Sporcu üzerinden ‘dövme’ misyonerliğine dikkat!..
Toplumun küçümsenmeyecek bir kesiminde, cehenneme rahat ‘vize’ alabilmek için özel bir çaba var. Günlük hayatın her anında olduğu gibi, bu uğraş ve çaba spor üzerinden devam ediyor. Bu alana özel bir ‘parantez’ açmak gerekiyor. Çocuk ve gençlik açısında bakıldığında, ülke nüfusunun önemli kesimi bu süreçten etkilendiğine şahit olmaktayız. Sporcunun açık kıyafetleri, kızlı erkekli karma spor yapılan ortamlar ve sporcunun dövmesi. Vatandaşı ‘yozlaştırma’, ‘ayrıştırma’ ve ‘soyutlamak’ gibi her türlü oyun içinde oyunun ‘senaryosunu’ yazmak ve ‘uygulamak’ görevi eksiksiz yerine getirilmeye devam ediliyor, maalesef. Bu sürecin en dikkat çeken hususu, spor-sanat-spor adı altındaki uygulamaların ‘bir şey’ olmaz düşüncesiyle işleyen çark, önce birey sonrasında ise toplum açısından felakete dönüştüğüne şahit olmaktayız. Üstad diyor ki; “Dün saçının telinin görünmesinden ‘haya’ duyan bacılarımız, bugün ‘göbeğinin’ ortasını göstermek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.” Bir başka örnek istenirse ‘Ülkemizde bayan güreşini başlatanlar anlayışa şiddetle karşı çıkan camianın içindekiler, bugün kendi çocuğunu güreştirmeyi maharet sayıyor’..
“ÖNDER TEKTİR, O DA HZ. MUHAMMED’DİR”
Helal ve haram da olduğu gibi, günahın da küçüğü ve büyüğü olmayacağının unutulmaması gerekiyor. Bu konu ilahiyatçıların ve diyanetin görev alanına düştüğü için bize söz düşmez ama, onlar ‘sessiz’ kalınca da yazmak durumundayız. İlahiyatçı dedik de, bugünlerde Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde açtıkları ‘Ulu önder tektir; o da Hz. Muhammed’dir’ pankartı ve o pankartı kaldırtan bölümün dekanı Prof. Dr. Ahmet Bostancı gündemde. Bu bağlamda hemen akla, geçtiğimiz hafta ODTÜ öğrencilerinin ‘LGBT’ bez parçası açarak yürümelerine seyirci kalınması geldi. Farklı iki üniversitede uygulamanın birisi yasak, diğer ise serbestlik hakîm. Birilerinin ‘demokrasisi’ bu olsa gerek. Yasak ve serbestlik yaptırımı, ‘keyfi’ olmaktan çıkıp, ‘ideolojik’ bir yaptırıma dönüşmüş durumda. Haksözhaber, konuya anlamlı bir yorum getirmiş; ‘Türkiye’nin birçok sorunu var. Bu sorunlardan kimisi artık kronikleşmiş durumda ve düzeltilmesi için çok ciddi bir rehabilitasyon süreci geliyor. Bunların başında ise muhafazakar bürokrat ve memurların kendi gölgelerinden bile korkmaları geliyor!’ Üniversitelerde açılan parkartlar ve onlara müdahale edilip-edilmeme durumu, toplumun sahip olduğu milli ve manevi değerlerinden uzak kalmasının temel kaynağını oluşturmaktadır. Bu tablo bize, Müslümanlığımızın gerekliliğini yerine getirmekte, içine düşülen ‘düşündürücü’ ve bir o kadar ‘derslerle’ dolu durum söz konusu. Bu süreç konumuzla çok bağlantılı. LGBT, sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği sapkınlığını, ilahiyatçılar ise ‘verdikleri’ fetvalarıyla önem taşımaktadır. Sporcunun ‘koluna’, ‘ayağına’, ‘eline’, ‘ensesine’, bilmem neresineyaptırdığı dövmesine gelince. İslam’ın emirlerin göre haram olmasına rağmen (daha önce bu konuyu işlemiştik - https://www.yeniakit.com.tr/yorum/makale/29514/sporcunun-dovmelerine-dikkat-1 ), konuyu ‘dert’ edinip apaçık fetva verenler azınlıkta, bu uygulamayı ortadan kaldırmaya yanaşanları göremiyoruz, maalesef. Buna rağmen, kimse de bu ‘kanayan’ yaraya neşter vurmuyor. Bilgisizlik, cesaretsizlik, korkaklık, kısacası adına ne koyarsanız koyun…
DÖVMEYİ YASAKLAYIN, TARİHE GEÇİN
Dinen yasak, sağlık açısından ise sakıncalı olan sporcunun ‘dövme’ yaptırması, sıradan bir olaymış gibi görünmemesi gerekiyor. Yabancı bir akım olarak ülkemize giren ‘dövme’ uygulaması, yerli ve yabancı ayırt etmeksizin ‘yaygınlaşmaya’ devam ediyor maalesef. Adına özgürlük deyip kişisel yaptırımı ihmal ettiğinizde, kamu yararı gözetme hassasiyeti göz önüne bulundurulduğunda ‘sporcunun’ dövmesi, ‘müdahale’ edilmesi gerekiyor. Bakın ‘dövmenin’ yapılış şekli (deriyi tahriş edip, hastalığa davetiye çıkarma) ve verilen mesaj (dini, siyasi v.s içerikli), konusuna detaylarına girmedik bile. Hal böyleyken, toplumda örnek (rol-model) olan sporcuların vücutlarına dövme yaptırıp kamuoyu-kameralar karşısına çıkmaları, ülkesinin temsilen ay-yıldızlı formayı giyen sporcunun vücudunda dövmelerini gözünüzün önüne getirin. Kişinin ‘özel’ hayatı tabii ki kendisini bağlar. Söz konusu ‘sporcu’ olup, kamuoyunun ‘ekran’ yüzü olunca, yapılan yansıma ‘misyonerlik’ manası taşısa, işin rengi değişiyor. Görev, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüp Başkan ve yönetimlerine düşmekte. Dövme konusu tespitimizin herhangi bir ‘tereddüt’ ediliyorsa, Diyanet İşleri Başkanlığının Din İşleri Yüksek Kurulu’na ‘rahatlıkla’ danışılabilir, fetva alınılabilir vesselam…