Geçmiş, bugün ve geleceği; bilinçli yaşamak!!!
Geçmiş, bugün ve geleceği; bilinçli yaşamak!!!
AHMET MARANKİ
Sosyal psikolojik bir tahlil!!!
“Allah göklerin ve yerin nurudur”
Nur Sûresi: 35. âyet-i ile çok parlak bir nuru senin kalbine serper. Senin o günkü ve her günkü âlemini, o nur ile ışıklandırır.
Senin lehinde nurâniyetle şehâdet ettirir!
İşte insan hayatı her an yaşadığı an’dır!
Kur’an‘da, sünnetullah’ta ve asrın âlimleri bu konuya önem vererek;
Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı; yarın ise, senin elinde senet yok ki, ona mâliksin.
Öyle ise, hakikî ömrünü bulunduğun gün bil.
“Bulunduğumuz zaman dilimine odaklanıp ahireti unutmak” zararlı olduğu gibi, “ahirete odaklanayım derken anı unutmak” da yanlış oldu hususunda dikkat çekmişlerdir!
KUR’AN’DA İNSANA VERİLEN VAZİFE!!!
“Bizim, emrimizle yeryüzüne gelip onu etrafından nasıl eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı? Allah hükmünü verir; O’nun hükmünü denetleyecek ve tatbikini engelleyecek hiçbir güç yoktur. Allah, hesabı çok çabuk bitirendir”. Rad-41
İnsan ahiretini unutmamak ve ibadetlerini ihmal etmemek şartıyla bu dünyada da nasibinin peşinde koşacaktır.
“Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebedîyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebedîyeye girsin” diyerek mektubat adlı eserinde uyarıda bulunanBediüzzaman’ın ifadesi ile “dünyayı kesben (çalışma olarak) değil, kalben terk” etmek lazımdır! Ve elzemdir!
DÜNYAYA GÖNÜL BAĞLAMAK!!!
Kimseye muhtaç olmamak için çalışıp kazanacağız ama dünyaya gönül bağlamayacağız. Dünya hayatında planlı ve programlı olmak, geleceğe dair yatırımlar yapmak, gayretli ve çalışkan olmak elbette istenen ve sevilen bir hâldir. İslam’ın men edip yasakladığı şey, insanın Allah’ı ve ahireti unutup tamamen dünya hayatında kendini kaybetmesidir.
Gaflet ve günah noktasından, insanın ömrü bulunduğu andır.
Dünyanın en tatlı ve en cazip hâli çabucak geçen bir an-ı seyyaledir. Öyle ise insan bir anlık bir zevk için ebedî saadetini harap etmemeli, her anını ahiret meyvesi verecek şekilde değerlendirmelidir.
GEÇMİŞ GEÇMİŞ; GELECEK İSE HENÜZ GELMEMİŞTİR!!!
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka değildir! Âhiret yurdu ise Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” En’am-32
İnsanın elindeki tek sermayesi bulunduğu gün ya da bulunduğu andır. İnsan geçmişi ve geleceği düşünüp, dünyayı daimî kalınacak bir yer olarak tasavvur etmemelidir. Şayet böyle yaparsa, kendini aldatır ve ahireti unutur.
GEÇMİŞİN GÖLGESİ BUGÜNÜN AYNASIDIR!
Geçmiş, bugünümüzü şekillendiren köklerimizdir.
Yaşadığımız her olay, yaptığımız her seçim, geçmişin bir parçası olur ve bu deneyimler, bugünkü kimliğimizi inşa eder. Geçmişin başarıları bize özgüven verirken, hatalarımızdan aldığımız dersler bizi olgunlaştırır. Ancak geçmiş, aynı zamanda bir yük de olabilir. Yaşanan pişmanlıklar, kaçırılan fırsatlar ya da bitmeyen anılar, bugünü yaşamamızı engelleyen zincirler hâline gelebilir.
Geçmişe saplanıp kalmak, bugünün sunduğu imkânları kaçırmak demektir.
Tıpkı bir ayna gibi, geçmişe bakarak kendimizi daha iyi anlarız ama sürekli aynada yaşayamayız. Bugün, geçmişin gölgesinden sıyrılıp, geleceğe doğru atılan adımların atıldığı tek andır.
HAYATTA TEK GERÇEKLİK YAŞADIĞIN ANDIR!
Hayatı deneyimlediğimiz, seçimlerimizi yaptığımız ve varlığımızı hissettiğimiz tek gerçeklik bugündür.
Bugün, eyleme geçme, değiştirme ve yaratma gücüne sahip olduğumuz yerdir.
Geçmişten aldığımız derslerle bugünü şekillendiririz.
Kontrol edemediğimiz olaylar, bizi bekleyen sürprizler ve belirsizlikler, endişeye yol açabilir. Geleceğin kaygısı, bugünün huzurunu yok eder!
Bu üç bilemeyen yani geçmiş, bugün ve gelecek, asla birbirinden ayrılamaz.
Geçmiş bugünle, bugün ise gelecekle; Her biri, diğerinin varlığıyla anlam kazanır.
GEÇMİŞTEN DERS ALMADAN DOĞRU ADIMLARI ATAMAYIZ!
Yaşamadan bir gelecek inşa edemeyiz ve geleceğe dair umudumuz olmadan bugünü anlamlandıramayız.
Hayatın zinciri bu üç halkadan oluşur ve her biri, insan deneyiminin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu karmaşık ve sürekli akış hâlindeki ilişkiyi anlamak, daha bilinçli ve dolu dolu bir yaşam sürmenin anahtarıdır.
HER GÜN YENİ BİR GÜNDÜR!!!
Her yeni gün, sana, hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır. İnsan duygu ve düşünce açısından her güne yeni bir ruh hâli ile uyanır; şayet o gün kâinatın sahibinin emirlerini yapıp yasaklarından kaçmayarak o gün geçirilmezse senin o günkü âlemin karanlıklı ve perişan bir hâlde gider! Ve sonuç olarak oluşacak bütün günahını da başına sarar.
Bu durumda insan her bir yeni güne tek hayat anı; tek sermayesiymiş gibi bakmalıdır!
O gününü, o anını iman ve ibadetle ihya etmeli ve o anı yaşamamıza sebep olanı hatırlayıp ona kulluk vazifemizi yapmalı ve onun rızasını almaya çalışmalıyız!
Kısaca; Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur!
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.
O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız hâlde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder!!!
Vesselam
WhatsApp bilgi ve ihbar hattı 0530200 00 96