateşten bir sel gibi baskınına uğradık: Örf gitti, kuvvet gitti, aile gitti, idrâk gitti; ümitler hep gitti; hâlâ karanlıkta bekliyoruz. Bugünkü bir ailenin romanı, Âsur hükümdarına esir olan bir kahramanın macerasından bin defa daha acıklıdır. Maddî ve ruhî sefalet çekenlerin sayısı milyonları aşan büyük sanayi asrının çocuklarıyız. Ancak maddî ve mânevî bütün tedavi vasıtaları yabancı diyarların elinde ve şuurundadır. Bu, belki sefaletimizin en acıklı tarafıdır. Vâkıa üniversite gençliğimizin sayısı da on binleri buldu. Fakat kültür ve ahlâk dâvalarının en küçüğü bile halledilmekten ümitsiz, düşünülmekten uzak duruyor. Gitgide ilim, hayata hâkim olma iktidarını kaybetmektedir. En kalabalıklaşan yerler, yalnız maddesiz kokain uyuşukluğu veren sinemalar değil, ayni zamanda mahkemeler, hapishaneler, sanatoryumlar ve hastahanelerdir ve sefaletlerin en müthişi bu: Sefaleti duyan, duyuran yok. (Nurettin Topçu, Mehmet Akif, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998, s. 11-12)

Bu tablo karşısında Âkif: 

Cemaat uçurumda iken zirveyi göremiyor Âkif, belki otuz sene bu cemiyetin sefaletini terennüm etti. Cemaatle hemhal, hemderd oldu. Neslimizin ruhunun doktoru o idi. Bedbaht bir nesil onu hastalarının başucunda, mezarlıkta, meyhanede, mahalle kahvesinde, hâsılı bütün sefaletlerinin yanında bulmuştu. Birinci Safahât’ın bu realist canlı tabloları, Âkif’in sanat idealinde ilk adımlarıdır. Bu sahneleri anlatmakla hüner mi göstermek istiyordu? Hayır. Sefaletimizin acısı bizde henüz uyanma şuuru doğurmaktan uzakken her tarafta aydınlık arayan öksüz nesli, semalardan vahiy gibi inen bir feryat, canlandırmaya kâfi geldi: 


Âlemde ziya kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk! (..)

Ancak Kur’an’ın ruhuna bağlı bir cemaat içinde yaşamanın mânası olabilirdi. Âkif’in gözünde tek cemaat, İslâm cemaati idi. İslâm âlemi olmasa, onun dünyaya gelişinin sebebi olmayacaktı. Allah yolcusu olan ve rehberi Hz. Muhammed olan bir büyük kervanın varlığında, kendini kaybetmek sevdasında idi. Dünyaya bu sevdanın rüyası içinde gözlerini açmıştı. Lâkin devirler, hâdiseler onu şaşırttı. Cemaat onun romantik hayâlini yerden yere çarptı. Rabbinin hicranında yalnız olduğunu bildikten sonra, bir de cemaatin ruhsuzluğu karşısında bunalan kalbinin yalnızlığını duydu; buna nefretle hıçkırdı: 

Şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş!


Cemaat adamı, kendi kendisine yeterliğine kani değildir. Öyle iken mevhum veya ideal de olsa, aradığı ve ancak idealinde yarattığı bir toplum önünde kahraman vakarıyla yürümekten kendini alamaz. (s. 13) (…)

“Sanat bütün insandır” sözü Mehmet Âkif’in şahsında gerçekleşmiş bulunuyor. Bütün büyük sanatkârlar gibi onun eserinde kendini buluyoruz. Dışa çevrildiği zamanlarda bile, dış dünyasında kendi ruhunun akisleri görülüyor. Yakın tarihimizde bu vatan topraklarında birçok şöhretler dolaştı. Yüksek ünvanlar, devletli başlar, zorlu pençeler millet çocuklarının hafızasına hörmet duyguları ile sindirildi. Yaşarlarken elleri aşındıran alkışların çevrildiği saltanatlar hâfızaları hâlâ kemiriyor. Zamanında hakkıyla anlaşılmamış yalnız biri var ki bugün kalplerin sultanıdır. Bütün varlığını şiirle dile getiren Âkif, bizi bu dünyada iken büyük mahkemenin huzuruna yükselten mürşididir, büyük kurtarıcımızdır. Hattab’ın oğlu Ömer’in XX. Asırda yaşayan müridi, onun gibi haşin mizaçlı, sert yürüyüşlü, zulme tahammülsüz, riyâ karşısında şiddet taşıran bir îman ve isyan heykelidir. Onun yedi ciltlik Safahât’ı, bir volkanı andıran iç hayatının macerasıdır; ruh dünyasının, cemaatin acılarından başlayıp ilâhî denemede nihayetlenen dramıdır; bir kelime ile bir büyük ruhun romanıdır. (s. 14) (…)

Büyük adam, eseriyle hayatını birleştiren adamdır. Biz onda şu vasıfları arıyoruz: Önce bütün ömründe ayni kanaatin, ayni imanın sahibi olan adamdır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez, muhitine uymaz; muhiti kendine uydurur, uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir; cemiyeti sürükleyicidir. (…) 

Büyük adamların başka bir vasfı da münzevi oluşlarıdır. Onlar kalabalığın içinde yalnız yaşarlar. Şehirlerin insan yığını, onlar için hoşça seyredilen bir manzaradır. İç hayatlarında yalnızdırlar. İlham perisi yalnız yaşayan ruhların ziyaretçisidir; onların dostudur. (…) (s. 15)

Âkif’in inzivası halk içinde idi. O, cemaatin içinde çilesini doldurdu. Sonra ona bu cemaatten ne kaldı? Her parçasını birine, “dostum” veya “kardeşim” diyerek, veyahut bütün samimiyetle isimlendirerek ithaf ettiği eserini, bu kardeşleriyle dostları didik didik ettiler. Kimi onun inkılâbı anlamadığını, kim dindarlığındaki hulûsu, ölümünden sonra tenkit ve târiz vesilesi yaptı. Dostları bakımından en talihsiz bir insan bu adamdı, denebilir. (s. 16) (…) 

Üçüncü bir vasıf olarak, büyük adamların devlet ve ikbal mevkilerinden uzak durduklarını görüyoruz. Talih ve kader onları bu mevkilere getirmiş olsa bile, onların ahlâk sanatı, bu mevkilerden kendilerini küçültmeyi, alçalmasını bilmek sanatı oluyor. Onların büyük ruhlarına yakışan yer, büyüklük sandalyaları değil, isyan ve mücadelenin saflarıdır. Onların nasibi çok kere sefalet, takip veya terk edilmek ve ıztırap çekmektir. İstiklâl mücadelemizde, hem de matbaasiyle beraber şehir şehir dolaşarak halkı irşad eden, vaaz eden, nutuk veren İstiklâl Marşı şairi, orduda bir nefer gibi yaptığı millî hizmetten ayrıldıktan sonra, semâlarını iman ve sevda ile doldurduğu yurdundan uzaklaştı. (…) (s. 17)


Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23