Üç ayların kudsiyeti ve din düşmanlığı!
Üç ayların kudsiyeti ve din düşmanlığı!
AHMET MARANKİ
Birlik ve beraberliğin olması gereken rahmet iklimine girdiğimiz üç aylar Recep Şaban ve Ramazan’da İslam dünyasında ve bilhassa Türkiye’de bir takım din içi ve dışı gruplar bütün itilaflarını, içlerindeki, kısaca yüreklerindeki kinleri ve kimliklerini açık olarak ortaya koymaktadırlar!!!
Bazıları Kur’an böyle diyor derken; Bazıları da hadislerde öyle söylemiyor diyor!!!
SÖZ SÖYLEME HÜRRİYETİ!
Türkiye’de ne kadar insanların hür ve özgür düşünceye sahip olduğunu, düşünce özgürlüğünün en yüksek seviyede olduğu gerçeği konu mevzubahis Allah’ın Kur’an’ı, Resulullah’ın sünneti de olsa söyleme özgürlüğünün olduğunun bir kere daha altını çizmek istiyorum!
Stabil hiçbir İslam ülkesinde insanlar Mukaddeslerine karşı tavır almalarını bırakın aleyhte bir söz söylemelerini bırakın tenkitlerine bile müsaade edilmediğini bilen biri olarak söylüyorum:
Türkiye hem dinsizlikte, ateizm en çok savunma hakkı olduğu gibi
Dini de en çok tenkit edebilen bir ülke olarak demokrasi de başarılı bir sınav vermektedir!!!
Başörtüsü konusunda da yapılan tenkitlerde; insanlar başörtünün ne olduğunu anlamış, bunun üzerindeki farz mı, vacip mi, sünnet mi, haram mı, helal mi noktasındaki tereddütlerini merak Edip öğrenmişlerdir!
Sonuçta başörtüsüne çok küçük bir azınlık karşı çıkmakla beraber devlet olması gerekeni yapmış, şartlar oluşmuş; devlet başörtü yasağını serbest bırakmıştır!!!
Bu da bir demokratik zeminde oluşmuştur!!!
Kısaca milletin seçtiği, vekâlet verdiği TBMM’nin kararıyla da tasdiklenmiştir!!!
Bu üç aylar Kur’an’da var mı? Hakkında hadis var mı? Kandil geceleri hurafa mı gibi hâlâ ülkede fesat çıkarmak için yıllardır çöreklenmiş İslam adına hüküm verip fetva veren makamlara karşı Kur’an’dan, sünnetullah’tan ve asrın âlimlerinden birkaç cevap ve yorumla üç aylarınızı bir kere daha tebrik ediyorum!
ÜÇ AYLAR HAKKINDA AYET:
“Hâ mîm! Helal ile haramı açıkça bildiren bu Kitab’a yemin ederim ki, şüphesiz biz onu mübarek bir gecede indirdik. Biz onunla uyarmaktayız. O öyle bir gecedir ki her hikmetli iş tarafımızdan çıkan bir emirle ayrılır, (karara bağlanır.)” Duhan Suresi-, 44/1-4
ÜÇ AYLAR HAKKINDA HADİS:
Peygamberimiz (sav) de üç aylar girdiğinde şöyle duâ ederlerdi:
“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bize mübarek eyle ve bizi Ramazan’a kavuştur!”
RİSALE-İ NUR’DAN BİR VECİZE:
“Her hasenenin (hayırlı amelin) sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde(Kadir gecesinde) otuz bine çıkar. Bu pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz(üstün) bir meşheri (sergi yeri) ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz.” (Şuâlar, s. 416)
ALLAHIN DİNİNE NEDEN KARŞILAR!
Bu Allah’ın dinine karşı olan Müslümanlar için yine asrın âlimleri verdiği cevapları sizlerle paylaşmak isterim. Bediüzzaman Risale-i Nur külliyatı’nda bu konulara şart düşerek noktayı koymuştur!
Evvela; Biz dini severiz; dünyayı da yine din için severiz. (Din olmadan Dünya’da hayır yoktur) Sâniyen: Madem ki meşrutiyette hâkimiyet millettedir.
Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır. Milliyetimiz de yalnız İslâmiyet’tir.
Zira Arab, Türk, Kürd, Arnavut, Çerkez ve Lazların en kuvvetli ve hakikatlı revabıt ve milliyetleri, İslâmiyet’ten başka bir şey değildir. Nasılki az ihmal ile tavaif-i mülûk temelleri atılmakta ve on üç asır evvel ölmüş olan asabiyet-i cahiliyeyi ihya ile fitne ikaz olunmaktadır.
Ve oldu, gördük...
Bediüzzaman Said Nursi (r.a.)
EVLATLARIMIZ ÖNCE EVDEN SONRA DA ELDEN GİDİYOR!
O şefkatli vâlide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir; hâfız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir.
Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor ve dünya hapsinden kurtarmağa çalışıyor, Cehennem hapsine düşmesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak o masum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken davacı ediyor.
O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, vâlidesinin hârika şefkatının hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.
Said Nursi (r.a.) Lemalar
Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor. Manevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir.
Şuhur-u selâse ve muharremede Âlem-i İslâm manevî havası, umum ehl-i imanın âhiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı safileştiriyor, güzelleştiriyor. Müdhiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder.
Fakat o şuhur-u mübareke gittikten sonra, âdeta o âhiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi; dünya sergisi açılmağa başlıyor.
Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı muzahrefe o manevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir!!!
Biz de bu havayı bozmamak adına hem Kur’an’daki ayetlerle ve Resulullah’ın hadisleri ile ve Bediüzzaman’ın Risale-i Nur külliye altında bildirdiği iman hakikatleri ile üç aylarımızın kutsiyetini tasdikliyoruz!
Allah, ÜÇ AYLARIMIZI size ve bütün İslam alemine mübarek eylesin.